Denizin Mavisi

DENİZİN MAVİSİ 

Deniz’in öykülerini dinledik o gece. Nemli, ıslak, karanlık satırlarda gizlemişti yüzünü. Kimse bilmiyordu; özlemi, derdi, kederi… O geceye kadar. Hep birlikte bir büyük devrilmişti kahkahalar eşliğinde. Ne bilen vardı ne de duyan. Sahibi yoktu bilinmezliğin zifiri akşamın içinde. Bir sen bir ben bir de o… ?  Kulağımda çınlayan hüzün çığlıkları… hahha… hah haaaa…. Günışığını göremeyecektik sanki. Deniz anlatmaya devam ediyordu öykülerini çığlıklar arasında inceden inceye… Her biri yüreğimizi delip geçiyordu iz bırakmadan. Kan damlaları akıyordu gözlerimizden acı dolu.

  Her bir öykü içimizden birinin öyküsüydü. Yaşayacağımız günleri anlatıyordu geçmişe dair ...
  Ders zilinin çalmasına beş dakika var daha. Hadi kantine gidip birer kahve alalım, dedim arkadaşlara. Mehmet ile Ali gelmek istemediler. Zorla sürükleyip götürdüm onları. Birer kahve ısmarladım. Biri şekersiz sade, diğeri bol şekerli  sütlü. Benimki ise üçü biraradalardan. Yudumladık kahvelerimizi dilimiz yandı doğrusu sıcaklıktan. Ali, şimdi edebiyat dersi hiç çekilmez yaaa, dedi . Al benden de o kadar, dedim. İkimiz de derse gi    tmek istemiyorduk. Mehmet ise büyük bir heyecanla dersi bekliyordu. Tam bir şiir aşığıydı. Bize katılmıyordu tabi. Mehmet, siz gelmezseniz gelmeyin ben bu dersi kaçıramam, sonra hocanın yüzüne bakamam.  Eyvallah beyler size kolay gelsin ben derse  kaçar, dedi ve yanımızdan ayrıldı.  Ali ile beraber Mehmet’in arkasından baktık ve gülüştük içten içe. Mehmet bu, edebiyat aşkı ile yanıp tutuşuyordu. Nerden bilebilirdik bu aşkın nedenini…
                                                    Ah benim denizim    
                                             Rüzgarda dalgalarını savuran denizim
                                  Bal ıkçıları bağrına basan
                        Ekmek deryası denizim
                Bir zaman akışında bulduğum 
          Yaşamım…    
“Bir kadının dökülen saçlarındadır aşk. Gülüşündedir sımsıcacık duyguları. İncitmeden bakmaktır gözlerine. “

Ali ile yolda bulduğumuz notu okuyorduk. Okuldan ayrılalı beş dakika olmuştu. Özgürdük kuşlar gibi. Dert tasa yok. Ders yok. Hoca dırdırı yok. Oğlum ödevini neden yapmadın? Sorusu yok. Oh be ne güzel değil mi Ali? dedim. Ali oralı bile olmadı. Kendini yolda bulduğumuz nota kaptırmış beni duymuyordu. Ne yazıyordu ki kağıtta? 
Dışarıdan sınıfı gözetliyorduk. Pencereden baktığımız anda gözüm tahtadaki yazıya ilişti. Ali şu yazıya bak, dedim. Hoca tahtaya ne yazmış baksana, dedim. Ali gözlerine inanamadı. Olamaz dostum böyle bir şey. İnanamıyorum ya! Dedi ve elindeki nota tekrar baktı. Şiirin devamı gözümüzün önünde sınıf tahtasında yazıyordu. 
               Bir kadının dökülen saçlarındadır aşk. 

                  Gülüşündedir sımsıcacık duyguları. 
                     İncitmeden bakmaktır gözlerine.
                        Dokunabilmektir ellerine…
                            Sessizce ağlayabilmektir.

07-07-2020   - DERYA BALCI - ERDEK