Parmak İzi ! Pasaport İşlemleri İçin Balıkesir'de Bir Gün

PARMAK İZİ !

Olay çok eski değil, 25 - 26 NİSAN  2023  Salı - Çarşamba günleri.

Yani uygarlıkta vardığımız son nokta...UÇMAMIZA RAMAK VAR! 1976 Yılında ilk pasaportumuzu almıştık. Hem de sorgusuz sualsiz, bir gün içinde. Ne bir engel, ne bir sorun. Vize isteyen de yok! Birkaç gün sonra da yurt dışına çıkıp 10 - 15 gün gezip dolaşmıştık. .

**
 Pasaportların yenileme süresi var, tarihi gelince yenileniyor, gerekirse süresi uzatılıyor. Eşim ve ben beş altı kez yurt dışına çıktık. Oğlumuz başka ülkeye yerleşince, bu çıkışlarımız daha  sıklaştı. Yorucu ve bizim bütçemize ağır gelse de diğer masraflarımızı kısıp biz bunu hep yapmaya çalışıyoruz.  Bir süre önce pasaportumuz çipliye döndü. Zaten yeşil olduğu için ayrıcalıklıydı, şimdi daha farklı özellikleri de var. Gerektiğinde kimlik olarak da kullanılıyor. Gözümüz gibi sakınıp saklıyoruz...
Yakında  kullanım süresi bitiyor, bitmeden en geç üç ay önce pasaport kullanılamıyormuş diye duyduk. Ağustos' ta Almanya' ya gitmem gerekecek, şimdiden yapılması gereken işlemleri yapalım dedik.  160 nolu telefondan  Balıkesir Nüfus ve  Vatandaşlık İşleri Genel Md.lüğü' ne telefon edip randevumuzu aldım. Ayrıca, orada ne gibi evraklar gerekecek, buradan yapılması gerekenleri hazırlayıp gidelim diye düşündük. Telefondaki hanım (kimlik ve pasaportlarınızı alın, gelin.) dedi.  Hava da yağmakla , yağmamak arasında gidip geliyor. Önlemlerimizi aldık yola çıktık.

**

Önce yağmur, sonra dolu ; boyumuzun ölçüsünü aldı. Önceden aklıma takılmış bilgiler beni huzursuz ediyor. Biz yine de her ihtimale karşı PTT den unutmuş olduğumuz  E-devlet şifrelerimizi bir gün öncesinden aldık, yeniledik. Bilgisayar konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz. Defalarca tekrarlamama rağmen  beceremediğim için,Emekli Sandığı sicil dairesinden emekli olduğuma dair bilgiyi de İnternet Cafe' de çalışan bir gencin yardımıyla aldık. E- Devlet şifremizi de ister istemez delikanlıya verdik. Allah' a emanetiz artık.  Eve dönüşe geçtik, hava açtı, günlük güneşlik, keyfimiz yerinde. Meydanda kocaman bir otobüs, ücretsiz kanser taraması yapılıyor. Otobüsün önünde beyaz önlüklü, bayan sağlık görevlileri,  hizmet için bekliyorlar.  İşin garibi; hizmet almaya gelen kimse yok.( İyi olacak hastanın ayağına doktor gelirmiş.) dedikleri bu olmalı  diye sevindim. Ben yaşlarda bir hanım, yaşından ötürü kabul edilmemiş. Yolumu kesti. umutsuz, kırgın, biraz da öfkeli;  meğer yaş sınırı varmış. Yani belli yaşın üzerindekiler kontrol için kurumlara gitmek  zorundaymışlar, niyeyse?  İnsan yaşlanınca sağlığı daha mı önemsiz oluyor? Bu sınır neye göre belirlenmiş bilemedim.

