Açıklık Gerek

AÇIKLIK GEREK

 

Türkiye’de milli güvenlik ve bekaa sorunu seçim dönemlerinde oldum olası gündemden düşmez. Ülkeye yıllarca “bu kış kominizm gelecek” kış geçti bahar da gelecek olmadı sonbaharda gelecek diye kominizle tehdit ettiler. Kominizm bitti.

Yerine biz gidersek anarşi gelecek dediler. Elleri kolları bağlı bir belediye ister misiniz dediler. Onlar da gitti.

“Sonra bir lokma bir hırka” dediler. Lokma oldu ziyafet, hırka oldu şatafat. On yedi yıldır gitmediler. Gitmemek için de her seçimde olduğu gibi korkutarak oy toplama derdindeler.

****

Türkiye’de iç ve dış politika konuları oldum olası tam bir gizlilik içinde yürütülmüştür. Mecliste gizli oturumlar, MGK toplantıları vs. vs. Ülkenin kaderini ve ulusun geleceğini ilgilendiren tüm konular kapalı kapılar ardında karara bağlanmıştır. Bu konularla ilgili bilgi toplamak istediğinde her zaman;

-“Devletin yüksek menfaatleri, milletin bütünlüğü ve devlet sırları” gibi hamasi gerekçelerle açıklama yapılmamıştır. Çok fazla üstüne gidersen de ilgili terörle mücadele yasasının bilmem kaçıncı maddesi gereğince;

-…… yıldan aşağı olmamak üzere diye biten kararlarla “Demoklesin kılıcı” başının üstünde sallanmıştır.

Böylece “hikmetinden sual olunmaz” devlet adamları seçim yasalarını, seçim karalarını;

-İleri demokrasi sahibi Türkiye, bölge barışı, güçlü Türkiye, istikrar ve huzur abidesi Türkiye türküleri eşliğinde ittifaklarını kurmuşlarıdır.

Daha düne kadar incir çekirdeğini doldurmayacak dedikodularla birbirlerini ağıza alınmayacak küfürleri savuran devlet adamları iş koltuğun devamlılığı esasına gelince;

-“Milli birlik ve bütünlük ruhu” gerekçesiyle can ciğer oluvermişlerdir.

***

Türkiye ekonomi ve yaşam standardı gündemiyle en son 2002 yılında seçime girdi. 1999 ve 2000 kriziyle perişan olmuş yoksul halk kitleleri bir umut olarak Ak Partiyi iktidara taşıdı. Türkiye’nin geçim derdi iş, aş ve özgürlük vaatleriyle girdiği son seçim oldu. Sonraki seçimlerin hepsi korku temeline dayandı. Ergenekon, Balyoz, Kumpas ve en sonuncusu Fetö. Bunların içinde tek gerçek yıllarca koruyup kollanan himaye gören terör örgütü FETÖ’dür. Onun dışındakilerin hepsi düzmecedir. Ve öyle olduğunu bir dönem bu davaların hem savcısı hem yargıcı olduğunu iddia eden devlet adamları bile kabul etmiştir.

***

Son dönemde Ankara’daki yoğun siyasal trafik tamamen seçim stratejileri üzerine kurulmuştur. Pazarlıklar yapılmış. Pazarlıklar ilçe düzeyindeki meclis üyeliklerini bile kapsamış durumdadır. Pazarlıklar esnasında karşı ittifakta kimlerin vatan haini ilan edileceği mutabakatı sağlanmış, sağdan ve soldan yedek partiler piyasaya sürülmüştür. 24 Haziran 2018 seçimlerinde HDP’ye oy veren yaklaşık altı milyon beşyüzbin oyu isteyen kendileri dışındaki herkesi terörist ilan eden dil zehirli bir

dildir. Bu dile sahip olan herkesin söyleyeceği “milli birlik ve beraberlik ruhu” sahte bir sözden öteye geçmeyecektir.

Dikkat edelim… İç politikada seçim döneminde hırçınlaşan bu dil insanları korkutmaya yönelik bir dildir. Bu dille adı “Cumhur” da olsa Milliyetçi ve ırkçı bir yönetimin meşruluğunu sağlamaya yöneliktir. Kendinden farklı herkesi terörist ilan etmek en hafif deyimle haksızlıktır.

Her seçim döneminde uygulanan korku taktiği rastlantı mıdır?

Bir yanda iç tehlikeler yaratmak, öte yandan dış politikada bir çıkmaza sürüklenip facit dairede dönmek azgelişmiş demokrasimizin, zor durumda başvurduğu taktiklerindendir.

Bir yandan 3.5 milyon Suriyeli’ye ev sahipliği yapıp öte yandan Suriye’ye özgürlük ve huzur götürürken kendi vatandaşımıza patates soğan kuyruğuna mahkum ettik. Öyle bir huzur götürdük yardımseverlik yaptık ki bize kalmadı.

***

Son olarak yerelden genele veya tersi politikalar ve adaylar belirlenirken kapalı kapılar ardındaki görüşmeler kimden ve neden gizlenmektedir? Aday belirleme ve seçim söylemlerini hangi dinamikler belirlemektedir?

Yoksa bütün bunların açıklanması da mı “milli bütünlüğü” sarsacaktır?

cevdetayanlar@gmail.com - 24-02-2019 -BANDIRMA