Bellek ve Beyin Üzerine..Hatıralar

BELLEK VE BEYİN ÜZERİNE… HATIRALAR

“Düşünme üzerine düşünme, en yüce faaliyettir.”

Bellek, doğru zamanda doğru hareketleri yapmak üzere ayarlanmış zemberek ve çarkları olan tümüyle mekanik biçimde çalışan bir aygıta benzetilir. Bellek, bireyin sahip olduğu en değerli varlıkların başında gelir. Buna bilinci de eklemek gerek. Bilinçli olmayan bellek geleceği aydınlatamaz kanaatindeyim. Yaşanan anların bilincine varmak, an’ı yaşamak, içinde bulunulan zamanı özgürce sahiplenebilmek belleğe gönderilecek kıymetli bir hazinedir.

Tenimizle hissettiklerimiz, aldığımız koku ve tatlar ancak belleklerimizin mahremiyetinde saklanabilir. Her an ayrı bir kıymete eşdeğerdir.

Unutma ise yeni bilginin eski bilginin üzerine yazılmasıdır.

Hatıra, daha önceki bir deneyimin oluşturduğu bir izin tekrar faaliyete geçmesidir. Beynin özellikle kendisinden gelen bir uyaran, hatırlamaya neden olur. Beyin fotoğraf levhası gibidir. Geçmişte yaşanan ve içinde bulunulan her anı kaydeder. En kıymetli anlarımız beyin tarafından, beynin istemesi ile, bellekten çağrılır, günümüze gelir. Beyin muhteşem bir orana sahiptir. Galaksimiz, Samanyolu’ndaki yıldızlar kadar hücresi vardır. İnsan beyninde yer darlığı diye bir şey yoktur. Yaşanılan her şey, hissedilen duygular; öfke, kızgınlık, sevgi, aşk, tadılan bütün tatlar, kokular vs. insanı insan yapan her şey bellekte saklanır. Ta ki beyin onları günümüze çağırana kadar oradadır.

Beyin sürecinin bana şimdi kendimi bu masada yazarken hissettirmesinin ve bundan bir sonra, farklı bir beyin sürecinin kendimi yazarken hatırlatmasının gizemi arasında kuşkusuz hiçbir fark yoktur. Sezgi mi, anımsama mı?

Belleğimizdeki izlerin bize bir oyunu mu yoksa?

İnsan belleği, gerektiğinde yalan söyleyip aldatan bir araçtır. Bilgisayar belleği gibi direktiflere uymaz. Klavyenin bir tuşuna basınca an’lar hemen gelmez. Beynin istemesi gerekir. Bellekten bilgiler beyin istemezse gelmez.

Yaşanan güzellikler belleğimizin en güzel köşesinde taht kurmuş, beynin emir vermesini bekliyor. Dostlarımızla içtiğimiz bir bardak çayın tadını, sahildeki çay bahçelerinde simit ve çay ile yaptığımız kahvaltıları, dost sohbetlerini, denize yağmur damlalarının düşüşünün güzelliğini… Daha birçok bilincine vararak yaşadığımız ya da sonradan bilinçlendiğimiz anlarımızı güzel günlerde tekrar yaşamak ümidiyle belleklerimizde saklıyoruz.

Yağmurlu bir Erdek gününden esinlenerek yazmış olduğum şiirim;

-l-

Ve

Denize yağmur yağıyor

Martılar ıslanıyor

Kanat çırpmadan süzülerek

Notalara eşlik ediyorlar

Sevdanın şarkısını söylüyorlar

Aynı nota, aynı müzik

Melek yüzlüler ağlıyor

-ll-

Şimdi

Tanrının kulağıma fısıldadığı

Müziği duyuyorum.

Kimsesizliğimin şarkısını söylüyor

Sokak lambasının altında

sokak kedileriyle beraber yalnızım

Yalnızız

Yıldızlı bir gökyüzü

yalnızlığımıza eşlik ediyor

Ve

denize yağmur yağıyor

Her damlada hatırlıyorum

Seni

Denize yağmur yağıyor

İnce ince deliyor kalbimi

Sevginin her atışında

Büyüyor güneş gözlü aşk

Melek bakışlı kızlar geliyor aklıma

Gökyüzünde güneş

Ellerimde bir tutam aşk

Uzatıyorum gülen gözlü sevdalılara

Karanlıklara koşuyor güneş gözlü

Aşkı arıyor

Ellerinden kayıveriyor

Parmakların tutamadığını

Melek bakışlılar

Gözlerine alıyor

Sonra

Denize yağmur yağıyor

Müzik sesi duyuluyor

Kalpleri aşk ile çarpanlara sesleniyor

Tutun

Tutun

Notalar isyan ediyor

Verilen sözler tutulmuyor

Yitirilmiş sevda müziği

Denize düşüyor

12-04-2020