Bandırma Müftülüğü'nden İdlip'e Yardım Talebi

Bandırma Müftüsü Hamdi GEVHER, 16/OCAK/2019 günü makamında düzenlediği basın toplantısı ile, İDLİP YARDIM HAREKETİ ni halka duyurmamızı istedi...Hatta yardım kuruluşlarını okurken, küçücük harfle yazılanları o da benim gibi okuyamadı. Hatta Deniz Feneri'ni demedi mesela ! Ama ben, büyüterek okudum hepsini !

SURİYE’DEKİ ETNİK VE DİNİ YAPIYA BAKIYORUZ ! Her dört kişiden üçünün Sünni olduğu ülkede, yönetim on yıllardır ESAT Ailesi ve Alevilerde. Araplar ezici çoğunluğa sahip, en büyük etnik grup ise ; Kürtler.
İç savaştan önce 20 milyon insanın yaşadığı Suriye'de nüfus ve dini yapı, çeşitlilik gösteriyor. Bu nüfusun yarıdan fazlası şu anda Türkiye de, Lübnan da ve komşu ülkelerde ve Avrupa da yaşıyor. Arapların ezici bir çoğunluğa sahip olduğu Suriye'de Kürtler, Ermeniler, Çerkezler, Süryaniler ve Türkmenler de ( Türkmenler dejenere ve asimile edilerek dağıtıldı.) var. Araplar dışında en büyük grup Kürtler, ülkenin kuzeyindeki Kamışlı, Haseke gibi bölgelerde yaşıyor. Nüfusun yüzde 74'ünü Sünniler oluşturuyor ancak, Sünniler şimdiye kadar ülkede iktidara gelebilmiş değil. Nüfusun %10-15 ine sahip aleviler 1970 den beri iktidar.  Dürzi inancına mensup insanların oranı ise ; yüzde 3. Kardeşim Esat bu yüzden KATİL ESET oldu !

Savaş öncesi 700 bin civarında olan İdlib bölgesinin nüfusu yaşanan göç dalgalarıyla 3-4  milyon civarına yükselmiştir. 2011’de Suriye’deki halk gösterilerinin başlaması ile İdlib ahalisi de gösteriler düzenlemişti. Suriye’deki gösteriler Esed rejiminin kanlı bastırma girişimi dolayısıyla savaşa evrilince, İdlib eyaletinin 2015’te muhaliflerce ele geçirilmesinin ardından Rusya savaşa müdahil olmuştur. Eyaletin Halep, Hama, Lazkiye ve Türkiye sınırı arasındaki stratejik konumu ise askeri anlamda büyük önem arz etmektedir.
Kamplarda yaşayan insanların yüzde 22’si Hama ve yüzde 21’i Halep’ten gelmektedir. Bu insanların yarısından fazlasının hiçbir maddi geliri bulunmamaktadır. Gıda ihtiyaçları insani yardım dernekleri ve kuruluşlarınca karşılanmaktadır. 1,2 milyon insan arasından 330 bin civarında okul yaşında olan çocuk bulunmaktadır. Kamplarda yaşayan siviller günde dört saatten az bir süre elektriğe erişim sağlayabilmektedirler. İdlib’e yönelik olası saldırıda 500 bin ile 1,5 milyon arasında sivilin Türkiye’ye iltica etmesi beklenmektedir.
Savaş öncesinde İdlib bölgesinde yaşayan insanların genellikle Şafi mezhebinden oldukları ve bölgede tasavvufi grupların yaygınlığı bilinmektedir. Fakat savaş ortamı, Nusra ve DEAŞ gibi radikal grupların varlığıyla İdlib’de selefiliğin yaygınlaştığı da bir gerçektir. İdlib bölgesindeki camilerin silahlı gruplarca kontrol edilmesi, Cuma hutbeleri ve diğer etkinliklerin bu gruplarca düzenlenmesi ile bölgedeki dini algıda değişim yaşanmıştır. Ayrıca bölgeye yurt dışından gelen selefi alimlerin varlığı ve faaliyetleri etkili olmuştur. Ehl-i Sünnet alimlerin rejim, DEAŞ ve Nusra tarafından özellikle hedef alınmasından dolayı birçok alim Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştır.

