BERGAMA ALTAR'ININ SIRRI
YAZAN : SERDAR MUTLU -Arkeolog Serdal Mutlu, Archäologisches Institut Universität Zürich, Rämistrasse 73 8006 Zürich, Schweiz. E-posta: sr_mutlu@hotmail.com
Günümüzde ilk beş basamağına kadar temelleri görülebilen Pergamon Altarı antik çağda Pergamon’un yukarışehrinde, kentin baş tanrıçası Athena Tapınağı’nın güneyinde anıtsal bir şekilde yükselmekteydi (Res. 1). Altar,gün ışığına çıkartıldığı günden itibaren üzerinde en çok tartışma yapılan antik çağ eserlerinden birisidir. Hellenistik Dönem’in en ihtişamlı yapılarından biri olan Pergamon Altarı’nın hangi amaçla inşa edildiği konusu halen butartışmaların en önemli yanlarından birisidir.Antik çağda altara yer oluşturmak amacıyla Athena Tapınağı’nın alt tarafı bir teras haline getirilmiş, bu alandayer alan evler ile Philetairos tarafından M.Ö. 3. yüzyılın ilk yarısında yaptırılan kent surları ortadan kaldırılmıştır.Alan batı yönde tonozlu yapılarla, güney yönde ise dolgu ile yükseltilerek diğer alanlarla arasındaki kot farkıkapatılmıştır. Bugün bir kısım kalıntıları altarın temellerinde görülebilen Apsidal Yapı ise altar temellerine dahiledilmiştir. Altar, içinde bulunduğu kutsal alan ile birlikte kenti doğu ve batı yönünde ikiye ayıran ana caddeyebir kapı aracılığıyla bağlanmaktadır (Res. 2). Buradan da anlaşılacağı üzere Pergamon Altarı gerek mimari yapısıgerekse içerisinde bulunduğu alan itibarıyla çevresindeki yapılardan bağımsız kendi başına bir külte ya da farklıbir amaca hizmet etmek amacıyla tasarlanıp yapılmıştır
İnşa amacı ile ilgili tezler ve bunların değerlendirilmesi Altarın hangi amaçla yapıldığı konusunda antik kaynaklar bize bilgi vermemektedir. Bunun dışında ele geçen biryazıt parçasından altarın hangi amaçla inşa edildiği sonucu çıkartılamamıştır
. Elimizde yaptırılma amacı ne zaman yapıldığı ve kim tarafından yaptırıldığına dair her hangi bir yazılı belge bulunmayınca, birçok araştırmacı II.Eumenes Dönem’ndeki önemli bir tarihi olayı kendine referans edinerek Pergamon Altarı’nın yaptırılma amacınayönelik birçok görüş ve düşünce ileri sürmüşlerdir
. Bunlardan ilki ve en çok ileri sürüleni altarın, Galatlara veSeleukoslara karşı kazanılan M.Ö. 190 yılındaki zaferi ölümsüzleştirmek amacı ile kentin baş tanrıçası Athena ilebabası Zeus’a adandığıdır. Bununla bağlantılı olarak da altarın yapımına Apemeia’da M.Ö. 188 yılında yapılanbarış antlaşmasından sonra başlandığı ve II. Eumenes’in ölümü ile beraber M.Ö. 159 yılında bitirildiğidir
. İkinciolarak savunulan tarihlerden birisi de altarın yapımına M.Ö. 166/165 yılında başlandığı ve kimi bilim adamlarıncaII. Eumenes ölünce inşa sürecinin son bulduğu
kimilerine göre ise yapım sürecinin M.Ö. 156 yılındaki Bithynienile başlayan savaşa kadar devam ettiği iddiasıdır
. Altar bu anlamda özellikle dış cephedeki büyük frizden dolayıZafer Anıtı olarak değerlendirilmişti
.Son yıllarda altarın temellerinde yapılan kazılarda yapımına M.Ö. 170 yıllarında başlandığı ve II. Eumenes’inölümü ile birlikte inşa sürecinin son bulduğu ortaya çıkartılmıştır
. Bu son tarihlendirme kabul görse de, bu kezde yapım amacı olarak II. Eumenes’e M.Ö. 172 yılında Delphi’de yapılan suikast neden olarak gösterilmiştir. II.Eumenes’in suikastten sağ kurtulması ve bundan dolayı tanrılara şükran duygularını bildirmek istemesinin altarınyapılmasına neden olduğu ileri sürülmüştür
. Yapım amacıyla ilgili bir başka düşünce de, bu yapının kral kültünehizmet ettiğidir
. Son konu üzerine bu makalenin yazarı düşüncelerini aşağıda aktaracaktır. Fakat daha önce ilerisürülen tezleri tekrar gözden geçirmek gerekmektedir.Altarın Olympos tanrıları için yapıldığı iddiasından yola çıkılırsa, burada şu soruyu sormak gerekir: Altar Olympos tanrılarına adandıysa neden Telephos Frizi iç kesimde, yani mahremiyeti ve kutsallığı daha fazla olan biralanda bulunmaktadır. Altarın dış cephesinde tanrıların tasvir edilmesi ile buna karşılık iç kesimde Telephos Frizinin yer alması bir tezatlık oluşturmaktadır. Oysaki normal koşullarda tam tersi olması gerekirken, burada altarınyapılmasını isteyen kişinin özel bir isteği yerine getirilmiştir. Altarı yaptıran kişi için, kendi soy ağacını dayandırdığı Telephos, tanrılara kıyasla daha bir kutsiyet taşımaktadır. Altarı yaptırtan kişi halka bir mesaj vermektedir.Antik çağ tapınaklarının naosunda tapınak sahibi tanrı ya da tanrıçanın heykelleri yer aldığı gibi, burada da kültmerkezinin tam ortasında Telephos’un yer alması, buranın Telephos’a ve kendi soy ağacını Telephos’a bağlayanII. Eumenes’e ait olduğunun bir göstergesidir. H. Schwarzer’in de belirttiği gibi bu bilinçsiz bir tercih değildir
.Diğer taraftan eğer altar kentin baş tanrıçasına adanmışsa, burada sorulması gereken soru, neden PergamonAltarı’nın batıdan doğuya doğru inşa edildiği, buna karşılık Athena Tapınağı’nın kuzey-güney doğrultusunda dur
