İnsanın Beklentileri,Çevrenin Beklentileri - 4-

İNSANIN BEKLENTİLERİ, ÇEVRENİN BEKLENTİLERİ (AHLAK VE ETİK) – 4

Av. Remzi Kısa

İnsanın beklentileri, çevrenin beklentileri başlığı altında gençlerin çevreden beklentileri ile çevrenin gençlerden beklentilerine ilişkin bazı hususlara değinmiştim. (Ahlak ve Etik) başlıklı bu son bölümde ise her yaşta ve her başta insanların birbirlerinden beklentilerine ve bu beklentilerin gerçekleşmesinin toplum üzerindeki etkileri üzerinde durmaya çalışacağım:

Çevreyi ya da bu sözcükle kastettiğim toplumu oluşturan bireylerin her biri canının, namusunun, aile bireylerinin, malının, mülkünün, işinin, saygınlığının, inanç, düşünce ve söz özgürlüğünün, eğitim ve sağlık haklarının, kısacası tüm dünyaca tanınan insanlık ve yurttaşlık haklarının tam güvenlik altına bulunmasını, bu güvenliğin toplumca ve ortak güççe yani devletçe korunmasını bekler. Aklı başında her insan iyi bir eğitim almak, tok ve sağlıklı, barış ve huzur içinde, herkesten sevgi ve saygı görerek ve herkese sevgi ve saygı göstererek yaşamak ister. Hiç bir insan hiç bir konuda kendisine ve başkalarına yalan söylenilip aldatılmasını, korkuya ve güvensizliğe itilmesini, aşağılanmasını, yalan yanlış bilgilerle yanıltılmasını istemez. Yalanla söyleyen ve söyleten yöneticilerce kandırılıp aşağılanmak, aldatılmak, sömürülmek istemez.

Bu beklenti, akıl sağlığı yerinde olan her bireyde vardır ve aklı başında her insan, kendisi için hak gördüğü bu beklentileri başka insanlar için de hak görür; bunun için insan olarak kendisine düşen görevleri yerine getirir.

İnsanları bu doğrultuda eğitmek ailenin ve devletin başlıca görevleridir. Yukarıda bir kısmı sayılan bu çevre/ tolum beklentileri AHLAK KURALLARI adı altında toplanmaktadır. Kendisine saygılı olan toplumlar ve kendisine saygılı olan insanlar, ilke olarak hiç bir sıfat, hiç bir makam, hiç bir rütbe, biç bir servet sahibini ahlak kurallarını ahlaksızlık yapmaya yetkili görmezler. Kişileri ve toplumları yalan-dolanla kandıran kişiler ister kul-köle, ister vezir-padişah olsunlar, ahlaklı insanların gözünde birer hiçtir; birer AHLAKSIZDIRLAR.

Ne var ki iyi eğitilmemiş veya kasten kötü eğitilmiş ya da beyni yıkanmış birçok insan, kendisi için vaz geçilmez olan insan haklarını başkaları için yok saymakta, başkalarının haklarını çiğnemeyi hak ve görev addetmektedir.

Çevre/toplum, rütbelerini, makamlarını, yetkilerini, diplomalarını, servetlerini ve benzeri güçlerini koz olarak kullanıp namuslu yurttaşları ezerek, sömürerek, zulmederek, şöhret ve servet edinenlere yazık ki korkaklığından dolayı gerekli direnişi gösterememekte, İŞİ ALLAHA HAVALE EDEREK KENDİ KENDİSİNİ KANDIRIP AVUNMAKTADIR. AHLAKSIZLAR İSE ÇALIP ÇIRPTIKLARIYLA EDİNDİKLERİ SERVETLERİN ÜÇ BEŞ KURUŞUYLA GÜYA HAYIRLAR YAPARAK GÜNAHLARINDAN KURTULMANIN YOLUNU BULMAKTADILAR(!)

Toplum/çevre ahlak kurallarına uymayı bütün insanların görevi sayarken, bir takım değerlere uyulmasını da meslek sahiplerinden beklemektedir: Bu beklentilerin adı ETİK KURALLARIDIR. Etik kuralları, öncelikle mesleğinizin gerektirdiği BİLGİ VE BECERİYE SAHİP OLMAK, sonra mesleğiniz nedeniyle muhatap olduğunuz bütün insanlara, insanlıklarından başka hiç bir neden aramaksızın EŞİT ve SAYGILI davranmak; konu dışında soru sormamak ve taleplerde bulunmamak, hiç kimse hakkında olumlu ya da olumsuz beyanda bulunmamak, az ve öz konuşmak, dürüst ve nazik olmak, gerektiğinde teşekkür etmek, özür dilemek ve bağışlamaktan kaçınmamak gibi olgunca davranışlardır.

İNSANI ÇEVREYE KABUL ETTİREN, KENDESİNE SAYGI VE GÜVEN KAZANDIRAN, TOPLUMUN SEVGİ VE SAYGISINI KAZANDIRAN, TOPLUMDA YER EDİNDİREN AHLAK VE ETİK KURALLARINA İÇTENLİKLE UYMAKTIR.

Ahlak ve etik kuralları, yukarıda sayılanlardan ibaret değildir. bu kurallar hiç bir dinin, ırkın, kültürün, ülkenin ürünleri değil, bütün dünyada ve bütün zamanlarda yaşamış, yaşamakta olan ve yaşayacak olan dürüst, ahlaklı, namuslu insanlarının ürünüdür. Ne mutlu ahlak ve etik kurallarına uyanlara…

18-02-1014 / REMZİ KISA