Ama Açlıktan da Ölmezsiniz !

BEKLENTİYİ KÜÇÜLT, ŞARTLARI ZORLAMA
     Yoksulluk sınırı yükseldikçe, yoksulların sayısı artıyor. Yan geliri olmayan emekliler, asgari ücretle çalışanlar, geliri az , gideri çok olan kalabalık aileler, küçük esnaf, üretim yapamayan  fabrikalar ve tarım çalışanları. Hepsi yoksulluk sınırının altında kaldı. Tek bir oy hakkımız vardı. Onu da kullandık. Kimimiz tercihini yaşıyor, kimimiz engelleyemediği gidişatın sonucunu. Bu sonuçtan beslenen yüzde beşlik kesimi ve bir şekilde yaşam standartını koruyan, hatta yükselten diğer yüzde beşlik kesimi ölçünün dışında tutarsak büyük çoğunluk bu sınırın altında. Ne yazık ki ; çoğumuz da bulunduğumuz durumun farkında değiliz. Konfor alanımızın sınırlarını daraltmak aklımızdan geçmiyor. Sosyal medyada paylaşımlar görüyoruz; düğünde gelin ve dağmadın boynuna, altın takı veya para yerine biber patlıcan mısır takılmış. Bunun anlamı ne diye düşünmeden gülüp geçiyoruz. Galiba birileri bize birşeyler anlatıyor da ; biz anlamak istemiyoruz. Daha önce de ; neler söylendi neler. Kulak asmadık, söyleyen insanların yaftalanmasını, tutuklanıp ceza evlerinde, mahkemelerde sürüklenmelerini uzaktan izledik. Hah işte; buradan yola çıkmanın tam zamanı. Biz yoksulluk sınırının altında kaldıysak, alışkanlıklarımızdan birer birer değil, topluca kopmamız gerekir.  Daha çok çalışalım, daha çok kazanalım desek; ne iş alanı var, ne bizim daha çok çalışacak gücümüz! Genel olarak nüfus artıyor, iş alanı daralıyor. Çocuklarımızı daha çok okutup eğitelim; lisans, doktora yapsınlar, iç beş dil öğrensinler desek, iş bulmak için çok okumaya gerek olmadığını görüyoruz. Liyakat,  şans faktörünün gerisin de kalıyor.  O halde şartlarımıza uygun yaşamaya çalışalım. Dışarda yemek yiyemezsiniz, eve yemek siparişi de veremezsiniz... Yemeyin efendim! Biricik oğlunuza anlı şanlı dediğimiz türden düğün yapamazsınız...  Yapmayın efendim...Kapının önünde, kazan kazan tavuklu  tavuklu pilav dağıtamazsınız, köy meydanında  gelene geçene keşkek,  zerde ikram edemezsiniz... Etmeyin efendim! Yemekli düğünler, sınırlı veya sınırsız içki ikramı ile haddinizi aşmayın efendim! Elektrik, doğalgaz ve suyu ölçülü kullanmanız gerekiyorsa; dikkat edin efendim.! Haftada iki üç gün etli yemek yemeyi verin, açlıktan ölmezsiniz. Açlık sınırının altında yaşamayı öğrenin(!).

BUNU ÖĞRENDİĞİNİZDE KARNINIZ DOYMAZ AMA AÇLIKTAN DA ÖLMEZSİNİZ!
       Kullanıma açık tuvaletlerden tuvalet kağıdı kaldırıldı. Lavabolarda sabun bulamıyorsunuz. Yok doğum günü, mezuniyet günü, bayram tatlısı, lohusa şerbeti   diye diye masraf çıkarmayın! Pencereleri açık tutun, ince giyinin klima açmayın! Sigara içiyorsanız, hemen bırakmayı deneyin! Maazallah biri elinizde görür, ya da kokusunu duyar, sizi zengin zanneder. Zannederse zannetsin demeyin ! Bu sınır tanımazlık hepimize vergi olarak döner. Sınırın altı, öyle yukarıdan bakınca net görünmez. Boşuna(Tok ,açın halinden anlamaz.) dememişler. Vur dibe kendini, bak nasıl görürsün gerçeği!
      Yol kenarına bir dilenci ayaklarını uzatmış  oturmuş . Aman Allah' ım! Ayağında pahalı marka, spor pabuç var. 14 yaşlarında  bir delikanlı dikilmiş tepesine, kendi yeni ayakkabılarıyla, dilencinin ayağındaki  eski spor ayakkabıları takas etmek istiyor. Hep söylüyorum; marka merakı adamı ayağa düşürür diye. Al işte!
      Bırakalım açlık sınırının altını üstünü, global düşünelim. Uzmanlar, dünyanın sonunu getirebilecek yedi tehlike tespit etmişler.
    1_ Ekolojik dengenin git gide bozuluyor olması.
     2_Kimyasal silahların kullanılma olasılığı.
     3_ Teknolojinin gelişmesiyle birlikte gelişen bilgisayar ve  robotların insanların yerine geçmesi ya da insanlığa hükmetmesi.
     4_ Dünyanın kara deliğe çekilip kaybolması.
     5_ Bir pandemi sonucu, insanlığın  yeryüzünden silinip gitmesi. (Yalnız bu maddede dikkatinizi çektiği gibi, dünya yok olmuyor diğer mirasçılarına kalıyor.)
     6_ Dünyanın yörüngesinden çıkması veya devasa bir göktaşının dünyaya çarpması.
     7_ Dünya liderlerinin hırslarına kapılıp insanlığı büyük savaşlara sürükleyerek birbirine kırdırması.
Başka tehlikeler de varmış ama; onlar bu sıralamada ilk yediye girememişler.
       Bu tehlikeler açlık sınırının altındakiler için var da ; sınırın üstü günlük güneşlik mi yoksa? Yok canıım, onlar için de tehlike var! Ama önce tencerenin dibi, sonra üstü yanıp yok olacak sanırım. Bence; sınırın altındakiler bu olasılıkların hepsine hazır. Sadece dipte olup önce yok olacağı için,  sınır üstündekilerin yok oluşunu göremeyeceği için üzülür...
     22-10-2023/ULVİYE KARA AKCOŞ