MARMARA ANA METAL OSB PROJESİ ÜZERİNE
Marmara Ana Metal ve Makine Sanayi yatırım merkezi olarak Bandırma OSB’yi seçmiş olduğunu gazetelerden öğrenmiş bulunuyoruz. Planlaması 4 yıl önceye dayanan proje katılımcıları Marmara Ana Metal ve Organize Sanayiciler Derneğini kurarak çalışmalarını 2015’den buyana ilmek ilmek dokudu. Dernek ve müteşebbis heyeti açıklamalarından görüyoruz ki bakanlığın desteğiyle 2 milyon 210 metrekarelik yer tespitinin ön çalışmaları tamamlanmış. Potansiyel genişleme alanı ise 40 milyon metrekare.
Hayırlı olsun (!) diyelim.
Şimdi vahşi kapitalizme teslim olmuş okurlar soru işareti dolayısıyla kulağımızı çınlatmaya başlayacaklar. Canları sağ olsun.
Öncelikle belirtmeliyim ki ülkemin her alanda öncü bir ülke olmasını herkes kadar bende istiyorum. İşsizliğin bu kadar yoğun yaşandığı bir ülkede yapılacak yatırımlara, çakılacak çiviye karşı çıkmanın bedeli ‘’Vatan Hainliği’’ yaftası olacaktır. Bizde ‘’kahramanlık’’ ve ‘’hainlik’’ çok kolaydır. İktidarda kim olursa olsun onun değirmenine su taşırsan ‘’kahraman’’ eleştirirsen ‘’hain’’ olursun. Bilim, ekoloji, habitat, insan ve diğer değerlerin önemi yoktur. Lafı fazla uzatmadan saadete dönelim.
Ülkemizde Özal döneminden buyana doğaya karşı bir öfke ve talan sürmekte. Sanayileşme adı altında derelerimizi kuruttuk, ovalarımıza betonla kapladık. Uzaktan değil çok yakından örnek vereceğim. Endüstri tavukçuluğunu geliştirmek adına Edincik’te kurulan tavuk hane atıkları başta olmak üzere (adını yanlış bilebilirim) Eğridere’yi kuruttuk. Önce tavuk haneler, sonra Marmara birliğinin ve mezbahanın atıklarıyla dere adeta bir lağıma döndü. Oysa çok değil 20-25 yıl önce o dereden avlanan balıkların hikâyesini dinleriz.
Yine çevreden bir diğer örnek, Karacabey’den. İlçede kurulu başta salça fabrikalarını atıkları ile Kara Dere adeta balçığa dönmüş durumda.
Vahşi kapitalizmin temel kuralı doğayla dostluk değil savaştır. En az maliyet ve en yüksek kar için her şey göz ardı edilebilir. Kuzu postuna bürünmüş tilkiler yıllardır bize aynı hikâyeyi anlattı. Çevreye duyarlıyız!
Sevgili dostlar, Müteşebbis Heyetinin açıklamalarından görüyoruz ki bu yatırım Edirne’den başlamak üzere tüm Marmara Bölgesinin yükünü çekecek. Eğer bugün Kocaeli, Gebze, Dilovası gibi yerlerde boş ve ucuz alan olsaydı bu yatırım Bandırma’ya gelmeyecekti. Ancak saydığımız bu bölgelere en yakın ve en ucuz arazi alanı varlığı ve ulaşım olanakları bu bölgede olduğu için Bandırma’ya geldi. Bandırma ikinci bir Dilovası olma yolunda. Bandırma’yı İstanbul-Kocaeli-Bursa hattındaki sanayi yapılaşmasına dahil edilme çalışmasında. Ne acıdır ki ‘’insana ve çevreye duyarlı’’ sosyal demokrat belediyemiz bu çalışmayı desteklemekte. Bu doğru değil. Bandırma’nın gelişmesine karşı değilim. Karşı olduğum ülkenin 51. ihtisas organize sanayisinin Bandırma’ya kurulmasınadır.
Neden mi?
İçinde bulunduğumuz Kapıdağ Yarımadası hayvansal ve bitkisel çeşitlilik anlamında oldukça zengindir. Bulunduğumuz bölge ilçesinin adını alan Gönen Baldosu olarak bilinen geniş çeltik üretim alanları vardır. Kocaeli, Sakarya, Yalova ve en son Bursa’dan sonra kalan birinci sınıf
tarım alanları bu bölgededir. Gönen Baldosu, Gönen Patlıcanı başta olmak üzere özellikle bu ilçemiz, Manyas ve Biga büyük bir üretim potansiyeline sahiptir. Bandırma, Gönen ve Biga, Türkiye’nin Hollanda’sıdır. En fazla süt bu bölgede üretilir. Bugün İstanbul’da Biga, Gönen ve Bandırma bölgesinde yetişen kuzular ayrı bir talep görmektedir. Bu yatırımın gerçekleşmesi durumunda Bandırma ve Gönen başta olmak üzere tüm bölge büyük bir göç alacaktır. Bunun sonucunda yaşanacak ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlar asla çözülemeyecektir.
Kurulacak sanayinin tarımsal üretimle ne ilgisi var diyebilirsiniz. Hemen size henüz körfezde bir tane kirletici (Bagfaş) olmasına rağmen iki başlı türlerin varlığının tespit edildiğini hatırlatırım.
Sevgili dostlar. Ülke ağır bir kriz altında. İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk almış başını gidiyor. Karnı aç, akşam evine ekmek götüremeyen bir insana, çevreden ekolojiden bahsetmenin bir anlam ifade etmediğini biliyorum. Bugün çiftçiler yokluk içinde. Tarlasını üç-beş kuruş daha fazla satmanın cazibesini anlıyorum. İşsiz arkadaşlarımı anlıyorum. Bütün bunlara rağmen bu yatırımın özellikle tarımsal üretim alanları açısından üçüncü, dördüncü sınıf tarım alanlarının yoğun olduğu bölgelere yapılması gerektiğine inanıyorum. Hem o bölgelerde yoksulluk daha fazla. Hem iç göç önlenir, hem de bölgeler arası gelişmişlik dengesi sağlanır.
Son ırmak kurumadan, son ağaç yok olmadan, son balık tutulmadan; paranın yenmeyen bir şey olduğunu görelim artık.
Bir kez olsun bu günü değil, geleceği düşünelim.
05-01-2020/BANDIRMA