Bandırma'da Bir Truva Atı. Merinos..

BANDIRMA’DA BİR TRUVA ATI: MERİNOS ÇİFTLİĞİ YÖNETİMİ
Truva Atı hikayesini bilmeyen yoktur. O yüzden peşrevi kısa kesip konuya girelim ama konu çok uzun.

Bizim dışımızda neredeyse bütün dünyanın uzlaştığı ana konu; Tarımın stratejik bir sektör olduğudur. O yüzden çok uluslu şirketler dünyada tarımsal üretime yön vermek ve sektörde kullanılan her türlü girdiyi kontrolleri altına almak için büyük bir çaba içerisindedir. Bunun için de ülkelerde siyasal iktidarları kontrol etmek onların politikalarına yön vermek için her yolu denerler. Bu yollardan biri de tarihsel bir gerçek olan Truva Atı yöntemidir. Gözlemim şudur ki; 1986 da başladığım meslek hayatımdan bu yana gelmiş geçmiş bütün siyasal iktidarlar tarımı yok etmek adına birbiriyle yarıştılar. Doğal olarak siyasal iktidarların atadığı bürokratlar bir türlü “Devlet Memuru” olamadı. Hükümet memuru olarak siyasal iktidarların politikalarına hizmet etti hatta onların yönetim ve harcama alışkanlıklarını taklit ettiler. Küçük dünyalarında makam ve mevki peşinde koştular ve bu güzide müesseseyi içerden çökertip işlevsizleştirdiler.
Türkiye’de tek olan tarım sektöründeki herkesin üstünde titizlikle durması gereken kurumlardan biri de Bandırma Koyunculuk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğüdür. Bu kurumun tarihsel geçmişi oldukça eskidir. Son yıllarda sıkça adı değişmiş olmasına rağmen temel görevi küçükbaş hayvancılık alanında çalışma yürütmektir. 2002 yılından bu yana içinde olduğum bu kurum maalesef “nasıl kötü yönetilir” in örneklerini sunarcasına birbiriyle yarışan “Hükümet Memurlarıyla” değersizleştirilmekte, yok edilmektedir. Yıllardır iktidar siyasetinin  çiftliği haline gelmiş, kurum müdürleri de onların kahyası durumuna düşmüştür. 15 Temmuz’un OHAL müdürünün ve öncesinin dönemini merak edenler geçmiş yazılarıma bakabilirler. Çok yakın tarihlerden son 1-2 yıldan “Geçmişten geleceğe” şiarıyla hareket edilen dönemden söz edeceğim. 
Neler mi oluyor? Kısa kısa değinelim. Her biri için neden-sonuç ilişkilerine yönelik ayrı bir yazı yazılabilir. Biz basına yansıyan en güncelden başlayalım:
Geçtiğimiz aylarda Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez TMO’nun buğday çürüttüğüne dair bir bilgi paylaşmıştı. Bu doğru bir bilgi. Olayın gelişimi şöyle olmuştur. TMO hasat döneminde satın aldığı buğdayları stoklayacak yer bulamıyor. AKP ilçe başkanı  ilgileniyor Merinos’a gidip çiftlik kahyasından yer isteniyor.  Sonrasında idari binanın hemen yanında bulunan zeytin bahçesinin alt tarafı, bir dönem benim silaj depoladığım alan, tahsis ediliyor ve buğdaylar burada silolanıyor.  Ancak   Turhan Çömez  yanlış yere gidiyor. Hayata hep sağdan bakanlar kafalarını arada sırada sola çevirseler, sola doğru birkaç adım atsalar ufukları açılacak, daha çarpıcı gerçekleri ve israfları görecekler. Turhan Çömez Merinos ziyaretini bir namaz vaktine denk getirip camiye gitseydi, caminin hemen altındaki  israfı da görecekti. 
Caminin altında ne var?
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi hayvancılık işletmelerine kaba yem desteği sağlamak için Hava Üssünde bulunan arazideki otların biçimini ve depolanmasını ihale ile alıyor. Buradan biçtiği kuru otları getirip Merinos Çiftliğindeki caminin altında bulunan beton alanda istifliyor. Bir bilgiye göre ot yığınlarını iklim koşullarından korumak için bir milyon TL tutarında örtü malzemesi alıyor ama heyhat yarısı açık kalıyor!.

