DERT BİR DEĞİL,
ELVAN ELVAN…
Faşizm koşullarında en büyük bedeli çocuklar ödemişlerdir. Zor da olsa yetişkin insan öngörebildiği, tahmin edebildiği olumsuzlukların üstesinden gelebilir. Gelmek için canı pahasına mücadele eder. Ya da ne yazık ki canıyla öder. Ne ki çocuklar bu koşullara çaresiz ve hazırlıksız yakalanırlar. Onların minik omuzlarına faşizmin bütün yükü hiç ummadıkları, beklemedikleri bir anda çöker. Anlam veremedikleri, anlayamadıkları olayların, olguların neden olduğu travmaların yıkıcı etkisi yaşam boyu sürer. Derin ve kalıcı onulmaz yaralar açar…
12 Eylül 1980 öncesi İGD (İlerici Gençler Derneği) Örgütlenmesi için Trabzon’da bulunduğum yıllarda tanıdığım, kadim dostum Efraim Elvan’ın faşist katiller tarafından öldürülüşünün üzerinden nerdeyse kırk yıl geçmiş. Efraim, tanıdığı herkesi kalbinden sımsıkı yakalamasını bilen, birikimli, bilinçli esprili hayat dolu insancıl yanı gelişkin aşamalı bir yoldaşımdı. O günlerde ben de kaçak olduğumdan cenazesine dahi katılamamıştım. Acısını yüreğimde, beynimde hep taşıdım. Sık sık aklıma geldiğinde hala burnumun kemiği sızlar. Kardeşi, benim de arkadaşım dostum İsmet Elvan’ın, Efraim’in ölüm yıldönümü ile ilgili sosyal medyadaki paylaşımını görünce dertlerim depreşti. Acılarımızın birbirine karıştığını gördüm. Her nedense halen görüşemediğim kızım Şafak’a 1984 yılında İsviçre’de bulunduğum göçmenlik yıllarında yazdığım şiiri aradım buldum.
Şairler beni bağışlasın, okurlar da şiir okuyoruz diye okumasın. İsterlerse duygu durumumu anlamaya çalışsınlar yeter...
***
La Chaux-de-Fonds İsviçre- Eylül 1984
ŞAFAK
Kızım
Baban ne şair
Ne de şiir yazabilir.
Baban
Gecenin bir saatinde
Babasına hasret çocuklarla
Çocuklara hasret babalarla
Söyleşir durur,
Durur söyleşir.
Gene bu gece kızım
Uyku tutmadı gözüm
Seni düşündüm,
Düşündüm seni,
Sana hasret geçen günleri…
Bilmem nasıl anlatsam sana, seni.
Daha ana rahminde gördün zor günleri,
Doğdun üç aylık oldun,
Karanlıkta kaldın.
Karanlıkta emdin ananı
Karanlıkta yedin mamanı
Karanlığı sevdiğinden karanlıkta kalmadın
Polisler bulamasın anamı, babamı diye karanlıktaydın.
Daha o gün yoldaştın
Anana-babana.
Bebektin çok da ağlardın,
Sanki,
Polis fark etmesin diye,
O karartma gecelerinde
Ağlamadın bile.
Sonra evi terk ettik.
Uğraş’lara gittik, orada kaldık.
Sonra Trabzon’dan Samsun’a
Sonra Uğraş’ın kardeşi Onur doğdu.
Ve sonra kızım
Babanı, anneni ve seni,
Evinde konuk edeni,
Uğraş’ın, Onur’un babasını
Efraim’i faşistler katletti.
Babası öldüğünde Uğraş beş yaşında
Sen dokuz aylıktın
Onur, otuz günlük…
Demem şu ki kızım
Babadan habersiz
Babaya anneye hasret
Çocuklar doğuyor
Çocuklar büyüyor
Seninle birlikte.
Seninle birlikte
Acı büyüyor
Hasret büyüyor
Kavga büyüyor
Umut büyüyor.
Büyüyorsun kızım
Acı ile, hasret ile, kavga ile, umut ile…
Uğraş ile, Onur ile…
Zor günde doğdun
Zor günler gördün
Zor günler göreceksin kızım.
Zor günlerde kimi ezilir, olur zavallı
Kimi de olur, daha dirençli, daha kararlı.
Sen kızım
Sen yavrum, bir tanem
Doğacak günün şafağı, şafağım
Ben inanıyorum ki
Bu onurlu uğraşın sonunda
Güneşli günün şafağında
Olman gereken yerde olacaksın.
Anaya hasret, babaya hasret
Büyüyen çocuklarla
O gün yeniden doğacaksın.
hgencerucar@gmail.com - H.Gencer Uçar -20-07-2019 - Bandırma