Değerli okurlar, BANDIRMA GERÇEK GAZETESİ’nin İnternet sitesinde, Mehmet LEVENTOĞLU ve Hayrettin İLDAM’ın, Susurluk’a bağlı MANDIR köyünün geçmişten günümüze geçirdiği evrelerin öyküsünü, Geçmişe büyük bir özlem ve hüzünle kaleme aldıkları yazılarını okurken, anılarım beni yarım asırdan öncesine 1940 lara, 1950 lere sürükledi, o yılların köy özlemiyle yanan yüreğimi günümüzdeki olumsuz gelişmelerle burkan uygulamaları düşündükçe Burnumun direği sızladı.
Fotoğraflarda Kaderine terk edilmiş görüntüsü veren bu köy ve bazı Köylerimiz tel tel dökülüyor, adeta ağlıyordu.
KÖY köktü, KÖY tohumdu, KÖY Et’ti Ekmekti, Köyün varlığı ve temel amacı, Ekmeği alın teriyle üretmekti.
Yakın zamana kadar Türk köylüsü Milletin efendisiydi, Ürettiği tarım ürünleriyle harmanı savuran, Ülkeyi Doyuran’dı.
1940 lı 50 li yıllarda traktör yoktu, Tarımı, dolayısıyla insanları ve yaban hayatı zehirleyen zirai ilaçlar da yoktu Doğamız, sularımız tertemizdi, tarlalar hayvan ve insan gayretiyle sürülüp ekiliyor, ürünler çok büyük bir zahmetle elde ediliyordu ama ekmeğimiz, ürünlerimiz, lezzetli ve sağlıklıydı.
(Elbette Dünyada meydana gelen teknolojik gelişmelere adapte olacaktık, olduk da, ancak uzun yıllar Ülkemizde planlı ve sağlıklı tarım politikalarının olmayışı çiftçiyi ne yapacağını bilemez hale getirdi ve açıkçası Maliyet ve ürün fiyatları arasındaki uçurum Köyü bitirdi).
1950 lerden sonra bizim gibi geri kalmış kalkınma çabası içinde olan Ülkelere, Avrupa Ülkeleri ve daha ziyade Amerika gibi yüze gülen stratejik düşmanlar, kendi Ülke tarımlarında çok zararlarını görüp yasakladıkları başta DDT olmak üzere çeşitli tarım zehirlerini kah borç kah yardım adı altında Ülkemize kakaladılar.
Ondan sonra gelsin tıpta henüz adı bile duyulmamış hastalıklar, gelsin çeşit çeşit KANSER’ler, ayrıca tarımda kullanılan para tuzağı İt ilacı,Bit ilacı, Ot ilacı derken, Türk insanı güven bana yut ilacı, sen tohum üretme benden al, Mazotum pahalı yolda kal, taktikleriyle bu günlere gelindi ve Köylü köyünde tutunamaz oldu.
Bu yetmedi, üstüne üstlük bir de BÜYÜKŞEHİR sistemiyle köylerimiz Mahalle oldu mu, çık işin içinden çıkabilirsen, (bu sistemle köylerimizin daha da fazla göç vermesi kaçınılmazdır) .
Aslında ben bir buğday danesinin bir somun EKMEK oluncaya kadar geçtiği evrelerin öyküsünü yazıyordum ama yukarıdaki söz konusu yazıları okuyunca yazımı yarım bırakarak daha sonra tamamlayıp paylaşmayı uygun gördüm.
Çünkü bizi biz yapan çalışma koşullarını, cep telefonlarının içine girmiş bir türlü çıkamayan, özüne dönemeyen bu günün gençliği bizi anlayamayıp masal anlattığımızı sanacakları için önce KÖY nedir, EKMEK nedir, biraz buna değinelim istedim, sonra Buğdayın serüveninden söz ederiz, çünkü günümüz gençliği ekmeğin gerçek tadını bilmiyor ama EKMEĞİN TADI KAÇTI maalesef. (bunu yaşlı insanlarımız iyi bilirler) Esen kalınız…
FİKRET ÇAĞIN - 08-03-2019