duğudur. Bu durum, iki yapı arasında kültsel bir bağlantı olmadığının göstergesidir. Ayrıca tapınak kutsal alanı ilealtarın bulunduğu alan arasındaki 25 m. lik yükseklik farkı da kültsel bir bağlantı işini zora sokmaktadır
Altarın büyük frizinde işlenilen tanrılar ile Gigantlar arasındaki savaş ise arkeoloji dünyasında PergamonlularınGalatlara karşı elde ettiği başarı olarak yorumlandığını ve bu anlamda altarın bir Zafer Anıtı olarak değerlendi
rildiğini yukarıda belirtmiştik. Burada sorulması gereken soru M.Ö. 188 yılından bu yana Pergamon krallığınınhakimiyeti altında yaşayan Galatların altar frizleri üzerinde Gigantlarla eş değer tutulup düşman olarak gösteril
mesi halk arasında doğru bir propaganda metodu olarak algılanıp algılanmayacağıdır. K. Jünker’in
bu konudakidüşüncesine göre II. Eumenes’in hakimiyeti altında yapılabilecek böyle politik içerikli temsili bir frizin Galatlarile yapılan savaşı tasvir etmesi küçük bir ihtimaldir. Bunun içinde Galatlara ait askeri birliklerin M.Ö. 182 yılı ileM.Ö. 179 yılları arasında Pergamon krallığının hizmetinde bulunmasını ve II. Eumenes’in yaşamı boyunca Galatların (M.Ö. 168-166 yılları dışında) sürekli olarak Pergamon krallığına bağlı olarak yaşamalarını göstermektedir.Kaldı ki bu süreçte Pergamon krallığının tek mücadele ettiği halk Galatlar değildir. II. Eumenes, krallığı dönemin
de sürekli olarak Pontos krallığı ve Bithynia krallığına karşı da mücadele vermiştir
.Ayrıca büyük frizde tasvir edilen bir sahnede Hera’nın karşında yer alan Gigantın elinde tuttuğu kalkanın üzerinde yer alan yıldız motifinden dolayı
altarda Galatlarla birlikte Pergamon krallığının diğer düşmanlarından olanMakedonyalı Antigonos krallığının da işlendiği düşüncesine ise önce K. Ehling, sonrada K. Jünkertarafındankarşı çıkılmıştır. Onların ileri sürdükleri gibi bu yıldız motifinden yola çıkarak büyük frizdeki sahnelerde Galatlarveya Makedonların tasvir edildiğini düşünmek ve bu düşünceyle altarı daha geç bir döneme tarihlendirmek yanlışbir tezdir.Altarın tarihlendirilmesi konusunda ileri sürülen tezlerden biriside Telephos Frizi’ndeki Telephos’un bir aslan tarafından emzirilmesi sahnesine dayandırılmaktadır. Bu sahneden dolayı A. Brückner tasvir edilen sahneyi Romakarşıtı bir propaganda olarak değerlendirmiş, bunu da Pergamonlular ile Galatlar arasındaki M.Ö. 168-166yılları arasındaki savaşta Romalıların Galatlara destek vermesi ile ilişkilendirmiştir. Günümüzde bu konuda yapılan araştırmalar Romalılar ile Pergamonlular arasındaki bu çekişme veya mücadelenin ilk olarak 3. MakedonyaSavaşı’ndan sonra değil, aksine daha önceki bir tarihte M.Ö. 182 yılında başladığıdır
.Böylece yukarda kısaca verilen görüş ve tezlerin aktardıklarının aksine altarın hangi amaca hizmet edebilecegifarklı bir bakışla tekrar sorgulanması gerekmektedir.
Apsidal Yapı
K. Stähler’in de aktardığı gibi Apsidal Yapı’nın
tamamen yıkılıp atılmamasının sebebi, bu yapının daha öncekidönemlerde taşıdığı fonksiyonlarının altarla birleştirilmek istenmesidir
(Res. 3.1-2.)
***
ARA NOT :
Bilindiği gibi Roma mitolojisine göre Romulus ve Remus diye adlandırılan iki kardeş M.Ö. 753 yılında Roma kentini kurmuşlardır. Bunlar SavaşTanrısı Mars’ın ve Rahibe Rhea Silvia’nın çocuklarıdır ve bir kurt tarafından emzirilerek büyütülmüşlerdir. Bugün Vatikan Müzesi’nde bununlailgili tasvir edilmiş bir heykel grubu sahnelenmektedir. Telephos ise mitolojiye göre bir arslan tarafından emzirilmiş ve altar frizlerinde böyletasvir edilmiştir. Bu da araştırmacılarda Pergamonluların kendilerini Romalılardan daha üstün ve soylu olarak göstermek istedikleri düşüncesinidoğurmuştur
Samoslu devlet adamı ve tarihçi Duris’e göre Spartalı devlet adamı Lysander ( M.Ö. ?-395) Helen dünyasında yaşarken ilk olarak tanrısal unvanasahip olan kişidir (Walbank 1983, 213); Büyük İskender’in Anadolu topraklarına ayak basması ve Anadolu şehirlerini Pers hakimiyetindenkurtarmasıyla bu tür tanrısal unvanlarla insanları tanrısallaştırmak olayı zirveye ulaşmıştır. İlk etapta 10’a yakın Anadolu kenti Büyük İskender’ikurtarıcı kimliğiyle tanrısallaştırılmış ve ona çeşitli tanrısal unvanlar vererek onun için dinsel sunumlarda bulunmuşlardır (Kotsidu 2000, 23).32 Habicht 1956,138-139.33 Diodoros Pasporos ile ilgili bulunan ve M.Ö. 1. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bir kaç yazıtta onun Zeus Megistos kültünün bir rahibi olduğu vePergamon kentinde Archiereus kurumunun başında yer aldığı da belirtilmektedir. H. Müller bundan yola çıkarak II. Eumenes tarafından kurulanve Kral kültüne hizmet eden Archiereus kurumunun 1. yüzyılın ilk yarısına kadar devam ettiğini ileri sürmüştür (Müller 2000, 541)
***
G. Bruns’un düşüncesine göre Apsidal Yapı’nın taşıdığı temel özelliklerle Samothrake de bulunan Hieronun özellikleri birbiri ile aynıdır
