Darağacında ÜÇ Fidan

"Darağacında Üç Fidan" kitabının yazarı Halit Çelenk,   asılarak idam edilen üç devrimci önderin hapishane hayatlarını ve korkusuzca idam sehpasına yürüyüşlerini, duygusal bir metinle kaleme alır.

Okurken göz yaşlarını tutabilmek mümkün değildir. Hani derler ya, taş olsan erirsin. Aynen öyle. Üçü de devrim şehidimizdir, ışıklar içinde uyusunlar. Onlar, ezilen, sömürülen insanların kalplerine gömüldüler, devrim tarihine altın harflerle yazildilar. 
6 Mayıs 1972'den 11 yıl önce, 17 Eylül 1961 günü, ülkemiz 3 idama şahit olmuştu. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan. 11 yıl aradan sonra 3 idam daha yaşandı.

Bu vahşilikler, dönemin Süleyman iktidarinca şöyle değerlendirildi: ' Üç bizden, Üç onlardan ' denildi. Üç sağdan, Üç soldan, yani merdaneli yıkama makinesi gibi...

1960 larin, 70 lerin, 80 lerin sağ sol kavgası her ne kadar ' cami - kışla çatışması 'cami-kışla çatışması görünümü arz etmiş dahi olsa, yine de içinde bir sınıf savaşını barındırmaktaydı.. 80 sonrası çıkarılan proje  pkk örgütü ile savaş, döndü Türk- Kürt savaşına. O gün bugündür milliyetçilik- etnik kimlik- savaşı içindeyiz. Şimdi bir de Hüdapar ile, İşid'ciler ile kafa kesen, domuz bağcı dini yobaz takımı eklendi.  Bu özünden saptırılmış kavgaya ki onlar da ' şeriat isteruk ' diye bas bas tekbir getirmekte, ülkeyi Ortaçağ karanlığına götürmekte kararlı görünmekteler.

Deniz idama giderken ' Yaşasın Türk- Kürt kardeşliği ' diye slogan atarken neye işaret ediyordu?. Şimdilerde Türk- Kürt savaşından ekmek yiyenler, Deniz Gezmiş'in, Yılmaz Güney'in, Yaşar Kemal'in birer Kürt etnik kimliğinden geldiklerini  yeni nesile unutturmak istemekteler. Çünkü halkı gerçek sorunlarına yabancılaştırmayı amaç edinen  iktidarın yolu Türk Kürt savaşına benzin dökmekten geçmektedir.

05-05-2023/SEDAT PAMUK