Peri Kızının Bedduası

PERİ KIZININ BEDDUASI

Gün geçmiyor ki aldığımız mal veya hizmetlerin fiyatı artmasın.

Ev telefonuna bağlı internetimin taahhüt süresi bitince yenilemek zorunda kaldım.

Emekli maaşlarına yapılan artış düşünülse ilk yıl için iki kattan fazla, ikinci yıl için üç kat artış… insafları yok! Hesap kitap yapmışlardır ama nalıncı keseri hesabıyla, sonuç: ‘Hep bana Rabbena’ diyen firmalar.

‘Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış’ durumuna düşmemek için “Devam” dedim.

**

İzninizle:

“Bir varmış, bir yokmuş… Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde… Deve tellal, horoz imam, manda berber; annem kaşıkta, babam beşikte iken; ben, babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken,” diye başlayıp mitolojik bir masal anlatacağım…

Bugünkü Atina ve Selanik arasındaki coğrafyaya tarihte Teselya denir.

Bir zamanlar Teselya’da ‘Allahtan korkmaz, kuldan utanmaz” bir aristokrat yaşarmış. Adı, Erysichthon (Erizihton) olan adam, toplumunun inandığı tanrılara saygı duymaz; çiftliğini adaletsiz yönetir, çalışanlarına ve yakınlarına zorbaca davranırmış.

Adam, günün birinde şato gibi büyük olan evine yeni bir ziyafet salonu yaptırmak istemiş. Kentin yakınlarında, bereket tanrıçası Demeter’e adanmış koruluğun asırlık ağaçlarını bu işte kullanmakmış planı.

Adama, bu orman: “Bereket Tanrıçasının kutsal korusudur,” demişler; ağaçların altında kurtlar, kuşlar ve nice canlıların yaşadığını anlatmışlar, ama aristokrat, korunun kesimini kıyımını aklına koymuş olduğu için dinletememişler.

Adamlarıyla ormana giden aristokrat, ağaçların kesilmesini emretmiş, lakin kimsenin eli ağaçlara balta vurmaya varmamış. Öfkeden kudurmuş tabii… En yaşlı meşenin yanına yanaşarak bağırmış:

“Hep, tanrıçanın dediği olmaz! Bu ağacı devireceğim.”

Tam baltasını indirecek, uşaklarından biri engel olmak istemiş. Gözü dönmüş adam, batasını önce engel olmak isteyenin kafasına sonra ağaca vurmaya başlamış.

Meşeden feryatlar yükselirken yapraklar ve palamutlar dökülmüş. Korkan uşakların balta darbeleriyle, ağacın koca gövdesi köklerinden ayrılıp yere devrilmiş.

Ağaçta yaşayan peri kızı:

“Bir gün bana ettiklerinin cezasını bulmanı dilerim.” demiş adama…

Ağaçlar, kurtlar kuşlar ağlaşırken peri, Demeter’e varıp durumu anlatmış. Tanrıça:

“Suçu cezasız kalmayacak! Onu, sonu gelmez bir iştah ve sonsuz açlıkla cezalandırıyorum.” diyerek kararını açıklamış.

Demeter, doğanın kanunu: Açlığın olduğu yerde bereket; bereketin olduğu yerde açlık olmayacağından cezanın uygulanmasını açlık tanrısı Limos’a vermiş.

Limos, bereket tanrıçasının isteğini yerine getirmek için adamın yatağına girip burnundan derin derin üflemiş.

Aç karnının ve bağırsaklarının burulmasıyla tatlı uykusundan uyanan adam hizmetkarlarına seslenerek:

“Derhal masayı kurun, yiyecek ne varsa getirin!” demiş ve büyük bir iştahla masadakileri silip sürmüş, yedikçe açlığı artmış.

Bir ulusu doyuracak kadar yemek; okyanusu taşıracak kadar su adama yetmemiş.

Yiyecek almak için yaptığı harcamalarla kesesi ‘tam takır, kuru bakır’ kalan adam, kızı Mistra’yı drahoma vermek şöyle dursun başlık parası alarak evlendirmeye, daha doğrusu satmaya karar vermiş.

Poseidon’un sevgilisi olan Mistra haliyle yardım istemiş. Denizler tanrısı Poseidon da ona istediği şekle girebilme özelliği bahşetmiş.

Sonsuz açlıkla cezalandırılan adam, kızını: Kimi zaman avcı kuş, kimi zaman burma boynuzlu koç, kimi zaman kısrak biçiminde satmaya başlamış. Mistra, her satıştan sonra şekil değiştiriyor, onu satın alandan kaçarak geri dönüp babasına yiyecek aldırıyor, yediriyor içiriyormuş ama babası bir türlü doymuyor doyamıyormuş.

Masal bu ya… Açlıktan divane olan adam, bir gün Mistra’yı da mideye indirmiş de üzülmeyi bırak, karnını doyuracak başka şeyler aramaya başlamış. Neyi varsa ne bulduysa yiyip tükettiği için çaresizce kendini yemeye başlamış.

Bir gün kolu, bir gün bacağı derken bedeninin bütünü; adaletsizliği ve kibri de yok olup gitmiş.

Ne diyelim:

Teselya’dakiler ermiş muradına; darısı, ederinden fahiş fiyatla mal ve hizmet satanların başına…

27-11-2023/SÜHA ORAL