Ar Gelir Osman Ağa Ar Gelir
İskender, bizim kahveye uzak sayılacak Yemişler mahallesinden yürüyerek gelir. Geçimini ailesinden kalan arazileri ekip biçerek sağlar. Bütün toprakla uğraşanlar gibi beklemeyi bilir, deneyimlenmiş sonuçlara itiraz etmez. Umursamaz, aldırmaz, duygusuz ve kayıtsız hallerini saymazsak oturulup kalkılacak, konuşulup anlaşılacak biridir.
O gün, arka bahçede ki masalardan birinde oturmuş; elinde kalem, önünde bulmaca sayfası:
“Tiri-di-ne, tiri-di-ne bandım. Bedava mı sandın? Para verip aldım.” türküsünü mırıldanarak düşünüyordu. Salih Ağabey ve Emre’nin yanına geldiğini fark etmedi, Emre’nin:
“Kolay gelsin, bilemediğin yerleri Salih Abi’ye sor!” demesiyle öyle irkildi ki neredeyse sandalyeden düşecekti.
“Ödümü patlatıyordun yaa!” diye bağırdı.
“Kusura bakma, boş bulunabileceğini düşünemedim. Çaylar benden, neymiş içinden çıkamayıp, sana türkü söyleten soru?”
“Manda; söğüt dalına yuva yapmışta, yavrusunu sinek kapmışta… Tiridine banmışta, para verip almışta… Dahası, öküzü torbadan düşmüş, gördün mü? Müezzin minareden uçtu, gördün mü? Soruları olan bu türkü hangi ilimize aitmiş? Ne garip sözler ne garip türkü…”
Salih Ağabey, dilini damağına yapıştırıp şaklattı, “Çık…” dedi, biraz düşündü; “Yanlışın var, sözler garip falan değil. Anadolu insanı, yaşamın bir parçası olan erotizmi bile türkülerinde dillendirmekten çekinmemiştir.”
“Dur abi, ayakta kaldınız. Önce oturun, Emre’nin söylediği çayları içelim sonra anlatırsın.”
Çaylar gelip şekerler karıştırılmaya başlayınca İskender merakla sordu:
“Erotik türküler mi dedin?”
Salih Ağabey, “Evet!” dedi, ama aklındakileri nasıl anlatacağını kestiremediği anlar yaşayarak devam etti:
“*Mendilin ipeklisi, tarlanın tezeklisi, öpünce bir hoş olur avradın göbeklisi.
*Entarisi ala benziyor, şeftalisi bala benziyor.
*Emine'm Emine'm, çakır Emine'm, göbeğinin altı çukur Emine'm.
*Aman yârim gez de gel, badeleri süz de gel; sarhoşum ben çözemem, düğmeleri çöz de gel.
*Ar gelir Osman Ağa ar gelir, Safiye'ye karyola dar gelir.”
İskender, “İyiymiş… Ben, yine de bulmacadaki türkünün sözlerine takıldım. Manda söğüt dalına yuva yapar mı? yavrusunu sinek kapar mı? Bence çok garip sözler.”
“Bak! İskender: ‘Enflasyon patikasını’ kastıra kastıra, ıhtıra ıhtıra geçeceğiz’ demek garip olmuyor da çeltik tarlalarında çifte sürülen mandanın kendini serinletmek ve sineklerden korunmak için salkım söğüdün dalları üzerine gölgede, bedeninin yarısı balçık içinde yatması mı garip oluyor?
Anayasa’nın 169’uncu maddesi, ormanları koruma görevini devlete vermişken jandarmanın ve polisin ağaç kesenleri koruması garip olmuyor da Tosya yöresinde ısırmak anlamında kullanılan ’kapmak’ sözünden manda yavrusunu sineğin ısırması mı garip oluyor?
Kur korumalı mevduata verilen faizler helal oluyor da öküzün ekine zarar vermeden yemlenmesi için boynuna astıkları torbanın düşmesi mi garip oluyor?
ABD, Dedeağaç’ta üs kurup, Yunan adalarında donanmasını konuşlandırmaya çalışması ve Suriye’nin kuzeyine binlerce tır ağır silah göndermesi garip olmuyor da minaredeki müezzinin kalp krizinden ölmesi mi garip oluyor?
“Galiba haklısın abi. Peki, tirit ne?”
“Tirit et suyuna kuru ekmek doğranarak yapılan yöresel bir yemek.”
“Bir sorum daha var, ‘Bedava mı sandın? Para verip aldım.’ ne demek oluyor?
“Onu da internetten kendin bulursun, ama bir ev alıp 3 karısına ve onlardan doğma 9 çocuğuna vatandaşlık elde edenler; bir gün kollarını açıp ‘Bedava mı sandın? Para verip aldım.’ diyerek zil takıp oynayacaklar. Daha ötesi, sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak geçen, duvarların üzerinden atlayarak yurdumuza girenler, “beka meselemiz” olacak.
İşte o zaman, mülteci veya sığınmacı dediğimiz o insanlar; Rumeli türküsünün müziğini sonuna kadar açıp ‘Ar gelir Osman Ağa ar gelir, size de bu ülke dar gelir’ diye çalıp oynatmaya çalışacaklar hepimizi! Unutma bu dediğimi…”
**
İskender, Salih Ağabeyin sözlerini sessizce dinledi, ayağa kalktı. Kalemini, gazetenin bilmece sayfası üzerine attı.
“Tiri-di-ne, tiri-di-ne bandım.
Bedava mı sandın? Para verip aldım…” nakaratını söyleye söyleye oynamaya başladı.
Bu İskender’in vurdumduymazlığı, bir gün Salih Ağabey’i zıvanadan çıkaracak ya… Bakalım ne zaman.
SÜHA ORAL/TATLISU