**
Neyse, ertesi gün sabah erkenden yine, çıktık yola. Balıkesir'den pasaport alacağız ya!  Hava yine kararsız. Otobüsümüz onda kalkacak; tam iki buçuk saat otobüsün önünde bekledik. Biz beklerken yeni yolcular geldi, hava serin esiyor , üşüyoruz. Derken 10'a beş kala otobüsün kapısı içeriden açıldı. Meğer, sürücü kardeşimiz otobüsün içinde uyuyormuş. Ona kızmaya hakkımız yok!  Ne vardı ,iki saat önceden yollara düşecek diye kendimize kızdık. Bir saat on beş dakika sonra Balıkesir Toplu Taşıma Alanına indik.  Vakit uygun olduğu için biraz dolaştık. Gezerken biyometrik fotoğraf çeken bir yer gördük. Bizden fotoğraf da isterler diye  200 TL verip dörder tane biyometrik fotoğraf çektirdik. Aslında fiyatı duyunca vazgeçmek geldi aklımıza ama, çıktığımız seksene yakın dik basamaklı merdiveni düşününce tekrar gelmeyi göze alamadık. On dakika sonra  tipsiz fotoğraflarımızı alıp yine salına salına biraz dolaştık .

**

Randevumuz 14, 30' a yaklaşınca ilgili kuruma gittik. Sıra veren makine bozuk. Neyse biz randevuyu önceden aldığımız için makineden sıra almamız gerekmedi. Çok beklemeden odaya alındık. Efendi görünüşlü memur saygıyla evraklarımıza baktı. Emekli sandığından alınacak belge yanlışmış. Yakındaki Emekli Sandığına gidip almamız gerekiyormuş. İşte o anda kör şeytan peşimize takıldı sanki! Yorgun argın, Emekli Sandığı' na gittik. Belge sicil dairesinden alınacakmış. Yağmur deli gibi yağıyor, burnumuzun ucunu göremiyoruz. Ortalarda   taksi yok ve biz gideceğimiz yeri bilmiyoruz. Sorduk 100 m sola ,sonra 150 m sağa, balıkçıların oradan ileri bakınca bina görünüyormuş. Koştura koştura Sicil Dairesi'ne,  gittik, bulduk. Vallahi bulduk! Ama bir daha git deseler asla bulamayız! . Aldık belgeyi. Emekli Sandığı' nda onaylatacağız. Binaya yeniden gireceğiz. Kapıda görevli arkadaş,  eşimin çantasına silah varmşı ( x ) cihazında görmüş. Bizi durdurdu... Allah Allah!  Biz ömrümüzde evimize silah sokmuş, elimize silah almış insanlar değiliz.  Ayrıca az önce biz bu kapıdan aynı çantayla girdik. Kimse bizi durdurmadı. BU SİLAH NEYİN NESİ? Çantayı boşalttık. İçinden çıka çıka 3 cm lik ahahtarlık çıktı. Üzerinde evin anahtarı sallanıyor. Anahtarlık, minik bir isveç çakısı modelinde. Üzerinde tırnak makası, minik törpü var. Hafiften paslanmış. Açılmıyor. Görevli; açın , üzerinden anahtarı çıkartın diyor. Eşim uğraştı, uğraştı, tırnağı kırıldı.  Görevli elini sürmüyor. İçerde memur evrak bekliyor. Anahtarlığı burada bırakalım, çıkarken alırız diyoruz; üzerinde anahtarlıkla alamazlarmış. Vura vura anahtarı ayırdık . Çakıyı elimizden alıp bir çekmeceye kilitlediler. Sonunda belgeyi , memura verdik. İşte benim  sınavım , burada başlıyor! Ne terslikmiş arkadaş! Parmak izim yokmuş benim, makine de çıkmıyor.  