52.Gün

52.GÜN
Henüz beş yaşında.

Evdeki telaşı farkedince( Misafir mi gelecek?) diye soruyor. Neden komşulardan sandelye alıyoruz, çok mu misafir gelecek?) diye soruyor bu defa. Belli ki soruların ardı arkası gelmeyecek. Beni meşgul etmemesini, çok işimin olduğunu söyleyerek başımdan savmaya çalışıyorum. Ne mümkün? Oturtup karşıma anlatmaya çalışıyorum.( Hani deden hastaneye gitti, bir daha eve dönmedi ya! Sonra hepimiz ağladık. Komşular akrabalar akşamları toplandık, dua ettik. Sonra aradan kırk gün geçti, tekrar toplandık. Hoca Teyze geldi yine dua ettik... Şimdi de deden gideli 52 gün oldu. Yine o teyzeler gelecekler, dua edeceğiz. Tavuklu pilav ve ayran ikram edeceğiz gelenlere. Şimdi git sen de dua et deden için tamam mı?) Tamam, deyip gidiyor.

Az sonra içeriden avaz avaz sesi geliyor. (Dedeciğim, hastayım diye gittin. Bir sürü gece oldu, bir sürü sabah oldu hala gelmedin. Bana çabuk geleceğine söz vermiştin. Hani dedeler yalan söylemezdi? Yemek masasında sandalyen hep boş, yatağını annem kaldırdı. Kaç kere haberleri kaçırdın. Sevdiğin dizi de neler neler oldu. Hepsini aklımda tutuyorum. Merak etme gelince anlatıcam. Bu gün de komşular gelecekmiş. Dua edeceklermiş çabuk gel diye. Koskoca tencerede pilav pişirecekler. Pilav bitmeden gel. Geç kalırsan ben sana ayırım. Ama bence geç kalma! Şişman şişman kadınlar bir sürü. Kaç tabak yiyorlar bir görsen şaşarsın! Geçen sefer tabak tabak yediler. Koca koca torbalar çöp doldu, hani büyük mavi çöp torbalar var ya, işte o torbalarla boş tabakları götürüp attı halam. Sen olsan israf diye çok kızardın valla. Gelmezsen, gene gelirler okuycaaaz diye. Ben de küserim, sana pilav ayırmam. Tamam mı, gelcen di mi?)

Çocuk gözünde budur ölüm. Gidip de dönmemenin bir anlamı bir karşılığı yoktur. Büyüdükçe, yeri dolmayan boşlukların anlamı olur mu sizce? Hiç sanmam. Bir süre sonra gözlerden yaş akmaz olur, yaralar kapanır, acılar gittikçe kabuk tutar. Dokununca kanayan bu yaralar bir süre sonra silik izlere dönüşür. Dikkat başka acılarda toplanır. Kalan miraslar uygun olan veya olmayan yerlere ulaşır. Zaman çarkı döner, döner, döner.... Henüz yaraları çok taze olan şehit aileleri var. Yüce Allah bu acıyı yaşayanların hepsine sabırlar versin. Mekanları nur olsun kaybedilenlerin.

Yakınımda bir ilköğretim okulu tarafından henüz yedi yaşındaki öğrencinin eline bir kağıt tutuşturmuş . Kağıtta el ile çizilip forokopisi çekilmiş bir resim. Resimde kocaman bir tank, tankın çevresinde insan sluetleri. 15 Temmuz konulu bir resim yarışması. Çocuk hiç görmemiş olduğu tankı bu resimle tanıyacak15 Temmuz 2016 da başlamadan bitirilen darbe teşebbüsünü , verilen emirle canlarından olan insanlarımızı hayal edecek, anlatılanları bu hayale yerleştirip resimleyecek, sonra bu resimle yarışmaya katılacak...Bu konu nasıl ve nerede sonuçlandı takip etmedim. Geçen hafta yine bir çocuğun eline ezberlemesi için öğretmeninin verdiği bir yazı( Ben............) diye başlıyor. 15 Temmuz darbe denemesinde canını kaybeden bir kardeşimizin adı noktalı yerde ve kısaca öz geçmişi yazılmış. 15 Temmuz'la ilgili bir törende okunacakmış. Törenin yeri ve günü belli değil.

Ölenlerle ilgili törenler yapılır, mevlitler okunur. Ama daha ölüm ve şehadet kavramı gelişmemiş çocukların bilmedikleri silahları resmedip ölüm ve şehadet kavramının minicik beyinlere ekilmesini öğretmen olarak, veli olarak, müslüman olarak doğru bulmadım. Milli Eğitim karmaşasının içinde henüz doğru dürüst düzen kuramamış okullar, Seksenibulan öğrenci sayısıyla öğretmeni çıkmazlara sokan dersaneler çözüm bulamazken. Öğretmen yetiştirilen kurumlar kapatılıp, yetişmiş öğretmenler görevlerine atanamazken. Ders kitaplarından Atatürk çıkartılıp yeni basımlar henüz öğrencilere ulaşmamışken bu çabaların neye hizmet ettiğini sormak anlamak bu toplumun hakkıdır diye düşündüm.

Bütün bunları düşünürken emekli olduğum şimdiki adıyla Evyapan Ortaokulu'nun yıkılacağını duydum.

Misyonu ;Küçük ve dar mekanlarda büyükve geniş fikirde insanlar yetiştirmek, olan bu okulun tanığıyım. Mazot kokulu tahta tabanlarında koşuşan minik ayaklar şimdi kimbilir neredeler diye düşündüm. Minicik bahçesi, yetersiz dersaneleriyle gerçekten okul bünyesinde olmasa bile Bandırma' ya çok emek verdiğine inanıyorum. Bu binanın bir gün müze,sanat merkezi veya kütüphane olarak dokusu bozulmadan korunması için dua ettim.

ULVİYE KARA AKCOŞ -BANDIRMA - 19-09-2018