BORU MESELESİ
Geçtiğimiz günlerde yerel basında gündeme bir “boru meselesi” geldi ya da getirildi.. Basının denetim işlevini yerine getirmesi çok güzel. En önemlisi bu görevini ara sıra da olsa hatırlamış olması. Ancak denetim görevini yerine getirirken de bütüncül olmak gerekir. Yani konuya kişiye özel yıpratma maksatlı değil bütün boyutlarıyla ve taraflarıyla yaklaşmak gerekir diye düşünüyorum. Bu yazı bu düşünceyle doğdu.
Özetle hatırlatacak olursak Cemal Öztaylan Belediye Başkanlığı döneminde sahile rıhtım yapılması amacıyla projede gerekli olan borular Botaş’tan alınıyor. Daha sonra bu proje görev zamanı yetersizliğiyle gerçekleşmiyor. Sonrasında çıkan "bütünşehir" yasası ile sahillerin bakımı ve yapılaşması Büyükşehire geçiyor. Ortaya atılan iddia Botaş’dan alınan bu borular nereye gitti. Nerede kullanıldığı harcandığının bilinmediği veya kayıp olduğu yönünde. Bu konuda da bir önceki dönemin Belediye Başkanı Dursun Mirza suçlanıyor. Konu bundan ibaret.Mi? Değil!
Baktığımızda konuya istinaden yazılan haber ve yorumların tümünde tek bir isim hedefleniyor. Dursun Mirza işaret edilmekte. Ancak bence olayı bütün boyutlarıyla incelemek gerekir.
Nasıl mı?
Öncelikle bu borular Botaş’dan nasıl alındı? Elbette hibe değilse bir bedel ödenmiş yada ödenecek olması gerekiyor. Dolayısıyla bedel ödenerek alınsa da hibe edilmiş olsa da Belediye envanterine demirbaş veya sarf malzemesi olarak girmesi gerekiyor. Bu konuda yapılan haberlere baktığımızda borulara ait envanter kayıtlarının olmadığını öğreniyoruz. Kayda girmemişse bu boruların bedeli nasıl ödendi? İlk sorunun bu olması gerektiğini düşünüyorum. Bedel ödenmeyip hibe edildiyse bile neden kayıt altına alınmadı?
Cemal Öztaylan’dan sonra Belediye Başkanı Sedat Pekel oldu. Diyelim ki proje uygun görülmedi yada siyasi nedenlerle iptal edildi. Sedat Pekel döneminde Bütünşehir uygulaması henüz hayata geçmemişti. Dolayısıyla bu boruların kayda alınması, sarfı veya farklı bir şekilde muhafazasını neden yapmadı? Ya da Dursun Mirza’ya sorulan soruların neden muhatapları arasında değil?
Gelelim suçlamaların odağında ki Dursun Mirza’ya. Şimdi bir an için varsayalım ki Dursun Mirza döneminde borular hurdaya satıldı veya kırsal mahalle işlerinde kullanıldı. Belediye envanterinde kaydı olmayan bir demirbaşın hurdaya satışı nasıl yapıldı? Haber ve yorumlara göre hurda satışı için çıkılan ihaleye o dönem Milletvekili olan Cemal Öztaylan’ın itiraz ettiği sonrasında da satışın gerçekleşmediğini öğreniyoruz. Yani borular hurda olarak satılmamış. Yine edindiğim bilgiler doğrultusunda Dursun Mirza döneminde de hurda satışı gerçekleşmemiş. Boruların Sedat Pekel döneminde şantiyeye taşındığını öğreniyoruz. 2014 yılından sonra köyler Büyükşehir Belediye alanına girince köylere ait tarla yollarında, menfezlerde ve şehir içinde kullanılmışsa nerelerde ne kadar kullanıldığının yanıtını ise bugün hiçbir yetkisi ve görevi bulunmayan Dursun Mirza’dan beklemek abesle iştigal durumu olur. Konuyu gündeme taşıyan acar gazetecimizin ısrarla parmağını tek bir kişiye odaklayıp konuyu manipüle etme gayretine baktığımızda maksat boru değil bir başka ifadeyle “üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek” ten öte "çamur at izi kalsın" olur. Kısaca bu soruların yanıtını mevcut belediye yönetiminin vermesi gerekir.
Bir Bandırma sakini olarak bana göre bu borular nerde sorusunun yanıtını yaklaşık 4 yıla yakın yönetimde olan başkan ve diğer görevliler açıklamak durumundadır. . Bu konuda Sayın Ozan Onur’un Meclis üyelerine bir bilgilendirme notu gönderdiğini öğrendik. Bu bilgilendirme notu yeterli değilse ayrıntılı olarak mevcut belediye yönetiminin borularla ilgili hangi dönemde ve nasıl alındığından, neden envanter kayıtlarına girmediğine ve nereye sarf edildiğine kadar açıklama yapması gerekiyor.
Eğer bu açıklamayı kamuoyuna yapmaz ise üç yıldan fazla yönetimde olduğuna göre sarf veya muhafaza konusunda ya kendilerinin de sorumluluğu vardır yada ihmal varsa muhataplar korunuyordur. Her ikisi de ciddi anlamda suçtur diyeceğim ama öncelikle bilinen somut gerçek ortada kayda giren bir şey yok!. Bulanık suda balık avına çıkmışların zorlama bir senaryosu da olabilir.
En önemlisi bu konunun Dursun Mirza döneminden dört yıl sonra gündeme getirilmesinin bir gizli gündemi olduğunu düşündürüyor. Yoksa ortada bir usulsüzlük varsa bu usulsüzlüğü yapanlar kadar saklayanlar da suçludur.
Bekleyip görelim bakalım.
09-10-2022/CEVDET AYAN