. K. Stähler’e göre Apsidal Yapı Pergamonluların mitolojik atası olan Telephos’a aitbir Heroon’dur. Gene K. Stähler’e göre altar için Apsidal Yapı’nın bulunduğu alanın seçilmesi bilinçli bir terciholup ilk etapta asıl ulaşılmak istenen amacın altar aracılığı ile Apsidal Yapı’nın taşıdığı fonksiyonların devamettirildiğini göstermek ve Telephos Frizi aracılığı ile kendi soyunun efsanevi bir kahramana dayandığını ispatla maktır. İkinci etapta ise Heroon Kültü aracılığı ile kendi kendini tanrısallaştırmanın ilk adımının atılması ve bunumeşrulaştırmaktır. Gigantomachie Büyük frizde tasvir edilen konu ele alınırsa, konuyu Pergamonluların düşmanları ile arasındaki mücadeleye indir
gemek yerine daha geniş alandan ele alıp değerlendirmek gerekmektedir. Büyük frizde tanrılar ile Gigantlar arasındaki savaş konu edilmiştir. Grek Mitolojisi’nde de anlatıldığı gibi eğer tanrılar bu savaş kaybetmiş olsalardı heryere Khaos hakim olacaktı. Ama Olymposlu tanrılar savaşı kazanmış ve ondan sonraki süreçte dünyaya hakim olmaları uygarlığın da önünü açmıştı. Bu mitolojik savaşı Olymposlu tanrıların Herakles’in yardımı ile kazandıklarıbilinmektedir. Herakles’in ve Dionysos’un hem Telephos Frizi’nde (Res. 4-5) hem de Gigantomachiede (Res. 6-7)tasvir edilmeleri onların Pergamon krallarını ve Pergamon kentini sembolik olarak temsil etmelerinden kaynaklanmış olmalıdır. Dionysos’un Telephos frizinde tasvir edilmesi onun Greklerin bu topraklara gelmeden öncekisahibinin o olduğunu, onun Herakles ile birlikte Gigantomachiede tasvir edilmesi, kendi soyunu bu iki tanrıya dayandıran Pergamon krallarının uygarlığın sürekli savunucusu ve koruyucusu olduğunun göstergesidir
.Pergamon Grek’lerin Asia toprakları üzerindeki kültür ve sanat merkezi, yani zenginliğinin ve uygarlığının Hellenistik Dönem’deki sembolü idi. Klasik Dönemde Atina’nın üstlendiği bu rol, Hellenistik Dönemde Pergamon’akentin krallarının etkisiyle geçer. Pergamon kralları sadece Anadolu’da kültürel çalışmalarda bulunmamışlar,Adalarda ve Yunan anakarasında da bu faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Bu anlamda Pergamon krallarını Olymposlutanrılar rolünde uygarlığın sürekli savunucusu ve destekleyicileri olarak görmek gerekmektedir
. Bu muhakkakki II. Eumenes’in kendisini ve kendi krallığını yüceltmek amacı ile yaptığı bir propaganda çeşididir.
Tanrısallaşmak ve tanrısallaşmayı meşrulaştırmak
Aristotales’in de bildirdiği gibi sağlam bir monarşi yönetimi kurulabilmenin en önemli şartı, kralın yönetimi altındakilere hizmette bulunması ve iyilikler yapmasıdır
. Çünkü ancak bu şekilde bir monarşi yönetimi halkınıngözünde meşruiyet kazanabilirdi.Hellenistik Dönem’deki politik arenada krallar halk ve şehirleri kendi yanına çekmek için farklı yollar denemiş-lerdir
. Hellenistik Dönem krallıkları için o zamana kadar Demos’lar şeklinde yönetilen şehir devletlerini kendi yanlarına çekebilmenin ve şehir toplumu üzerinde etkili bir politik rejimin kurulabilmesinin en önemli faktörünündin olduğunun bilinmesinden dolayı, dinsel inanış sürekli olarak politik yönetimin halk üzerinde meşruiyetini sağlamlaştırmasının bir aracı olarak kullanılmıştır. Krallar bu dinsel unvana sahip olabilmek için her yolu denemişlerdir. Bunun içerisine o zamanın şehir devletlerinde yaşayan halk için gerekli olan her türlü hizmeti katabiliriz.Bir şehrin düşman elinden kurtulmasından, su yollarının ve tapınağının yenilenmesine kadar her şey bir kralı oşehir halkının gözünde tanrısal bir rol almasına neden olabilirdi
. Bu durum sadece krallar içinde geçerli değildi,halkın içinden çıkmış ve halkı için fedakarlıklarda bulunmuş sıradan insanlar da bu tür tanrısal kültlere sahip olabilirlerdi
. Bunun en güzel örneği olarak Pergamon’da Diodoros Pasporos
için yapılan Heroon’u gösterebiliriz.Diodoros Pasporos M.Ö. 1. yy.ın ilk çeyreğinde Pergamon’un ileri gelenlerinden birisidir. Roma tarafından Pergamon kentine uygulanan ağır vergilerden halkı kurtarmak amacı ile birçok kere Roma Senatosu’nun ileri gelenleriile görüşmeler yapmış ve Pergamon’u bu ağır yükten kurtarmıştır. Bunun yanında kentin Gymnasion’unda yapılanrestorasyonları kendi parası ile finanse etmiştir. Diodoros’un bu ve bunun gibi yaptığı iyiliklerine karşılık Pergamon halkı onun Heroon unvanı ile şereflendirilmesine karar verir. Yaşadığı dönemde Diodoros’un Heroon kültüiçin bir rahip görevlendirilir. Yapılan kazılarda Demeter Kutsal Alanı’nın yukarı tarafında, yukarı şehre gidenyolun üst kesiminde bu Heroon’un kalıntıları ortaya çıkartılmıştır
.Heroon Telephos ve II. Eumenes’in tanrısal kültü
Altarın bulunduğu alan ve çevresinden de anlaşılacağı gibi altar kendisine ait bir kült merkezinin içerisinde yeralmaktadır. H. Lauter’e göre Pergamon Altarı mimari yapı özellikleri ve bulunduğu alan itibarıyla kendi başına