Türkiye’de Suriye İslam Alimleri Konseyi adı altında tekrar organize olan alimler sahada bulunmasalar da uzaktan Suriye ve İdlib içerisinde etkinliklerini devam ettirmektedirler. Suriye İslam Alimleri Konseyi’nin ÖSO ve diğer ılımlı muhalif gruplar üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Örneğin Ahraru’ş-Şam ile Nusra arasında yaşanan çatışmalarda, Suriye İslam Alimleri Konseyi Nusra’yı “Harici” olarak nitelendirmiştir. Suriye İslam Alimleri Konseyi Türkiye’nin desteklediği Milli Ordu ve Ulusal Özgürleştirme Cephesi yapılanmalarının kurulması için öncü olmuştur.PYD-PKK’nın o bölgede attığı her adım, yerel kaynaklar ve bölgedeki Türk istihbarat birimleri tarafından adım adım takip ediliyor. Tahrir Şam Örgütü etkili ve  PYD-PKK gibi ABD’den destek alıyor.
İdlib'deki silahlı gruplar kimler? Aralarından 'ılımlıları' ayırmak mümkün mü?Başından beri liderleri, isyanın ilk evrelerinde Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) emiri Ebubekir el Bağdadi'nin Suriye'deki cihatçıları örgütlemesi için gönderdiği Ebu Muhammed el Colani orda...Nusra Cephesi, 28 Temmuz 2016'da El Kaide'nin Suriye şubesi görüntüsünden kurtulmak için 'küresel cihat' fikri yerine 'Suriye ile sınırlı bir devrim' projesini benimsediğini ve dış bağlantısı kalmadığını ilan edip adını  'Şam'ın Fethi Cephesi' olarak değiştirdi. Müslüman Kardeşler bağlantılı Feylak el Şam ile Ceyş el Nasr ise Ceyş İdlib Hür, Birinci Sahil Tümeni, İkinci Sahil Tümeni, Fevc el Evvel, Ceyş el Sani, Ceyş el Nukba, Şüheda el İslam Deraya, Fırka el Hurriye ve 23. Fırka ile birlikte 28 Mayıs 2018'de Ulusal Kurtuluş Cephesi'ni kurdular. Yani cihatçı pek çok örgüt orda...!
El Kaide lideri Aymen el Zevahiri'nin oluruyla gerçekleşen yapılarda var. 
Ocak 2017'de,  ‘Şam'ın Fethi Cephesi’  ittifak şansını yakalayarak HTŞ'yi kurdu. Şamdaki emevi camisinde cuma namazı kılmak gibi bir hedefte, Türkiye’nin vardı. Eski El Kaide kadrolarına el verenler arasında Ceyş el Ahrar, Ceyş el Sünne, Liva el Hak ve Ensar el Din'in yanı sıra, ABD'den destek görmüş Nureddin Zenki Tugayları da var.
HTŞ İttifakı, bu örgütlerle, katılımcı silahlı gurupların listesi, 100'ün üzerinde.
HTŞ'nin Astana görüşmelerine katılan grupları devrime ihanetle suçlayıp bunları tasfiye etmeye kalkışması yeni ayrışmalara yol açtı. HTŞ'nin saldırıları karşısında Sukur el Şam, Ceyş el Mücahidin, Cephet el Şamiyye, Festakim Kema Umirte ve Suvvar el Şam gibi örgütler sahanın önde gelen güçlerinden Ahrar el Şam'la güç birliği yaptı. Beri tarafta bu saldırılara tepki olarak Liva el Hak, Nureddin Zenki ve Ceyş el Ahrar gibi HTŞ bileşenleri ittifaktan ayrıldı. Çatışmalarda taraflar 1500'ün üzerinde kayıp verirken 18 Şubat 2018'te Nureddin Zenki ile Ahrar el Şam bir savunma cephesi olarak Suriye Kurtuluş Cephesi'ni kurdu.

***
Şimdi ;
Sayın müftümüz, diyanetinde içinde bulunduğu bazı stk larla beraber,
mazluma yardım toplama kampanyası yapıyor. Şimdi İDLİB te bulunan mazlumları biz bilmiyoruz. Kim kime göre mazlum ? Orda yüzlerce silahlı gurup var. Pekçok devlet var...Petrol kuyularını işletip parasıyla beslenen devlet ve örgütler var. Biz, TSK olarak oraya girsek bile petrol kuyusu işletemeyeceğimiz için, ekonomik bütün sıkıntı ve maliyet bizim olacak.
Bu kampanyanın ne kadar süreceği de belli değil...

Deniz FENERİ gibi veya Fetullahi örgütlerin milletten toplayıp kendilerine sermaye yaptıkları gibi bir rezalet yaşar mıyız? Bilmiyorum. Diyanetin yanında, İHH da, DENİZ FENERİ’de var mesela...Onların da geçmişte sabıkası var, biliyoruz...Diyanet vakfıyla beraber 9 yardım kuruluşu var ? Kimler bunlar ? Müftülere basın toplantısı yaptıracak, kampanya başlattıracak kadar önemliler mi ve bu organizasyon da, DEVLET nerede ?

16-01-2020/RAMAZAN NARİN