BANDIRMADA YÖRESEL ÜRÜNLER FESTİVALİ! Fikret ÇAĞIN.
Değerli okurlar, son yıllarda, yılda birkaç kez Bandırma piyasasına darbe vurup giden “YÖRESEL ÜRÜNLER REZALETİ” ya da pazarı, festivali, adı her neyse yine gelmiş, birkaç ay önce 15 gün kadar kalıp gittiklerinde kahrolmuştuk(!) aylarca gözlerimize uyku girmemiş, gece gündüz dualarımızla gelecekleri günü beklemiştik(!) ve nihayet yine geldiler de DEVE boku kokusuna olan özlemimiz az da olsa sona erdi(!).
Bu konuda Belediyemize teşekkür(!) babında bir yazı yazmayı tasarlarken, Bu YÖRESELCİLERİN Bandırmaya ilk geldiklerinde yazmış olduğum bir yazıma rastladım arşivimde ve o yazıyı olduğu gibi paylaşmayı uygun gördüm. (çünkü hiç bir şey değişmemiş, Ep aynı beyaa)
Şöyle demişiz o yazıda:
Bir önceki yazımda İlçemizin su ve tabela reklam paraları gibi yerel ve doğal gelirlerine el koyduğu gerekçesiyle BÜYÜKŞEHİRİ kınamış, BANDIRMA BELEDİYEMİZİ az da olsa savunmuştum.
Çünkü Bandırma’da meydana gelen bu paralarla yine Bandırma’ya hizmet gelecekti, ne var ki “Demokrasilerde çare tükenmezdi” Para mı lazım? Alın size “Yöresel lezzetler ürünler fuarı(!), Festivali(!) ya da her ne ise.
Bandırma halkının yıllardır özlemini çektiği(!), arayıp da bulamadığı(!) şu anda “Abidik Gubidik” gıda ürünlerinin satıldığı yer olan, Eski Tekel yaprak tütün işleme evinin arsasını kiraya vermişler, Açılışını da Milletvekilleriyle kurdele keserek yapmışlar (para sen nelere kaadirsin)
Çadırlar kurulmuş, çadırların önleri gıda maddeleriyle yığılı ve müşteriye açık, Peynirler, Tereyağları, Cevizli lokumlar, Cezeryeler, Pestiller, Pişmaniyeler, Fındık ezmeleri, vs, açıkta satılıyor, herkes elleyebiliyor, ama olsun o kadar kusur Kadı kızında bile olur diyelim de, Fakat bu fuarın(!) üç tarafında da trafik çok yoğun, araçlardan kalkan tozlar, Rüzgarların zaman zaman yön değiştirmesiyle Limandan gelen çeşitli maden tozları, hemen girişteki kocaman yatık dönerin lezzetine ayrı bir lezzet katıyor(!) olmalı.
Yetmedi Bandırma Rüzgarına karşı fuarın(!) giriş kapısı önüne çökertilmiş üç tane DEVE’nin çiş ve dışkı kokuları, kılı tüyü Peynir çadırına, Dönere ve diğer gıdalara şifa olabilir(!), Hakeza çadırlar arasında gezen insan kalabalığının sigara külü, havaya kalkan ayak tozları bu gıda maddelerine yapışır ve bu gıdaları alıp tüketenler bazı mikroplara karşı bağışıklık kazanabilirler(!), ya da hemen yanlarında DİN sömürüsüyle karışık, bin bir derde deva ÇÖREK OTU ve yağı satanlar var alsınlar kullansınlar, o zaman mikrop vız gelir tırıs gider diye düşünmüş olmalılar.
Hijyen koşullarının olmadığı, Eski kırsal kesim panayırları uygulamasını kimler düşünmüşse çok iyi(!) düşünmüş, Bandırma’daki Şarküteriler, Peynirciler, Gıda ürünleri satan bilumum esnaflar, Esnaflık öğrenin biraz(!), o ne öyle?, Peynirleri, tereyağları yıkanması mümkün olmayan gıda maddelerini dükkanın içinde tutuyorsunuz, yetmiyor bir de buz dolaplarında muhafaza ediyorsunuz, çıkarın sokağa gelen geçen parmaklasın bu işin tadı böyle çıkar, “Aman ha, sakın Sağlık kurumları duymasın hemen denetlemeye(!) kalkarlar.
Bu işin vahim bir yönü böyle, Diğer yönü ise bundan da vahim, Şehrimizi kasaba görüntüsüne hatta daha beter bir duruma düşüren bu Yöresel’ciler Şehrimizde 15 gün kalıp BANDIRMA Piyasasında dönmesi gereken ve Bandırma’da kalması gereken birkaç Milyon lirayı alıp gidecekler, Belediye seçimlerinde Kapı kapı, Dükkan dükkan gezerek tokalaştığınız Esnaflar da geçici de olsa bir krize yol açtığınızdan dolayı sizi yeniden seçmek için gelecek seçimleri dört gözle beklemekteler bilmiş olun.
Yaya kaldırımları işgalden kurtarılmış, şehrin orta yerindeki caddeler, bozulmuş balık kokusundan arındırılmış, az da olsa modern şehir görüntüsü kazandırılmış bir kent özlemiyle. Esen kalın…
Demişiz, bugünde baktığımızda değişen hiçbir şeyin olmadığı görülüyor, o nedenle eski düşüncemi paylaştım, Hayırlı işler(!) bol kazançlar(!)
Bandırma… Esen kalınız…