bir kült merkezidir
. W. Hoepfner’e göre iç tarafı sütunlarla çevrili avlulu yapılar aynı zamanda kral saraylarını sembolize etmektedir. Bu bağlamda Hoepfner Makedonya’daki kral saraylarını örnek olarak vermektedir.Makedonya’daki kral saraylarında özelikle Andron’larda Geç Klasik Dönem’den itibaren iç kesimde sütunlarkullanılmaya ve sütunların arka kesimine ya da üst kesimine figürlü frizler yapılmaya başlanmıştır
. HoepfnerMakedonya’daki bu Andronmimari tasarımının sonraki dönemlerde mezar mimarisi ve dinsel mimariyi etkilediğini de bildirmektedir. Bu bağlamda Hoepfner, Pergamon Altarı’nın üst yapısını, etrafı sütunlu bir iç avlu şeklindetasarlanmasından ve sütunların arkasına Telephos frizinin yerleştirilmesinden dolayı, Kral Sarayı olarak yorumlamıştır
. Küçük Asya mimari heykeltıraşlığı üzerine çalışma yapan P. A. Webb’e göre Hellenistik Dönem’dekiHeroon’ların birçoğu Pergamon Altarı’nda olduğu gibi yüksek bir podyuma sahiptir ve Pergamon Altarı kendisinehas mimari yapısıyla dönemin Heroon yapılarına benzemektedir. Bundan dolayı Altarı Heroon Telephos’a ait birkült merkezi olarak görmektedir
. P. A. Webb yüksek podyumlu heroonlara örnek olarak Belevi Mezar Anıtını,Sagalossos antik kentindeki Hellenistik Dönem Heroonu’nu ve Lymira antik kentindeki Ptolemaion Heroonu’nu vermektedir
. P. A. Webb bir taraftan Pergamon Altarının çatısında at heykellerinin kullanılmasını Heroon kültüyle açıklarken, diğer taraftan at heykellerinin yanında aslan, grifon ve triton gibi heykellerin kullanılmasını daHeroon’a ait ebedi istirahat yeri olarak yorumlamıştır
. Buna örnek olarak da gene Belevi Mezar Anıtını ve Lymi
ra antik kentindeki Ptolemaion’u vermektedir.Altarlar tanrılara kurban kesilen veya sunum yapılan yerler olmakla birlikte, tanrısal unvanlara sahip olan kişi
lere de sunum yapılan bir yerde olabilirler ve belirli kişileri tanrısallaştırmak veya onu şereflendirmek amacı ilede yapılabilirlerdi. Bu bağlamda Roma’daki Augustus Altarı
ya da Ephesos kentinde yer alan Partlar Anıtını örnek olarak verebiliriz. Ya da Pausanias’ın (2.29.6-8) bize bildirdiği gibi Altarlar bir heroonun anısını yaşatmakamacıyla Mezar Anıtı olarak da yaptırılabilirdi
Yukarıda yazılanlardan anlaşılacağı gibi bugüne kadar PergamonAltarı hakkında ileri sürülen düşüncelerin aksine, gerek mimari yapısı gerekse içerisinde bulunduğu kutsal alanitibarıyla altarın çevresindeki yapılardan bağımsız kendi başına bir külte hizmet etmek amacıyla tasarlanıp yapıldığı anlaşılabilmektedir.Yapılan araştırmalar Pergamon krallarının M.Ö. 188 yılındaki Apemeia Barışı’ndan sonra Kral Kültünün önemlibir ispatı olan
Archiereus
kurumunu başlattıklarını ortaya çıkartmıştır. Kos adasında bulunan bir kitabede, burada II. Eumenes’in kültüne hizmet etmek için Rahiplerin bulunduğu belirlenmiştir. Gelibolu Yarımadası’nda yeralan antik Panados şehrinde bulunan bir yazıt üzerinde II. Eumenes’in
Theos olarak nitelendirilmesi, onun dahayaşarken tanrısallaştırıldığının bir ispatıdır
Ayrıca R. E. Allen’in bildirdiği gibi II. Eumenes, M.Ö. 188 yılındansonra, Teos’tan tanrı Dionysos kültüne hizmet eden rahipleri getirtip Pergamon kentinde Pergamon Kral kültününsembolü olan Dionysos Kathegemon kültü ile bu kültü birleştirmiştir
Pergamon’da M.Ö. 3. yy.dan beri varlığı bilinen Dionysos Kathegemon kültü Apemeia Barışı’ndan sonra Pergamon’da hem şehir tanrısı hem de kralkültünün bir sembolü olarak işlev görmeye başlamıştır
. Telephos frizinin 44 ve 50. numaralı sahneleri arasındaDionysos kültüne ait bir dinsel seremoninin tasvir edilmesiyle 50. sahnede bir kült merkezinin tasvir edilmesi Attaloslar ailesinin Dionysos Kathegemon kültüne verdiği önemi göstermesi açısından önemlidir
.II. Eumenes’in Krallık Dönemi’ne bakılacak olursa, onun kendine ait bir Kral kültüne sahip olabilecek bütünşartları yarattığı görülebilir
. Onun döneminde Pergamon Krallığı başarılı dış politikalar ve savaşlar sayesindeAnadolu’da çok önemli bir güç haline gelip Anadolu topraklarının büyük bir bölümüne sahip olma imkanınaulaşmıştır. Pergamon kent sınırlarını yaklaşık dört kat genişletmiş, kenti Hellenistik Dönem’in kültür, sanat ve bilim merkezi haline dönüştürmeye çalışmıştır. Pergamon Kütüphanesi onun döneminde bitirilmiş, kütüphane kitaplarla doldurulup değerli heykeltıraşlık eserleri ile krallığın kültür politikasının bir sembolü haline getirilmiştir.Tiyatronun bulunduğu terası düzenlettirip tiyatronun ve Dionysos Tapınağı’nın yapılmasını sağlamıştır. AthenaTapınağı’nın etrafını sütunlu bir hol ile çevirtmiş, Yukarı Agora ile Aşağı Agorayı yeniden yaptırmıştır. Gymnasion ve kral kültüne ait kutsal alan gene onun yönetimi altında inşa edilmiştir. Kral’a ait Sarayları ihtişamlı birşekilde inşa ettirip, Makedonya Kralı V. Philippos tarafından yıkılan Nikephorion’u yeniden ayağa kaldırmıştır
