Ebrehe

Ebrehe

Oktay İhsan Anar, ‘Puslu Kıtalar Atlası’ kitabının bir bölümünde, çok yıllar önce Bağdat Hırsızı namında bir adamın; kılık değiştirerek, makyaj yaparak, günün teknolojik gelişmelerinden yararlanarak “yürütme mesleğinde” zirve yaptığını anlatıyor.

Bağdat Hırsızı:

Bazı insanların ‘…gözünden sürmeyi, altından minderi, parmağından yüzüğü, kulağından küpeyi alırmış; kentte, açılmadık kilit, uğranmadık ev, yoklanmadık konak bırakmamış.’

Yüksek beceri ile kılık değiştirir, balmumu ve türlü boyalarla makyajını tamamlayıp ev sahibinin kılığına girer, hizmetkârlara evdeki bütün altınları toparlatıp kendine bir orta şekerli kahve yapmalarını emredermiş. Hatta fırsat bu fırsat deyip sofra kurdurduğu bile…’ olurmuş…

Gel zaman git zaman, hem de paşanın konağında “iş” üzerinde yakalanmış. Öylesine ikna edici yalvarmış ve tövbe etmiş ki, “yürütme mesleğini” bırakma sözü vererek paçayı kurtarmış.

Aç açık kalacak değil ya, dilenciliğe başlamış;

‘Allah; yavuz dilden, kem nazardan saklasın…

Yolun Hicaz olsun…

El kazansın, sen yiyesin…

Mutluluk yağmuru altında kaftansız kalasın…

Üç otuz, on yaşın olsun…’ gibi fantezi cümlelerle şehirde bir günde toplanan sadakanın onda dokuzunu toplamaya başlamış.

Çünkü o günlerde bu fantezi dualara ihtiyaç duyan insanlar yaşarmış…

**

Günümüzde farklı mı?

Sanmıyorum…

Ülkemiz insanı, kendisine vaat edilen:

Enflasyonu tek haneye indireceğiz,

Döviz kurunu kontrol edeceğiz,

İşsizliği azaltacağız,

Kişi başına düşen milli geliri artıracağız,

Kendi uçağımızı uçuracağız,

Öğrencilerin yurt sorunlarına çözeceğiz,

Yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele edeceğiz, cümlelerine inanıp oy kullanmadı mı?

İnatla uygulanan ekonomik politikalar sonucunda, enflasyon canavarı rekorlar kırarak vatandaşın gözündeki gözlüğü, elindeki kaşığı, ağzındaki lokmayı kapmadı mı?

“Aya, dört şerit yol yapacağız desek…” destek buluruz söylemini alkışlamadı mı?

Milli görüş gömleğini çıkarıp demokrat olanları, her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almaktan çekinmeyenleri, TC ibaresini tabelalardan kaldıranları, okullarda her sabah okunan “Andımızı” yasaklayanları, Anayasa’nın açık maddelerini uygula-ma-yanları, “Ben ne dersem o olacak,” diyenleri, türlü vaatlerine inanarak baş tacı etmedi mi?

*

Seçimler yakın, görünen o ki:

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, tutmadı ve seçmen, seçimin parlamenter sistem ile bugünkü düzen arasında olacağının farkında.

Çünkü:

Hukuk, liyakat, emek sözcükleri hafife alınamayacak değerler olduğunu hissettirdi.

Çünkü:

Verilen yetki, beklenen etkiyi karşılayamadı, sistem tıkandı, ‘yürütme’ dış borçlar ve cari açık nedeniyle yürüyemez duruma geldi.

**

Öyle oldu böyle oldu, bırak ta vatandaş kararını özgürce versin, sen dilenci olan Bağdat Hırsızı’nın sonunu yaz diyorsanız anlatmaya çalışayım, ama hikâyenin bütünü kitapta.

Sultan Murat, Onu Konstantiniye’nin dilencilerine meslek sırlarını öğretmek üzere İstanbul’a getirmiş. O da, Hınzıryedi namıyla ünlenmiş, domuz eti yeme alışkanlığı sebebiyle idam cezasına çarptırılmış, tam asılacakken ‘kapı gibi’ af fermanı ile çıkagelen görevliler tarafından ‘Büyük Efendi Ebrehe’ye götürülmüş ve gizli bir teşkilatta önemli bir göreve atanmış.

Meraklısına not: Bu Ebrehe var ya, bu Ebrehe; dairenin çevresi, çapına bölünse çıkanı 666 haneye kadar aklında tutabilen biriymiş. Zaten bu nedenle ‘büyük efendi’ olabilmiş.

11-04-2023/SÜHA ORAL/TATLISU