Tabela yenilenmiş!

 

Bandırma’dan Erdek istikametine giderken düzler mevkiine gelince gözünüze çarpacaktır. Orta refüjde bulunan bilgi levhası nedense Hadrianus Tapınağı yazısı kapatılmış ve yenilenmiş!...
Haydaaaa, nereden çıktı bu denebilir. Birileri “tapınak yazısından rahatsız mı oldu” diye de, sorulabilir ama bilemeyiz.
Bekli, antik Kyzikos şehrinin görülebilecek ve tek ziyaret edilebilir noktası olduğu içindir. Ama unutulmaması gerekir ki, Hadrianus Tapınağının kalıntıları Kyzikos değildir, sadece antik şehrin görkemli bir binasıdır. 

***

Durum böyle olunca biraz anlatmak gerekiyor:
Kyzikos M.Ö. 334-30 yılları arasında Helenistik Çağ'da ve Roma zamanında, sanatta ve mimaride heykelde çok üst seviyelere ulaşmış; etrafı yaklaşık dört metre kalınlığında surlarla çevrili çok önemli bir şehirdi. 
Benzetmek gerekirse: Bugün İstanbul ne ise parlak dönemlerinde Kyzikos “O” idi.
*
Dünyanın sekizinci harikası olmaya aday Hadrianus Tapınağı da İmparator Hadrianus adına Kyzikoslu mimarlar tarafından yapılmıştı. 
*
Kente beş ayrı kapıdan giriliyordu. Ekonomik olarak çok güçlüydü ve Anadolu’nun batısı, Bulgaristan, Romanya, hatta güney Rusya’da geçerli olan altın ve gümüş “elektron sikkeleri” denen bu günün dolar veya euro gibi uluslararası paralarını basıyordu. Şehirde bankerlik yapan insanlar vardı. 
*
Altı veya sekiz kabilenin oluşturduğu nüfusu içerisinde birçok tanınmış yazar, sanatçı ve bilim adamı yaşıyordu. Kent kuruluş zamanları ve bağımsızlık dönemlerinde plutokratik (zenginlerin yönetimde üstün olmaları) bir idari yapıya sahipti. 
Kabile reislerinin oluşturduğu Filarkhos veya Arkhontlar, paraların üzerine resmi basılan üst düzey memurluklar, komutanlıklar, din adamlığı yaparlardı. 
Geriye kalan halk(demos) içerisinden oy kullanma hakkına sahip olanlar dört yüz üyeli kanunların koruyuculuğunu yapan kent meclisini seçerdi.
*
Strabon, kentteki yapılarının diğer Asya şehirleri ile rekabet edebilecek güzellikte olduğunu, imar çalışmaları ve savaş gereçleri ile ilgilenen daimi üç mimarın görev yaptığını; hazinenin, silah ve savaş gereçleri ile buğdayın konulduğu üç özel deponun olduğundan bahseder. 

En önemli yapı kuşkusuz mimar Aristoinetos tarafından yapılmış Hadrianus tapınağı idi. M.S 167 yılında yaptığı bir konuşmada, Aristeides “Evvelce gemiciler yollarını dağların şekillerine bakarak bulurlardı, şimdi tapınağınız dağların yerine geçti. Şehriniz fenerlere, işaret bayraklarına gerek kalmadan denizcilere yol göstermektedir,” demiştir.
*
Kyzikos’ta çok önemli bir yapı da, amfiteatrdır. Anadolu’da biri burada(Kyzikos) diğeri Bergama (Peramon) ve Adana’da (Anazarbus) olmak üzere sadece üç tane inşa edilmişler. 
-‘Tiyatro gösterilerinin yapıldığı yuvarlak merdivenlerinde seyircilerin oturduğu yapılar değil mi bu amfiteatr?’ diye sorulsa:
-‘Hayır,  Kyzikos’ta tiyatro gösterilerinin yapıldığı, konserlerin verildiği yuvarlak plana ve merdivenli oturma yerlerine sahip başka bir bina var.’ demek gerekir.
-‘Nasıl yani? İki tiyatro binaları mı varmış?’  sorunuza alacağınız cevap:
-‘Amfiteatr, pek çok kimsenin sinema ve dizilerden bildiği, savaş esirleri veya kölelerden oluşan gladyatörlerin birbiri veya yırtıcı vahşi hayvanlarla dövüştüğü; zemini, akan kanın kolayca dibe sızmasını için kumla kaplı arenadır.’ olur.
Kyzikos amfiteatrı, Roma’daki Colloseum ölçülerine yakın, elips şeklindedir. Kleite deresi üzerine inşa edilmiş olduğundan arenanın su ile doldurularak acımasız dövüşler düzenlendiği de düşünülebilir.

Şimdi:
-‘Kyzikos’u bulunduğu yerde bir açık hava müzesi haline getirememiş olmak ne üzücü değil mi?’ diyeceksiniz.
Bilinir ki, Reşit Mahzar Ertüzün çok emek vermiş Kyzikos’a. 
Araştırmalarını biraraya getirdiği kaynak kitapta: ‘Değersiz yapılara sıva olmadan önce kurtarıp derlemeğe çalıştığım eserleri Erdek’te kurduğum açık hava müzesine yerleştirirken bu didinmelerime kendince acıyan ve Hadrianus tapınağındaki kireç ocağını son işletenler arasında bulunan birisi: 
“Günün birinde bir kaymakamın bu taşları toplamaya kalkışacağını ne bilebilirdim. Ocakta öyle heykeller yaktım ki çıplak kadınlar kireç olunca bile hala bana güler dururlardı,” demişti’ diyor.
Varın, gerisini siz düşünün. 
Tabelanın kırmızı boya ile yenilenmesine de şükredin…