Yemin ederim onlarca defa her bir parmağımı büke kıvıra makineye koyuyorum. Memur üstten bastırıyor, yok! yok! yok! Ben bayılmak üzereyim. Memur kan ter içinde kaldı. Parmaklarımı uvalayıp çekiyor, olmuyor! Islatıp çekiyor, olmuyor! Mesai saati bitecek benim parmaklar, parmak olmaktan çıktı. Kuyu çengeli gibi birşey oldu. İmza  atmam gerek. Kalemi tutup imza atamıyorum. Yeni attığım imza önceden attığım imza ile bire bir aynı olacakmış... İçimden geçenler iyi ki dışarıdan duyulmuyor. Eli olmayan, parmağı olmayan insanlar ne yapıyorlar! Onlara pasaport verilmiyor mu? Bu sorunu yeni çipli kimlik alırken de yaşamış, üç gün üst üste Nüfus dairesine gidip gelmiştim. Sonra ne yaptılarsa kabul edildim, kimliğimi aldım.  Yani bu benim elimde olan birşey değil. Yoksa yok işte! Bu dünyada parmak izi olmayan tek kişi ben miyim? Böyle durumlarda yapılması gereken birşey yok mu? Makine değiştirildi, benimle uğraşan memur değişti. Uzun bir süre sonra  tamam oldu dediler. Sıra geldi para yatırmaya; Nakit kabul edilmiyor. Kredi kartı çalışmıyor. Herhangi bir ATM den para yatırılamıyor. Devlet bankasından yatırmam gerekmiş ama bu parayı banka veznesi kabul etmiyor. Kapının önünde dört tane ATM var . Üçü çalışmıyor. Dördüncüde uzun bir kuyruk. Herkesin cini tepesinde, yağmur altında bekle bekle nereye kadar?. Yalvar yakar durumumuzu anlattık. Sağ olsunlar  Bizi ilk sıraya aldılar, ama; parmaklarım sızım sızım sızlıyor. Çıkan yazılar okunmuyor, okuyabildiklerimi anlamıyorum. Kimliklerimiz devlet dairesinde. Kimlik numaramızı ezberden yazmaya çalışıyorum, hata veriyor, güvenlik soruları soruyor. Her birimiz  için 501' er TL yatırmam gerek. ATM, bozuk para koymayın diyor. En küçük kağıt para 5 TL !. Onu da makina geri iade ediyor . Arada 500 TL nin 150 TL sini çekti. Onu niye çekti bilmem.Yanlış bir tuşa dokunmuş olabilirim. Makbuz yok! Kuyruktakilerden izin alıp banka içeride memuruna soruyorum. Vergi dairesine gidip dilekçe yazacak, mahkeme açacakmışım. lanet olsun!  150 TL nin peşine düşemem şu şartlarda. 20 dakika sonra Nüfus Müdürlüğü kapanacak. Kimliklerimiz orada. Yarına kalalım desek, kimliksiz otelde de yatamayacağız.   Tekrar ATM ye dönüp uğraşıyorum. Orada gençler  yardım etmeye çalışıyorlar.    Yağmur var gücüyle yağıyor. Onlar da yapamıyorlar. Taksiye binip Nüfus Dairesine dönmeye işi sonlandırmaya karar veriyoruz. Yolda bir devlet bankasının ATM sini görüyoruz. Yine üç makinadan biri çalışıyor ve nasıl oluyorsa bir mucize gerçekleşiyor. benim 501 TL harcım kabul ediliyor. Eşimin parasını ATM beğenmiyor geri veriyor.  

**

Tekrarların faydası yok. Nüfus dairesinden arıyorlar. Kapanıyormuş. Hemen gitmemiz gerekmiş.  Yağmur daha da coşmuş. Taksiyle yetişiyoruz. Benim belgem ayak üstü tamamlanıyor, eşimin işi olmuyor. Çıkarken kapıdaki bizim çakıyı alan memur değişmiş.( Eşiniz ne iş yapıyor, asker mi, polis mi ? Niçin silah taşıyor?) diye soruyor bana. Müzik emekçisi olduğunu söylüyorum.

Kilitli çekmeceden, silah dedikleri bizim minnak çakıyı çıkarıp  veriyorlar .

Onlar gülüyorlar, biz de gülüyoruz.( Biz niye gülüyorsak?)

 Taksiyle 18.00  OTOBÜSÜNE YETİŞİYORUZ !

29-04-2023/ULVİYE AKCOŞ