Doğduğumuz Coğrafya.. Berlin İzlenimleri

DOĞDUĞUMUZ COĞRAFYA
On Sekiz gündür yurt dışındayız.  

Yaşımızdan ötürü, öyle her yere gidelim görelim diye çaba sarfetmiyoruz.  Bol bol düşünecek, haber programlarını dış gözlerden dinlemek hoşumuza gidiyor. Dün bir sokak röportajı izledim. Bir vatandaşımız Almanya'da yaşayan Türklere (Doğduğumuz coğrafya kaderimiz midir?) diye soruyor. Günün sorusu buymuş. İnternetten ne gibi sorular sorulmasını istediğini soruyor, aldığı cevaba göre, sokak röportajları yapıyormuş. Program ilgimi çekince, önceden çekilmiş bölümleri de izledim.

Verilen cevaplara göre; burada oturum izni olan vatandaşlarımızın hepsi vatan özlemi çekiyor; ama kimse geri dönmeyi düşünmüyor. Sebep;  burada sosyal hakların rahat kullanılması, bir de ekonomik rahatlık... İşli, işsiz kimse ekonomik sıkıntıdan söz etmiyor. Oysa pek çok ülkeyi etkileyen savaş ve ekonomik kriz Almanya'yı da kötü etkilemiş. Yetkililer  harıl harıl çözüm arıyorlar. Bu Krizin etkilerinden vatandaşı  korumak öncelikleri.  Aynı şartlar ülkemizde sağlansa vatandaşlarımızın hemen hemen  hepsi ülkemize dönmeye hazır. Bir de  yabancı ülkelere gitmek isteyen, fırsatını bulup  yeni gelenler hakkında farklı düşünceler var. Özellikle doktorlarımızın ülkemizi terketmeleri , eğitimli gençlerin yurt dışını tercih etmeleri, ekonomik durumu iyi olan ailelerin çocuklarını dış ülkelerde okutma çabaları herkesi düşündürüyor. Kimse mükemmel şartlardaki  yaşamını bırakıp başka ülkelerde yaşamayı kolay kolay seçmez. Gezmek, görmek , farklı kültürleri tanımak başka birşey. Başka seçenek bulamadığı için yerinden yurdundan olmaksa çok daha farklı. Herkesin dileği, temennisi ( GELİŞMİŞ ÜLKELERLE AYNI ŞARTLARDA, AYNI YAŞAM KALİTESİNDE YAŞAYIP KENDİ VATANINDA OLMAK)

*
 Bilindiği gibi yurt dışına göç başlayalı çok oldu. Dış ülkelerde yaşama ve çalışma gereği duyulmasından, yakın zaman iktidarlarını suçlamak çok doğru olmaz. Ama bir çözüm bulunamaması hatta artması konusunda elbette eleştirilebilirler. Dengeli gelir dağılımı, insanca çalışma koşulları düzenlenebilirdi.
 Türklerin Berlin' de en yoğun yaşadığı mahalleyi merak ediyordum.  ( Gitmez olaydım!) demek istemiyorum ama; ne yazık ki;bu cümleyi ağız dolusu  tekrarlayıp duruyorum. Güzel tarafları va mı..? Var!  Kokoreçin, lahmacunun, baklavanın, dönerin ve diğer Türk yemeklerinin çok çok iyi yapılıp sunulduğu mekanlar var. Ama sokak ve caddeler pislikten geçilmiyor! Yol üzerine uzanmış, eline şarap şişesiyle sızmış kalmış  insanların üzerinden atlayarak geçmek zorunda kalıyorsunuz. Karnı burnunda dilenen kadınları, taşan çöp kutularını karıştıran saçı sakalı birbirine karışmış adamları görünce insanın içi acıyor. Bu Avrupa'nın en güzel şehrinde  yaşayan, burayı çöplüğe çeviren insanlara Türk deniyor (!)  Burası Berlin de Türk Mahallesi diye anılıyor. Hani nerede insan hakları, nerede uygarlık? Doğduğun coğrafya kaderin olmasa bile, kaderini insan kendi omuzlarında gittiği yere taşıyor demek ki! Türkler ve Türkiye hakkında ileri geri konuşan yabancılara çok kızıyorum. Onların da tarihi ve bugünü en az bizim kadar karışık. Şu bir zamanlar, büyük güçlüklerle yapılmış , sonra başkaları tarafından yıkılmış Berlin Duvarı'na  bakıyorum. Artık geçiş serbest. Aradaki ünlü kapıda durup bir ayağı Doğu, bir ayağı Batı Berlin' de resimler çekiliyor ... Poz poz... Büyük emek ve masrafla yapılıp sonra vahşice bombalanmış tarihi binaların bazıları olduğu gibi korunmuş. Ayırımcılığın, ötekileştirmenin çirkinliğini, ayıbını, yürekleri kanırta kanırta hatırlatıyor.. Bütün bunlar dünyanın hemen hemen her yerinde varkan, insanların gözüne gözüne sokulurken; yine sen , ben kavgası... Yine ayrıştırma, yine ötekileştirme.

*
 Bir de; beş kıtadan getirilmiş büyük kaya parçalarını yeşil alanda yanyana sıralamışlar. ( Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.)demiş atalarımız. Burada kavuşmak; yan yana gelmekse, bu sözün ilk cümlesi yalanlanmış oluyor bu görüntüye göre. Kavuşmaktan amaç; aynı görüşte birleşmek,  kaynaşmak, ortak yanlarımızı bulup geliştirmekse; dünya geneline bakmak gerek. Rant savaşları, din, dil ,ırk, cins ayırımcılığı almış yürümüş. Nerede kavuşmak? Bu nasıl buluşmak? Galiba dünya  bildiğimizden, düşündüğümüzden  de hızlı değişiyor. İyi, kötü kavramları birbirine karışmış .  Kendini savunma şansı olmadığı için ölünün arkasından da konuşulmaz diyenler yanılmış. Kendi doğrularını gerçekleştirmeye çalışırken yüzlerce insanı da peşine takan,   binlerce insanın ölümüne milyar dolarlık değerlerin un ufak olmasına sebep olan adam hakkında söylenenleri ansiklopediler almıyor.  Nereye gitsek, ne tarafa  baksak; anlaşılmayı bekleyen bir mesaj var.

ANLAYANA!
  23-07-2022/  ULVİYE KARA AKCOŞ