Ah 29 Ekim!

AH 29 EKİM!

29 EKİM deyince aklımıza Cumhuriyet Yönetimi gelir.

Cumhuriyet; egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşi kavramlarının tam tam karşıtıdır. Hükümet veya devlet başkanının halk tarafından belli bir süre için belli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Cumhuriyet aynı zamanda kişilerin de bireysel olarak bağımsızlaştığı ve özgürleştiği özellikle gelişmiş ülkelerin tercih ettiği devlet biçimidir. Bireyler egemenlik haklarını demokratik seçimlerle dolaylı seçilmiş milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Seçilen milletvekilleri bir mecliste toplanırlar. Bu yönetim hukukun üstünlüğüne dayanır. Herkes Anayasa ile bağlı, kanunlar önünde eşittir.Hükümet kurma yetkisi halk tarafından seçilen milletvekillerine verilir. Bu yönetimde egemenlik ulusundur. Bu rejimde, egemenliğin kişi , grup veya zümreye dayanması kabul edilemez.

**

Cumhuriyet Bayramı'nda biz bu yönetim şeklinin kurulmasını ve işleyişini kutluyorduk. Peki; bugün böyle bir yönetim şekliyle mi yönetiliyoruz? Hayır! Şimdi ise; içi boşaltılıp şekli değiştirimiş ama adı yine CUMHURİYET olan bir yönetim şekli var. 2002 genel seçimlerinden beri AKP iktidarda. Yani o günlerde doğan çocuklar bugün 19 yaşındalar. Başanlık sistemine. 2018 de geçtik. Aradaki yıllar, başkanlık sistemine geçiş hazırlığının yapıldığı yıllardı. Yani; yaklaşık yirmi yıldır parlementer sistemden adım adım uzaklaştık. Bu demektir ki; 25 yaş altı gençlik, gerçek parlamenter rejimi yaşamadı, ne olduğunu bilmiyor. Bilmediği bir rejime sahip çıkmasını bekleyebilir miyiz? Yine hayır! Tek adam rejimini detekleyen var, eleştiren var. Sonuçları hep birlikte değerlendirme zamanı. Başımızı, gömdüğümüz kumdan çıkarıp toplumun bütün kesimlerinden fikir alalım. Son günlerde, geliştirilmiş parlamenter sisteme dönüşle ilgili konuşmalar yapılıyor. Niye geliştirilmiş? Çünkü parlamenter sistemi yaşayan , bilen insanlar da bu sistemi de yeterli bulmadılar. Ciddi sorunlar yaşandı. Tek adam yönetimine tesadüfen gelmedik. Belki de sistem bize birkaç beden büyük geldi. 25 yıl ortalama insan ömrünün yaklaşık üçte biri. Yani bizim için uzun bir süreç. Ama; devlet ömrü baz alındığında, çok da uzun bir süre sayılmaz. Biz TC 'nin temelleri atıldığı andan itibaren ilk on yıl içinde harikalar yaratan, sonra günbe gün kan kaybeden bir ulusuz. Gücümüzün büyük bir bölümü yapılanları yıkmak için harcandı. Görüş ayrılıkları bizi içten içe kemirdi.

Yaralarımızın kabuğunu kaldırıp kanatmak, yeniden kabuk bağlamasını beklemek yerine; görüşümüz ne olursa olsun, demokratik platformlarda buluşup ulusumuz için en doğru kararları alıp uygulamaya geçelim. İçine sürüklendiğimiz kör kuyulardan çıkıp hep birlikte insanca yaşayalım. Son yıllarda İmamhatip okullarında okumak zorunda kalan molla eğitimi alan çocuklarımıza bilim, teknik, sanat kollarında okuma , uygar eğitim alma şansı verelim. Çocuklarımız yabancı ülkelerde okuma veya çalışma şansı aramak zorunda kalmasınlar. Egemenlik haklarımıza sahip çıkıp eşitliği savunalım. Cumhuriyet Yönetimi en doğru şekilde uygulansın. Nerede noksanımız varsa tamamlayıp geliştirelim.

Hakettiğimiz bayramlarda elele coşalım!

ULVİYE KARA AKCOŞ-28-10-2021-BANDIRMA