.Pergamon kentinin yapısal gelişimine baktığımızda, kentin en önemli değişiminin II. Eumenes’in yönetimi altındagerçekleştiğini görmekteyiz. Bu anlamda II. Eumenes Pergamon kentinin ve devletinin ikinci kurucusudur. EğerApsidal Yapı düşünüldüğü gibi kentin efsanevi kurucusu Telephos’a ait bir Heroon ise, Pergamon Altarı bu kültselyapının bir devamı niteliğinde düşünülmelidir. M.Ö. 172 yılında Delphi’de II. Eumenes’e yapılan suikast devletinve kralın hayatında bir dönüm noktası olmalıdır. II. Eumenes suikasttan sağ kurtulur, fakat bundan haberi olmayankardeşi II. Attalos yönetimi eline alır ve kardeşinin eşi Stratonike ile evlenir. Pergamon’a geri döndükten sonradevlet yönetimini eline alan II. Eumenes bu tarihten sonra kendisine ait bir kült merkezinin yapılması için hareke-te geçmiş olmalıdır. Mitolojiye göre Achilleus Telephos’u yaralar, Telephos iyileşmek için Yunanistan’a gider. İyileştikten sonra Pergamon’a gelir, kentin ve kentteki kült merkezlerinin temelini atar. Altar temellerinin Delphi’deII.Eumenes’e yapılan saldırıdan sonra atılması De Luca’nın
iddia ettiğinin aksine, tanrılara şükran sunmakamacı ile ilgili olmamalıdır. Bunun için başka bir yer de bulunabilirdi. Bu büyük ve görkemli altarın direkt olarakApsidal Yapı’nın üzerine inşa edilmesi, buranın bu kültsel özelliğini koruduğunun bir göstergesidir.Telephos’un Herakles’inoğlu olması Pergamon krallarının soyağacının onun üzerinden baş tanrı Zeus’a kadarulaştığını göstermektedir. Bu aynı zamanda Attalosların halk üzerindeki yönetim hakkını da meşrulaştırmaktaydı.Yukarıda da bahsedildiği gibi Hellenistik Dönem dünyasında halk üzerinde meşruiyet kurabilmenin en önemliyolunun dini duyguları kullanmaktan geçtiğini belirtmiştik. Bu döneme bakılacak olursa, bütün krallıkların kendilerini bir şekilde Olymposlu tanrıların soyundan geldiklerini iddia ettiklerini görmekteyiz. Bu toplum içerisindeprestij sağlama, halkın sevgisini, saygısını ve bağlılığını kazanmak için gerekli bir yoldu.Bu bağlamda Apsidal Yapı II. Eumenes için geçmişle gelecek arasında bir köprü görevi üstlenmiştir. Altarındirekt olarak Apsidal Yapı’nın üstüne inşa edilmesi ve iç kesime Telephos frizinin getirtilmesi buranın HeroonTelephos’a ait bir kült merkezi olduğunu göstermektedir. Bu durum Telephos’un soyundan geldiğini iddia eden vedaha önceden
Soter Euergetes gibi unvanlara sahip olan II. Eumenes’e de bir kutsiyet kazandırdığı için, II. Eumenes burada sadece tanrısal soyunu vurgulamakla kalmamış, aynı zamanda altarla birlikte, kentin ikinci kurucusuolarak, kendi tanrısal kültünün ilk adımının atılmasını da sağlamıştır
5.Pergamon Krallığı’nda II. Eumenes’in babası I. Attalos’un ilk kral unvanını aldığı bilinmektedir. I. Attalos Galatlara karşı elde ettiği başarılardan dolayı yaşarkSoter unvanını kazanmıştır. Aegena Adası’nda bulunan biryazıt I. Attalos’un M.Ö. 210-209 yıllarında Aegena Adası halkı tarafından Heroon Aiakos’la aynı Heroon’a kabul edildiğini ve aynı şekilde tapınım gördüğünü belgelemektedir. Bu olay Pergamon Krallığı’nda, kralların heroonlarla birlikte aynı tapınım merkezine sahip olabileceklerini ve Pergamon Altarı`nın da aynı işlevi II. Eumenes içintaşıyabileceği ihtimalinin olabileceğini göstermesi açısından önemlidir. K. Stähler’inde bildirdiği gibi, aslındabir ölü kültü olan Heroon Kültü Pergamon Altarı’nda asıl özelliğini kaybederek yaşayan bir insanın kültüne dönüştürülmüştürMilet kentinde bulunan ve M.Ö. 167 yılına tarihlenen bir yazıttan yola çıkılarak II. Eumenes’in bu yıllarda kendikültünü kurmaya çalıştığını anlayabilmekteyiz
(Ek. 1). Yazıtta Kral II. Eumenes Miletlilerin kendisinden yardımistemek amacıyla daha önceden gönderdikleri elçilerini büyük bir içtenlikle karşıladığını belirtikten sonra, kendisinin bütün Grek dünyasına yardım eden, aynı zamanda Greklerin barış ve saadet içerisinde yaşaması için mücadele veren bir hayırsever olarak tanıtmaktadır. Bu uğurda her türlü tehlikeyi ve zahmeti göze alan birisi olarakherkese bunu ispatladığını ve bu anlamda kendi ününe ün katarak her türlü saygıyı hak ettiğini eklemiştir. Bundandolayı Miletlilerin kendisini şereflendirmek amacıyla yaptırmaya karar verdikleri altından heykelinin (altın bir çelenkle birlikte) Ionia’nın farklı yerlerinde dikilmesi ve Miletlilerin kendi şehirlerindeki ve Ionia’nın diğer kentle-rindekiAgonlarda bütün halkla birlikte buna saygı gösterilmesi ve tapınılması durumunda, kendilerine gelecektekiher türlü şan ve şerefe yönelik yardımı esirgemeyeceğini bildirmektedir. Ayrıca Panionion şenliklerinin kutlandığıgünlerden birisine kendi adının verilmesi halinde Miletliler tarafından yaptırılacak altından heykelin masrafınınkendisi tarafından üstlenileceğini bildirmekle birlikte, bu heykelin Milet kenti içerisinde kendisi adına kurulankutsal alana dikilmesini istemektedir.