. Buraya kaç ton ot taşındı, kaç tonu çürüdü, otların besin değeri nedir? Otlar 31 Mart yerel seçimleri öncesi şaşalı basın açıklamalarıyla üreticilere dağıtılacak gibi soruları sorsak bile herkes kendi penceresinden cevap verecek ama ben yine de sormuş olayım. 

Kurumda Bitkisel Üretim Şube Şefi olarak çalıştığım dönemde aynı konu ile ilgili olarak dönemin Müdür Yardımcısı ile birlikte hava üssündeki otları yerinde görmeye gitmiştik. Otları kurumuş, hayvan besleme açısından hiçbir değeri olmayan nitelikte bir bitki örtüsüyle kaplıydı. Kaldı ki kuruduktan sonra biçim ve balyalama aşamasında kalan yapraklarda döküleceği için hiçbir besin değeri yoktu. Yani atılan taş ürküttüğün kurbağaya değmezdi. Hava üssü bize bedel ödemeden alanı temizletecekti. Oradan gelen otlar şu anda yarısı çürümüş, yarısı çürümek üzere rezil bir durumda ve yakında AKP'nin reklam malzemesi olarak vizyona girer. 
Bu iki konuyu Merinos’un Kahyasıyla ilişkilendirmediyseniz hemen not olarak yazayım. 
Hayvancılık işletmeleri, hele ki içinde adı şaşaalı Biyoteknoloji Merkeziniz varsa, giriş çıkışlar kontrol altında tutulmalı, sterilizasyona önem verilmelidir. Oysa ki gerek TMO' nun buğday alım zamanı gerek AKP’nin reklamına hizmet eden dönemde giriş ve çıkışlar hastalık etmeni açısından kontrol edilebildi mi? Buna “evet, gereken önlemleri aldık” yanıtı verilse de buna ancak "Kadir" İnanır.  
 Daha önceki yazılarımda birçoğunu dile getirmeme rağmen bazı konuları tekrardan hatırlatmak kamu vicdanı gereğidir.. Açıklama gelmezse detaylarını buradan aktaralım. 
Kurumda adeta geleneksel bir yapı haline alan, iftira ve mobing uygulamalarıyla yandaşınız olmayan personel üzerinde neden baskı uyguluyorsunuz? Bunun 2-3 nedeni vardır. Ya beceriksiz bir yöneticisinizdir ya kompleksleriniz vardır ya da konuşulmasını istemediğiniz yanlışlarınız vardır? Bunlardan hangisi ya da hangileri? Mobingleriniz sonucu kurumdan kaç personel ayrıldı kaç kişi istifa etti?
Sözde kul hakkından bahseden adeta Merinos’un küçük Cumhur İttifakı olan yönetiminiz, projeler için gelen paraları lüks ve şatafat uğruna harcarken hiç vicdan azabı çekmiyor musunuz? Hani siz ehli müslim ve milliyetçisiniz ya o yüzden soruyorum.  
Ahbap-çavuş ilişkisi içinde olduğunuz bazı “aziz” dostlarınıza lojman tahsis ederken lojmanın her türlü bakım ve onarımını kurum bütçesinden yaptığınız, öte yandan bütün bakım ve onarım masraflarını kendi cebinden ödediği halde “aziz” dostunuza lojman tahsis etmek için 40 günlük bebeğiyle bir personeli çıkarttığınız doğru mudur? Lojman tadilat ödemelerini neye göre belirliyorsunuz?
Misafirhanede konaklayan personelinizin kaç gün konakladığını biliyorum. Karşılığında kaç para ödemesi gerektiğini ve ödediğini biliyorum. Bu konuyu nasıl kılıfına uydurdunuz? Misafirhanede 7 gece kal 5 gece öde benzeri bir kampanyanız mı var?
