Mahalle Deyip Geçme ve Doğan Subaşı Söyleşisinden Notlar

Geçenlerde "Mahalle Deyip Geçme" kitabının yazarı İsmail Doğan Subaşı'nın Bandırma CHP İlçe örgütünün davetlisi olarak gerçekleştirdiği "Söyleşi ve İmza" gününe katıldım. Subaşı,İstanbul Metropolünün Büyükşehir meclisinde parti grup başkan vekili, aynı zamanda Ekrem İmamoğlu'nun yoldaşı.. Subaşı söyleşisinde 1966 Susurluk doğumlu , annesinin Manyaslı babasının Gönenli olduğunu söyleyerek konuşmasına başlarken   halen bulunduğu göreve gelmeden önceki eğitim, çalışma ,ve ÖDP 'nin kurucularından biri olarak  siyasi geçmiş sürecini de  kısaca özetlerken kitabının hikayesini de içeren  CHP 'ye üye olduktan sonraki süreci samimiyetle aktardı.

  Türkiye'nin 100 yıllık geçmişi ve kurucu parti olma özelliğiyle en büyük organize  örgütü CHP'dir. Baraj altında kaldığı,,kapatılmış olduğu  günlerde bile kemikleşmiş örgüt yapısını muhafaza etmiştir. Yüzlerce parti gelir gider CHP hep ayaktadır. Siyasete CHP çatısı altında başlamak aynı zamanda iyi bir siyaset okulu eğitimini pratik olarak yaşayarak  almaktır. Tek parti iktidarı olduğu yıllardan kalma örgütsel kast ilişkilerini bugüne dair  gerçeklere ,zamanın ruhuna taşıyamaması partinin son yetmiş yıllık en büyük handikaplarından biri olarak iktidarı yakalayamamasının nedenidir bana göre . Parti tabanı yani adını üstlendiği halkla yani poleterya ile ilişkilerini en başarılı şekilde pratiğe dönüştüren Bülent Ecevit  döneminde, 1950 yılında sağ iktidarlara teslim ettiği iktiarın bir ucunu tutmasından başka  başka bir sandık zaferi yoktur..
Siyasal Partileri diğer örgütlerden en önemli unsurun  gönüllülük üzerine çalışan kurumlar olduğunu  hatırlatan Subaşı partiye üye olduktan sonraki süreci anlatırken ve aynı serüveni anlattığı kitabını okurken bunun nedenleri üzerinde fikir birliğiniz olacak Mahalleyi tanımak, Örütsel Hazırlıklar, Halka Dönük Çalışmalar ,,Seçim sonuçlarını değerlendirmek, ve görevi devretmek  başlıklı bölümlerinde sadece  sorunları değil çözümlerini de göreceksiniz. 

Sağ iktidarın nimetlerinden kolayca faydalanmak yerine Atatürk sevgisiyle zor yolu  seçmiş Ekrem  İmamoğlu ile kesiştirmiş. CHPnin kapısından giren  hemen her yeni üyenin başına gelenleri yaşarken gördüğü pratik sıkıntıları  kabul etmeyip fikir üreterek çözüm önerileri  getirmiş kısaca siyasi partilerin olmazsa olmazı Mahalle çalışmalarının  önemini vurgulamak öznesinde Türkiyede siyasi partilerin hemen hepsinde yaşananlara kendi özelinden ayna tutmuş.
Mahalle Deyip Geçme kitabını basmakalıp ve sıkıcıdır ön yargısıyla elime alıp ilk sayfaya girdiğimde  sonuna kadar geri dönüşlerle bir solukta okudum.
Tabiiki bunda ilçe yönetimlerinde üstelik çok adaylı rekabetlerde sandıktan çıkma  savaşları delege il ilçe seçimlerinin korakor çekişmeli geçtiği  güzel günlerden kalan  acısıyla tatlısıyla anıların etkiside olabilir.
Söyleşinden sonra sorulan sorulara verdiği yanıtlarla da içimizi ısıtırken zaman darlığı Aydın ve ve Ramazan'ın fırsatçılığı yüzünden sıra gelmeyen,  kitabında bence eksik olan konu parti içi demokrasi olmadan Türkiye'de demokrasi olabilir mi sorusuna vereceği yanıttı..Kendisi bu konuya girmek istemese de bu durumdan sıkıntı duyduğunu tahmin ediyorum.
Her halükarda bu küçük el kitabının her ilçe örgütünde üyelerce okunması siyasette yol almak isteyenlere rehber olacak ve yol açacaktır. Partileri takım tutar gibi seven destekleyen ama parti binasının kapısından içeri adım atmaya korkarken bireylerin öcü olarak gördüğü örgütlere  bakışı değişecektir. Sonuçta Mahalle Deyip Geçme küçük bir anı kitabından daha fazlası. İktidar partisine dair bir kitap olsa muhtemelen bütün il ve ilçe teşkilatı üyelerine bedava dağıtacağı kitabı CHP Örgütünün bedava dağıtma gücü olmadığını biliyorsunuz . İnternet'ten değil kitapçınızdan alın okuyun. Serüven Kitapevi'nden edinebilirsiniz.

30-01-2023/MEHMET LEVENTOĞLU