Sonuç
Hellenistik Dönem’in en ihtişamlı yapılarından birisi olarak kabul edilen Pergamon Altarı hakkında Antik Çağyazarlarının bilgi vermemesi hangi amaca yönelik yapıldığına dair tartışmayı alevlendiren en önemli nedenlerdenbiridir. Hellenistik Dönem Kral kültü üzerine araştırma yapan Ch. Habicht’in de üzerinde önemle durduğu gibiKral kültünün halk tarafından sonraki dönemlerde sahiplenilmesini politik çıkarlar belirlemektedir
58
. Halk çıkarı gerektirdiğinde bir kralı tanrısal bir unvanla şereflendirmekte, politik çıkarları değiştiğinde de bunu ortadankaldırabilmekte veya sahiplenmeyebilmektedir. Buna örnek olarak Makedonyalı V. Philippos’un Atina’ya M.Ö.201 yılında yaptığı askeri sefer gösterilebilir. Bu seferden sonra Atina kenti sadece V. Philippos’a Atina tarafından verilen tanrısal unvanları ortadan kaldırmamış, bununla birlikte V. Philippos’un atalarından olan AntigonosMonophthalmos’a ve onun oğlu Demetrios Poliorketes’e ithafen yaptırılan şenlikleri, kutsal alanları, Phylenleri veheykelleri de yok etmişlerdir
.Altar üzerinde yapılan araştırmalar altarın tam bitirilmeden bazı yerlerinin yarım bırakıldığını göstermiştir
Bunun en önemli kanıtı ise altarın tavan kasetlerinden birisinin Pergamon’daki beş numaralı sarayın duvarlarındaortaya çıkması ve Telephos frizinin bir kaç sahnesinin bitirilmeden bırakılmasıdır Buda bize şunu göstermektedir ki bu yapı II. Eumenes ile bağlantılı bir durumdan yola çıkılarak yaptırılmıştır. II. Eumenes öldükten sonra ona ait bir kült merkezinin önemi ortadan kalkmış ve yaptırılma amacı unutulmuş olmalıdır. Sadece tanrılariçin yaptırılan bir altar ya da Pergamon krallarının bir zafer sonucunda o zaferi sembolize edecek bir yapı olmuşolsaydı, bu hem Pergamon kentinin hem de sonraki krallarının gururla propagandasını yapacakları bir anıt olmaözelliğini taşırdı.Pergamon krallığında M.Ö. 188 yılındaki Apemeia Barış’ından sonra hem
Archiereus
kurumunun başlatılmasıhem de Teos kentinden Dionysos rahiplerinin getirilmesi ve bunların Pergamon’da Dionysos Kathegemon kül-tüne hizmet etmeye başlamaları kral kültünün Pergamon kentinde işlevselleşmeye başladığını göstermektedir.Altar üzerinde hem Dionysos’un hem de Herakles’in iki kez tasvir edilmesi II. Eumenes’in bu iki tanrıya özelbir önem gösterdiğinin kanıtıdır. Attaloslar’ın kendi soylarını dayandırdıkları bu iki tanrı, kral kültünün birersembolleri oldukları için altarla birlikte II. Eumenes’in tanrısal kültünün temellerinin de atıldığını söyleyebiliriz.II. Eumenes’in Milet kentinden ve Ionia’lı diğer kentlerden kendisine ait bir kutsal alanın ve kendi kültünün kutsanmasını istemesi II. Eumenes’in bu yıllarda kendine ait kültü yaygınlaştırmaya çalıştığını gösteren başka birkanıttır. Septimius Severus Dönemi’ne tarihlenen bronz bir sikkede altarın İmparator Kültüne hizmet eden biryapıya sahip olduğu görülmektedir (Res. 8). Bu da altarın II. Eumenes’in kültüne hizmet eden bir yapıdan aynıözelliğini koruyarak İmparatorluk kültüne hizmet eden bir yapıya dönüştürüldüğünü göstermesi açısından önemlidir. Bu bağlamda şunu hatırlamamız gerekir ki Pergamon Krallığı için kendi soyunu tanrılara dayandırma işi diğerkrallıklara göre daha bir önem taşımaktadır. Pergamon Krallığı’nı kuran Philetaros’un Lysimakhos’un yanındaçalışan bir subay olduğu ve soylu bir aileye mensup olmadığı da bilinmektedir. Oysaki bu durum Ptolemaios,Seleukos ve Antigonos Krallıkları için geçerli değildir. Onların krallıklarını kuran kişiler Büyük İskender’in yakınarkadaşları olmakla birlikte hepsi Makedonyalı soylu ailelerden gelmekteydiler. II. Eumenes gibi kendisini Hellenistik Dönem dünyasının büyük krallıkları içerisinde kabul ettirmek isteyen birisi için Pergamon Altarı, kendikültünü kurmanın, tanıtmanın ve dünyaya ilan etmenin bir zorunluluğu sonucunda ortaya çıkmıştır. Altar ilk olarak Heroon Telephos’dan dolayı II. Eumenes’in atalarının tanrısal bir soydan geldiğini göstermekte, ikinci olarakkrallığın soyluluğunu, sürekliliğini ve gücünü tanrısal bir güce dayandırmaktadır
.Üzerinde yüz yıldan fazla bir zamandan beri tartışmaların hiç eksik olmadığı Pergamon Altarı’nın hâlâ kendi hakkında soru işaretleri oluşturması, onun sadece tanrılar için yapılan bir altar veya sadece zafer anıtı olarak değerlendirilmesinden daha fazla bir anlam taşıyabilecegini göstermektedir. Üzerinde araştırma yapılan her antik dönemeserinde olduğu gibi Pergamon Altarı’da yapıldığı dönemin siyasi ve sosyolojik gerçeklerinden ayırt edilmedenele alınıp değerlendirilmeli ve onun kendisini gerek mimari tasarımı gerekse heykeltıraşlık eserleri ile Hellenistik Dönem`in diğer altarlarından ayırt ettiği gerçeği unutulmamalıdır. Elbetteki eldeki bulgular bize PergamonAltarı’nın hangi amaca hizmet edebileceği hakkında yeterince bilgi vermemektedir. Ama bir taraftan HellenistikDönem dünyasında yaşayan insanların heroonlaştırıldığı ve tanrılaştırıldığı gerçekliği, diğer taraftan altarda kullanılan heykeltıraşlık eserlerinin Hellenistik Dönem’in diğer Heroon’larıyla benzerlikler göstermesi, PergamonAltarı’nın bir Heroon olabileceği ve II. Eumenes’in kültüne hizmet edebileceği fikrini güçlendirmektedir.
