Sabahları severim.
Sağım solum deniz,
Uzun ince bir yol,
Dalgakıranda yürümeyi severim.
Öğün bekleyen dalgakıran kedileri yolumu keser.
Dönüş yolundaki balıkçı motorlarına, ardındaki martılara bakakalırım.
Karanlığın sahte pulları dökülüp gün ağarırken,
Ürkek sevgililer görürüm bazen.
Yetişmenin mümkün olmadığı yürüyüşçüler hızla geçer yanımdan.
Yürümenin dayanılmaz hafifliğine kendimi kaptırırım.
Kendimi uçuyor sanırım, iki yanım deniz.
Önüme çıkan kediler, kendilerine su ve yiyecek getiren gönüllüler olmasa
ölürler.
Bana göre onlar için uygun yaşama ortamı değildir Dalgakıran.
Sonra Köprübaşında saat yedide açılan peynirciden peynir alırım bazen.
Vardiya için servis aracı bekleyen işçiler yollara çıkmıştır.
Gün ağarırken açık çay ocağı bulursam sabah çayımı yudumlarım.
Sabahları severim, bahar sabahlarını daha çok.
Günün daha yeni başlamasının heyecanını duyarım.
Kim bilir bugün nelere gebedir, meraklanırım.
İyi şeyler olmasını umarım.
Yolumun üzerindeki çay ocaklarının birinde günün sözü asılıdır,
okuyup onaylarım, eleştiririm bazen.
Almanya’dan gelen yaşlı delikanlı sabahın yedisinde vecizeyi patlatır:
- İşin sırrı yürümek. Her gün yürümek...
Sağım solum deniz,
Uzun ince bir yol, ömrümüz gibi.
Dalgakıranda yürümeyi severim.
Aşkın Kurt/Bandırma/13-08-2020