Yine kurumun makam aracı hafta sonları Edremit ve Ayvalık güzergahında gezerken personele herhangi bir görevlendirme yaptınız mı? Yapmadıysanız bu konuyla ilgili herhangi bir idari soruşturma başlattınız mı?
Büyük önem verdiğiniz “Kangal köpeği Yetiştirme Projesi” kapsamında Sivas’tan ve Karacabey’den temin ettiğiniz anaç köpekler için kaç para ödediniz? Karşılığında kaç yavru elde ettiniz? Kaç anaç ve yavru köpek öldü? Uygulama ağılının önünde terk edilmiş köpeklerin daha sağlıklı olduğunun farkında mısınız? İki köpeği yetiştiremediğiniz yerde ülkenin küçükbaş hayvan politikasına nasıl bir katkı sunacaksınız? 
“Komşunun tavuğu komşuya kaz görünürmüş”. Kanatlı sektöründe Türkiye’nin en’lerinden olan Bandırma’da kaz yetiştiriciliği projesi kapsamında nasıl bir fizibilite yaptınız da bu projeye onay verdiniz? Yetiştirdiğiniz kazları nerde değerlendirdiniz? Bunları Bandırma’da satamadığınız için kesip, temizleyip Tagem’deki personele üç kuruş parayla ayaklarına kadar götürdüğünüz gerçeği hakkında ne diyeceksiniz? Kuzu kestirip götürmek zor. Çünkü kulak küpesi var. Reforme göstermek zorundasınız. Kıyakçılık adına böyle bir projeye onay mı verdiniz? Size de hak veriyorum. Makam gelecek yerden kaz esirgenmez tabi ki. 
Astarı yüzünden pahalı bir hale gelen ve gerçek amacından uzaklaşarak şova dönüşen damızlık koç satışı için organizasyon şirketini nasıl belirliyorsunuz? Daha da önemlisi kuzu doğumlarındaki ölüm oranınız yüzde kaç? Kurumdaki bilgili ve deneyimli veteriner hekimleri küstürüp, müfettiş raporlarında “idarecilik yapamaz” kanaati bulunan birini üretim işletme bölüm başkanı yaparak hukuk tanımazlığınızın farkında mısınız?  Madem ki liyakat sahibi personel sizi rahatsız ediyor o zaman size en yakın olan Doğanpınar köyüne gidin kuzu ölümlerinin önlenmesi hakkında bilgi alın.
“Geçmişten geleceğe” şiarını kullanarak 9 yıldır sözleşmeli hububat tohumu üreten ve bundan kar eden kurum bunu bir adım ileri taşıyıp kendi adına tohum üretmesi gerekirken, siz unluk buğday üretimine geri dönmekten dolayı hiç utanmıyor musunuz? 
Şimdilik soruları burada kesiyorum. Size (burada kast ettiğim sadece müdür değildir, teknik koordinatör, bütün bölüm başkanları, şube şefleri, sizin “aziz” dostlarınız ve sendika temsilcileri) açıklama için zaman veriyorum.  Sakın ola “bu bilgileri kim veriyor” diye cadı avına çıkmayın. Aldığınız nefesi, attığınız adımı biliyorum. Kimsenin bilgi vermesine ihtiyacım yok. Ben o kurumun ciğerini biliyorum.  
Tarım ve özelde de Merinos benim kırmızı çizgimdir. Kim ki ülke tarımına ve özelde Merinos’a zarar veriyorsa gücüm yettiğince savaşırım. Bu da bana Yahudi’nin mirası…
Midye yetiştirme ve yıkama projenizi de unutmadım. 
Ha unutuyordum. Günlüğüm çok dolu. Kişisel talepler ve kişisel kıskançlıklar için ayıracak zamanım yok. Daha da önemlisi halk arasında bir söz vardır; “Mahalle yanarken ……. Saçını tarar” diye. Kurum dibe çökmüş batarken kişisel taleplerle uğraşacak kadar basit biri değilim. 
Bekliyorum ve siz de bekleyin

26-01-2024/  HÜSEYİN ATICI