***
ARA NOTLAR: H. v. Prott Dionysos Kathegemon ile ilgili araştırmasında Pergamon Kralları’nın kendi soylarını hem Dionysos’a hem de Telephos üzerinden Herakles’e bağladıklarını bildirmiştir. Aynı şekilde Ptolemaios Kralları da kendi soylarını hem Büyük İskender üzerinden Herakles’e hem de Dionsos’a dayandırmışlardır. Prott’a göre bu iki krallığın amacı Büyük İskender gibi bir Dünya İmparatorluğu kurmak olduğu için, onun kullandıklarıargümanları aynen kullanmışlardır (Prott 1902, 161-188); Bilindiği gibi Büyük İskender yaşarken kendisini hem yeni Dionysos hem de Heraklesolarak isimlendirmiştir.
Partlar Anıtı M.S. 2. yüzyılın ikinci yarısında Licius Verus adına yaptırılmıştır. Pergamon Altarı gibi Sütunlu Altarlar gurubuna girmektedir.22.20x8.40 m büyüklüğündedir. 7 m genişliğinde bir merdivenle yukarı 15.38x6.80 m. ölçülerindeki podyuma çıkılmaktadır. Podyumun etrafısütunlarla çevrili olup ortada bir sunu masası bulunmaktadır (Jobs 2005, 171-179, Abb. 3-4).43 Pausanias (2. 29. 6-8) Aegina Adası’nı tanımlarken, orada Heroon Aiakos’a ait kutsal bir alandan bahseder. Kutsal Alanın Aikeion olarakisimlendirildiğini ve kutsal alanın ortasında yerden çok yüksek olmayan bir altarın ise Aiakos’un Mezar Anıtı olduğunu ama bununda halkarasında gizli tutulduğunu aktarır.
Herakles aynı zamanda yaşayan bir insanın çeşitli başarılar göstererek zamanla önce kahramanlaştırılması ve daha sonrada tanrılaştırılarak Olympos’a kabul edilmesine iyi bir örnek teşkil ettiği için Hellenistik Dönem krallıkları içerisinde kendini tanrısallaştırmaya çalışan bütün krallarailham kaynağı olmuştur. Buna Büyük İskender örnek olarak verilebilir. Diğer taraftan Mısırda hüküm süren Ptolemaios kralları da kendi soyunuHerakles’e dayandırmaktadırlar. Bu anlamda Pontos Krallığı özellikle Kral VI. Mithradetes daha çok göze çarpan örneklerdendir (Huttner 1997).54 Hellenistik Dönem dünyasının şartlarına baktığımızda bu tür dinsel vakaların birçok kere vuku bulduğunu görmekteyiz. Bu anlamda I. Antiokos’un Nemrud Dağı’nda yaptırdığı anıt mezar örnek olarak verilebilir. I. Antiokhos batı ve doğu terasında yer alan ve birbiriyle aynı olan büyükkitabede bu kutsal alanı kendisi ve bütün tanrılara adanan bir taht olarak ilan ettiğini yazdırtmıştır (Waldmann 1973, 62-77); I. Antiokhos buradasadece kendisini tanrılar katına çıkartmakla kalmamış aynı zamanda kendisi ve tanrılar için yapılacak kutsal törenlerin işleyişini de yazdırarakbelirli kurallara bağlamıştır. I. Antiokhos aynı zamanda doğu terasında kendi soy ağacını dayandırdığı ataları içinde bir galeri yaptırmıştır. Bubüyük ihtimalle Pergamon Altarı’nda olduğu gibi I. Antiokhos’un kendi soyunun ataları üzerinden tanrılara kadar dayandığını ispatlaması içingerekli olmuştur. Bunların bulunduğu alanın ön tarafına ise büyük bir Altar yaptırarak dinsel tören sunumlarının bu alanda heykeli bulunan herkesiçin yapılmasını ayrım gözetmeksizin istemiştir (Dörner 1967, 195-210
Eumenes’in Milet kentine gönderdiği bu mektuptan anlaşılacağı üzere kendisi adına yapılacak bu kutsal alanın Ionia Bölgesi’nde ilk olacağınıöğrenmekle birlikte onun bu tarihlerde kendi adına kült merkezlerinin kurulmasını ve kendi tanrısal kültünü yaymak istediğini görebilmekteyiz
Telephos sadece Pergamon Krallığı’nı kuran Attaloslar Hanedanlığı tarafından kendi yönetimlerini Pergamon kentinde sağlamlaştırmak içinkullanılmamıştır. Bu M.Ö. 88-85 yılları arasında Pergamon kentini kendi Askeri üssü olarak kullanan ve burada kalan Pontos Kralı VI. Mithradetes tarafından da politik bir malzeme olarak kullanılmıştır. VI. Mithradetes Telephos’un Pergamonlular için, Pergamon kentini kuran mitolojikbir kahraman olarak çok önemli bir figür olduğunu bildiği için kendisini Pergamon kentinde Heroon Telephos’un oğlu rolünde ikinci kurucuolarak ilan etmiştir. B. Andrea‘nin tespitine göre Vatikan Müzesi’nde sergilenen Herakles ve kucağındaki Telephos heykel grubu VI. Mithradetestarafından yaptırılmıştır. Telephos’un saç stil özellikleri ile VI. Mithradetes’in kendi sikkeleri üzerine bastırdığı portlerindeki saç stil özellikleribirbiriyle büyük benzerlik göstermektedir. Bu heykel grubundan da anlaşılacağı üzere VI. Mithradetes kendisini Telephos’un yerine koyarak birtaraftan Herakles’in oğlu olduğunun propagandasını yapmış diğer taraftan Pergamon kenti üzerindeki yönetim hakkını meşrulaştırmak istemiştir(Andreae 1994-1995, 111-122)
***
Kısaltma ve Kaynaklar
