Ceviz Ağacı

Ceviz ağacı...

Annemin köyünden açmıştık, köye gidelim.

Gider misin , döner misin,

ne gidersin artık , ne de dönersin,

gidersin de öyle misafir gibi,

bir sağına dönersin, bir soluna dönersin.

Yıllar çok şeyi kovalamış,

sadece bizi değil herkesi kovalamış.

 

Yunan işgali olacak diye Bandırma'dan,

köye göçmüş Ahmet Efendi.

Ahmet Efendi dedemin babası.

Ben bilmiyorum, anlatılan öyle.

Kuva-i Milliye'nin önde geleni,

cesur, mert, güvenilen, sayılan,

korkulan Ahmet Efendi.

 

Eskiler anlatıyor, hükümete atıyla girmişti,

belinde silahı, elinde kamçısıyla diye.

Çok iyilik severdi diyorlar dedemin babasına,

bayram sabahı evin önüne kazıklar çakardı,

her birinde bir sağmal yavrusuyla.

Hali vakti iyi olmayana bayram sabahı,

-Şu kazıktaki senin, dermiş, verirmiş.

Evi de açıkmış, eli de herkese,

misafiri hiç eksik olmazmış.

Erikli 'de daha önce yazdığım,

'S' harfi yapan narin rampanın başladığı yerde,

evi iki katlı, zamana inat duruyor hala.

İkinci kata çıkarsın, tahta merdivenlerden,

sağına dönersin mecburen,

merdivenin ahşap tırabzanını tutarak.

Yan yana iki oda vardır solda ve

karşında ufak bir sofa.

Ahşap çerçeveler sürgülü, iki kelebeği vardır,

yukarı açarsan düşmesin diye.

Büyük odaya girince, hafif işçilikli,

çıtalı ahşap kapıdan, solda duvarda,

aynalık vardır yine ahşaptan.

Tam karşı ve sağ tarafın sedir ile çevrilidir.

Ot yastıklar yan yana, düzgün, bordo kadife kılıflı,

sarı tel işlemeli üzeri de, yetmez,

kanaviçe işlemeli beyaz örtüler süsler,

yastıkları yarı beline kadar.

Aynalıkta bana göre uzun süre,

yenisi ile değiştirilen fotoğrafım yer aldı.

Ben bu odayı çok severdim,

çocuğuz ya, öğle uykusunu burada yapardım,

kısa pantolonlu iken.

Yattığımda tavandaki ahşabın damarlarını izlerdim,

nelere benzetirdim çocuk hayali ile.

Tavanda bir sürü delik vardı korunan,

tamir edilmeyen,

yıllarca bizi izleyen.

 

Düzenli orduya geçilmeden önce,

İstiklal Harbi'nde Kuva-i Milliyeciler,

bu odada çok toplanmışlar.

Hararetli akşamlarda silahlarından çıkan,

mermiler bırakmış o delikleri.

''Sivas Kongresi sonrasında İstanbul Hükümeti, Kuva-yi Milliyecilerin dine ve halifeye karşı oldukları propagandasıyla halkı kışkırtıyordu. Eski bir jandarma subayı olan Anzavur Ahmed’i de Kuzey Ege ve Marmara bölgelerindeki direnişi kırılmakla görevlendirdi. Anzavur Ahmed Eylül 1919'da Biga, Gönen ve Manyas'ta Kuva-yi Milliye karşıtı çalışmalara başladı. 1 Ekim 1919'da başlayan ayaklanmayla, 12 Kasım 1919'da silahlı adamlarıyla Susurluk'a girdi. Ama Kirmastı (Mustafa Kemal Paşa) yakınlarında Çerkes Ethem kuvvetlerine yenildi.''

*İşte bu kısa tarihi bilginin altında yatan,

bu evde toplanıldı ve

Anzavur ayaklanması bastırılmaya gidildi.*

Çocuk iken anlatıldı bana, masal gibi.

''Çerkes çok sertti, öyle böyle değil.'' diye.

İki katlı, benim için çok önemli olan evin,

devamı hayvanların çekildiği bir dam ile devam eder,

ilk girdiğin yer atlar içindir, bitişiği sağmallar için.

Daha da devam edersen yer evleri gelir,

tek katlı, önünde hayatı olan.

Nihayeti ceviz ağacı ile son bulur.

Söylendiğine göre ceviz ağacı,

evlerden daha yaşlıdır.

 

Ceviz ağacı!

Nelere şahitlik ettin?

Kimleri gördün?

Kimleri gölgende ağırladın ?

Kimleri uğurladın?

Bir dilinden anlasam da dinlesem seni...

02/06/2016

(Şimdi ne yer evleri kaldı, ne damlar, ne de ceviz ağacı. Yerinde yeller esiyor. Zamana yenik düştüler.)

16.03.2023