Erkek Egemen Kültürün Kökeni (4)

ERKEK EGEMEN KÜLTÜRÜNÜN KÖKENİ...(4)

Bilindiği gibi erkek egemenliği Neolitik zamana kadar uzanır. Neolitik zamanla birlikte köylerin nüfusu artar, kentleşme süreci uç verir. Sabanın bulunması, alüvyonlu topraklarda tarımın başlaması, bununla birlikte sulama tekniğinin geliştirilmesi ile erkeğin üretimdeki rolü artar. Erkek eksenli aile ve toplum yapılaşması başlar. Bu durum kentli, sınıflı, iktidarlı, devletli uygarlığın oluşumuna yol açar. Giderek tapınak etrafında mitolojik bir kurguya bağlı inşa edilen hiyerarşik modellerin zihniyet örgüsü, örtülü ve açık zorlamalarla erkek egemen ağırlıklı toplumsallaşmayı dayatır.

Mitoloji efsaneler bilimi, söylence bilimidir. Mitoloji, gerçekliği tartışmalı ya da tümüyle gerçek dışı söylenceler bilimiyse ki öyle, mitolojiyi bilim yapan nedir diye düşünmeden yapamıyor insan. Efsanelerden, söylencelerden kulaktan kulağa, yürekten yüreğe yüzyıllarda dokunan zihniyet örgüsünün, kültürel ortama yaptığı katkı gerçek. Söz konusu bu gerçekliğin toplumların davranışlarında, düşüncelerinde, ortak aklında bıraktığı etki de bir o kadar gerçek ve kalıcı. Belki de mitolojiyi bilim yapan bu gerçeklik.

Amacım, mitolojinin ne olup ne olmadığı üzerine tartışma açmak değil. Amacım “erkek egemen kültürünün” izini sürmeye devam etmek. Köklerinin ne kadar derinlere indiğini hatırlatmak. Tam da bu nedenle bazı mitolojik anımsatmalarda bulunmak istiyorum.

Söz gelimi, Grek mitolojik tanrılarından olan Zeus’un, karısı Hera ile kavgaları hiç bitmezmiş. Zeus çapkın bir tanrı. Yirminin üzerinde aşkları olmuş. Karısı Hera çok kıskanç, Zeus’un sadakatsizliğine fena halde sinirlenirmiş. Zeus ile ilişkisi olduğunu bildiği herkese bela olurmuş. Zeus, Hera’nın hışmına uğramaktankorksa da gönül bu ferman dinlemiyor. Bazı kaynaklara göre Suriyeli, bazı kaynaklara göre Fenikeli olan ve bu günkü Avrupa Kıtasına adını veren, deniz tanrısı Poseidon’un kızı Europa’ ya aşık olmuş. Europa’nın Tyre kumsalında arkadaşlarıyla sık sık dolaştığını bilen Zeus, boğaya dönüşerek Tyre kumsalına doğru giden bir sürüye katılmış. Demek ta o zamanlarda da aşk adamı kılıktan kılığa sokarmış. Göz alıcı bir boğa olduğu için Europa ilk başlarda çekinse de korkusunu yenerek boğayı sevmeye başlamış. Sonra boğanın üstüne binmiş. Europa’yı sırtına alan boğa hızla denize girip sahilden uzaklaşmaya başlamış. Boğanın hızından korkuya kapılan Europa bir yandan uzaklaştığı sahile bakarken bir taraftan da düşmemek için boğaya daha sıkı sarılırmış. Demek her zaman denize düşen yılana sarılmazmış. Europa’yı Girit’e kaçıran Zeus artık onunla birliktedir. Bu birliktelikten Lykia Kralı Sarpedon, Girit adasına hükmeden Minos ve yer altı dünyasının yargıcı Rhadamanthys doğmuş… Görüldüğü gibi tanrının kudreti de uzvunda… Krallar, hükümdarlar hep ondan oluyor.

Greklerde Zeus erkek egemenliğinin miti ise, Sümerlerde de Enki o karakteristiği temsil eder. “Sümer ülkesine bereket veren Dicle ve Fırat nehirlerinin su tanrısı Enki’nin penisinden fışkıran su ile oluştuğuna bitkilerin yeşermesi ve hayvanların üremesinin Enki sayesinde gerçekleştiğine inanılmaktaydı.”* Enki hem tanrıçalarla hem de insan kızlarla giriştiği rasgele ilişkilerin ve bunların beklenmedik sonuçlarının hikayeleri gibi hikayelere Babillerde Marduk, Mısır’da Seth gibi mitolojik tanrılarda da rastlarız. Yani bu örnekleri çoğaltmak olanaklı, biz bu kadarla yetinelim.

Burada erkek egemen dilinin, erkek egemen kültürünün gelişimindeki Osmanlı İmparatorluğunun ve imparatorlukların payını da unutmamak gerek. Padişahın haremi ve haremde bulunan kadınların işlevleri, kadına bakıştaki yozluk, kadını meta, ganimet objesi olarak gören işgalci anlayışları erkek egemen kültürünün gelişimine çokca katkı yaptığı kesin…

İnsanlık yaşayıp öğreniyor. Erkek egemen kültürü, sınıflı - devletli toplumlarda daha da derine kök salar. On beşinci yüzyılda günümüze kadar değişik karakteristik özellikler geçiren kapitalizm ile birlikte devlet otoritesi sürekli merkezileşmiştir. Kapitalizm, aynı zamanda süregelen merkezi uygarlığın en acımasız olanıdır. Erkek egemen kültürü ve onun dili olan eril dil en fazla kapitalist dönemde gemi azıya almıştır. Çünkü eril dil bu dönemde, sistemli olarak bilinç çarpıtıp gerek duyduğu birliği, kendi ürettiği “sadomazoşist” unsurlardan oluşturabilmiştir. Birliğe katamadığı direnenleri, mücadele edenleri, onurlu duruş sergileyenleri acımasızca ezmiştir. Eril dil bu sayede egemenlerin, otoritenin baskının dili olduğu kadar, aynı zamanda yandaş dilidir. Eril dil, iktidar dilidir. Eril dil magandanın dilidir. Eril dil narsisizmin, kariyerizmin dilidir. Eril dil, megalomaninin dilidir. Eril dil hastalıklı bir dildir.

Binlerce yıl geçmişi olan bu dil, binlerce yıldır topluma kök salan, kendisi çok yüzeysel olsa da kökleri çok derinde olan, erkek egemen kültürü ve onun dili eril dil aşılır, aşkın bir dil olabilir mi? Kadını hedef tahtasına koyan bir anlayışın dili aşkın dili olabilir mi? Felsefenin, bilimin, sanatın dili olabilir mi? Yoksa ilelebet payidar mı olur? Bu yazı dizisini sonlandırırken son yazının konusu da bu olsun.

*Enki’nin Kayıp Kitabı – Zecharia Sitehin

hgencerucar@gmail. Com H.Gencer Uçar -

BANDIRMA - 07-06-2019