AKP'nin Ana Omurgası Seçime Gitmeyecek...

Anadolu Ajansı eski genel müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk ilginç bir seçim yazısı kaleme aldı.

Öztürk'e göre AKP'nin omurgası seçimde sandığa gitmeyerek AKP'ye ders vermek istiyor.

Öztürk'ün yazısının bir bölümü şöyle:

AK Parti’ye ders vermek

Önceki gün dostlarımın düğün merasiminde, çok sayıda arkadaşım yazılarımdaki değişimi fark etmiş. Hatta Ankara'daki siyasetçi dostlarım, aynı şeyi sordular: Neden siyaset ve güncel konularda yazmıyorsun artık? 
Doğru, bir süredir bilerek yazmıyorum. Sebebini başka bir zaman anlatırım.

Asıl soru, 'HDP barajı aşacak mı' sorusu değil
Bu sıralar çok şehir dolaştım, çok insanla konuştum. Seçimlerin favori iki sorusu var: HDP barajı aşacak mı, AK Parti tek başına iktidar olacak mı? Geri kalan tüm sorular, bunların yanında gölgede kalıyor. Tüm yazarlarımız, siyaset bilimcilerimiz, kamuoyu analistlerimiz bu iki sorunun peşinde. AK Parti'den nefret edenler, HDP'yi parlatma peşinde, bu sayede AK Parti'ye bir ders verme niyetindeler. AK Parti'yi savunanlar da, HDP'yi yerin dibine sokma derdinde. Ben bu konuyla ilgilenmiyorum.
Dolaştığım, insanlarla konuştuğum her yerde benim için daha önemli olduğunu düşündüğüm başka bir sorun ve soru fark ettim:

AK Parti, ana omurgasını oluşturan kitleyi neden küstürdü? 

Bu konuyu hepsinden daha çok önemsedim.
Kimdir bu kitle? Bunu, Erdoğan ve Davutoğlu'nun mitinglerinde meydanlara bakıp tespit edemezsiniz. Zaten oraya bakanlar böyle bir sorunun olmadığına inanır. 

AK Parti için daha büyük tehlike

Bu kitle, Türkiye'deki muhafazakar kesimi temsil eden ana damardır.
İnönü'ye karşı Menderesi destekleyen, onun için gözyaşı dökenler.
Erbakan Hoca'nın peşinden, beş parasız, şehir şehir dolaşıp, Mili Görüş için uykusuz kalan, nasırlı elleriyle o hareketi büyüten kuşaktır. 
Demirel'e karşı Özal'ın yanında yer alan ve cenazesinde, “sivil, dindar, demokrat Cumhurbaşkanı” diye pankart açıp, siyasetin raconunu kesenlerdir.
Erdoğan İstanbul'a başkan olsun diye, geceleri elektrik direklerine tırmanıp bayrak asan, gündüzleri iş çıkışı kapı kapı dolaşıp Erdoğan'ı anlatanlardır.

28 Şubatta üzerinden tank geçen, kız kardeşi, karısı, kızı başörtüsü yüzünden okuyamayan, yine de dimdik durup, adalet için büyük kavga verenlerdir.

Bu kitle, Filistin için ağlayanlardır. Kim olursa olsun, garibana yardım toplayanlardır. Mursi için dua edenlerdir. Myanmar için gözyaşı dökenlerdir. 
Erdoğan hapse girdiğinde de, iktidar olduğunda aynı saflık ve dürüstlükle mücadele edip, gözyaşı dökenlerdir.
Karşılık beklemeden, hesap yapmadan, makam, mevki istemeden, yalakalık etmeden, en temiz duygularla, yıllardan beri bu ülkede, “dava” dediğimiz şeyin peşinden koşanlardır.
Milletin çelik çekirdeğidir bu insanlar.

Mekke'nin fethinden önce Müslüman olanlar

Bu insanlar Mekke'nin fethinden önce Müslüman olanlardır. Henüz ganimet yokken ortada, kavganın en önünde, canını vermeye hazır saf tutanlar yani.

İşte bu insanlar küsmüş, kırılmış, incinmiş, dertlenmiş. AK Parti için bundan daha büyük tehlike olamaz. Kürt oyları HDP'ye, milliyetçi oylar MHP'ye kaymış, bunun bir önemi yok. Asıl tehlike, AK Parti'nin en büyük enerjisi, zihinsel zenginliği, motor gücü olan, ana damarını, omurgasını temsil eden insanların sırtını dönme ihtimalidir. 

Bu insanlar şimdi kırgınlıklarının ve kızgınlıklarının ifadesi olarak sandığa gitmeyip, AK Parti'ye mesaj vermek, ders vermek istiyor. Şaşılacak kadar çok sayıda insanla karşılaştım.

Beni bu yazıyı yazmaya iten şey, içinde büyüdüğüm ve beni de yetiştiren bu insanların ruh halidir, onlara bir diyeceğimin olmasıdır. Yoksa yine siyaset yazmak niyetinde değildim.