Allen 1971 R. E. Allen, “Attalos I and Aigina”,
The Annual of the British School at Athens 66
, 1971, 1-12.Allen 1983 R. E. Allen,
The Attalid Kingdom. A. Constitutional History,
Oxford, 1983.Andreae 1994-1995 B. Andreae, «Eracle, Telefo e il re Mitridate VI del Punto. Un esempio di propaganda politica contro i Romaniin Asia Minore in età tardo ellenistica» ,
Rendiconti. Atti della Pontificia accademia romana di archeologia 67
,1994-1995, 111-122.Bagnall 1981 R. S. Bagnall,
Greek Historical Documents: The Hellenistic Period
Chico/California, 1981.Bringmann 2000 K. Bringmann,
Geben und Nehmen. Monarchische Wohltätigkeit und Selbstdarstellung im Zeitalter des Hellenismus
, Berlin, 2000.Bringmann – Steuben 1995 K. Bringmann – H. v. Steuben,
Schenkungen hellenistischer Herrscher an griechische Städte und Heiligtümer
,Berlin, 1995.Börker 1990 C. Börker, «Zur Datierung des Pergamonsaltars», Ed.: Deutches Archäologisches Institut,
Akten des XIII. In-ternationalen Kongresses für klassische Archäologie, Berlin 1988
, Mainz am Rhein, 1990, 591-592.Bruns 1960 G. Bruns, «Umbaute Götterfelsen als Kultische Zentren in Kultraum und Altären»,
Jahrbuch des Deutschen Archäologischen Instituts 75
, 1960, 100-111.Brückner 1904 A. Brückner, «Wann ist der Altar von Pergamon errichtet worden?»,
Archäologischer Anzeiger
, 1904, 218-225.Callaghan 1982 P. J. Callaghan, “On the Date of the Great Altar of Zeus at Pergamon”,
Bulletin of the Institute of ClassicalStudies of the University of London 28
, 1982, 115-121.De Luca-Radt 1999 G. de Luca-W. Radt,
Sondagen im Fundament des großen Altars,
Pergamenische Forschungen (PF)12, Berlin,1999.Dörner 1967 F. K. Dörner, “Zur Rekonstruktion der Ahnengalerie des Königs Antiochos I. von Kommagene”,
Istanbuler Mitteilungen 17
, 1967, 195-210.Ehling 2000 K. Ehling, «Zum Gigantenschield mit dem zwölfstrahligen Stern am Ostfries des Pergamonaltars»,
Archäolo-gischer Anzeiger,
2000, 273-278.Ferguson 1906 W. S. Ferguson, “The Premature Defication of Eumenes II”,
Classical Philology 1/3,
1906, 231-234.Fränkel 1890 M. Fränkel,
Die Inschriften von Pergamon,
Altertümer von Pergamon (AvP) VIII,1, Berlin, 1890.Habicht 1956 Ch. Habicht,
Gottmenschentum und griechische Städte,
München, 1956.Heilmeyer 1997 W. Heilmeyer,
Der Pergamonaltar. Die neue Präsentation nach Restaurierung des Telephosfrieses
, Tübingen-Berlin, 1997.Heres 1998 H. Heres, „Der Grosse Altar von Pergamon“, Ed.: B. Knittlmayer – W. D. Heilmeyer,
Die Antikensammlung: Altes Museum, Pergamon Museum
, Berlin, 1998, 237-275.Heres – Kästner 2004 H. Heres – V. Kästner,
Der Pergamonaltar
, Mainz am Rhein, 2004.Hintzen-Bohlen 1992 B. Hintzen-Bohlen,
Herrscherrepräsentation im Hellenismus,
Köln, 1992.Hoepfner 1993 W. Hoepfner, „Siegesstempel und Siegesaltäre, Der Pergamonaltar als Siegesmonument“, Ed.: W. Hoepfner –G. Zimmer,
Der griechische Polis, Architektur und Politik
, Tübingen, 1993, 111-125.Hoepfner 1996 W. Hoepfner, «Zum Typus der Basileia und der königlichen Andronos», Ed.: W. Hoepfner,
Basileia. DiePaläste der hellenistischen Könige,
Berlin, 1996, 1-43.Hopp 1977 J. Hopp,
Untersuchungen zur Geschichte der letzten Attaliden
, München, 1977.Huttner 1997 U. Huttner,
Die politische Rolle des Heraklesgestalt im griechischen Herrschertum,
Stuttgart, 1997.Hübner 1993 G. Hübner,
Die Aplikenkeramik von Pergamon
, Pergamenische Forschungen (PF) 7, Berlin-New York, 1993.Isler-Kerényi 2010 C. Isler-Kerényi, “Dionysos am Pergamonaltar”,
Antike Kunst 53
, 2010, 62-72.Jobs 2005 W. Jobs, «Parthermonument und Pergamonaltar, Hellenistische und Römische Triumphialkunst in Klein-asien», Ed.: T. Ganschow – M. Steinhart,
OTIUM. Festschrift für Volker Michael Strocka
, Remshalden, 2005,171-179.Jünker 2003 K. Jünker, “Meerwesen in Pergamon, Zur Deutung des großen Frieses”,
Istanbuler Mitteilungen 53
, 2003,425-443.Kähler 1939 H. Kähler, „Die Datierung des Altars von Pergamon“,
Forschungen und Fortschritte 15
, 1939, 294-296.Klinkott 2004 M. Klinkott, «Pergamon als kleinasiatische Großmacht und die politische Aussage der attalidischen Architek
-
tur», Ed.: E. L. Schwandner – K. Rheidt,
Macht der Architektur - Architektur der Macht
, Bauforschungskolloquium in Berlin vom 30. Oktober bis 2. November 2002, Bonn, 2004.
Makalenin yazarı . Arkeolog Serdal Mutlu, Archäologisches Institut Universität Zürich, Rämistrasse 73 8006 Zürich, Schweiz. E-posta: sr_mutlu@hotmail.com
19-06-2021- bandırma gerçek - kültür ve sanat