Yolum Bostancı Gönüllü Evi'ne Düştü

Selam can dostlarım,

Şiir serüvenim, kah gırgırına, kah duygusallığın son haddinde devam ederken, yolum Bostancı Gönüllü Evine düştü. (Not: Kadıköy belediyesinin, bana göre kültür ve sanat alanında Kadıköy Halkına en güzel armağanı. Darısı Erdek’imizin başına…) Arayıştayım ya sevgili dostlar; birde şansımı burada deneyeyim dedim ve girdim içeriye. İçerde bir masa, masanın başında hafif toplu bir kadın.

‘’Günaydın efendim…’’

‘’Günaydın. Buyurun…’’

‘’Lütfen yanlış anlamayın. Ben buraya hem merakımdan, hem de Bostancı’ya yeni yerleştiğim için geldim. Daha önce Caddebostan’da ikamet ediyordum. Sizin bu evleri Caddebostan’da Erenköy’de ve bir sürü yerde gördüm. Eminim başka semtlerde de şubeleriniz vardır…’’

‘’Var efendim…’’

‘’O zaman sorabilir miyim acaba? Sahi, ne yapılıyor bu Gönüllü evlerinde…’’

‘’(gülümseyerek) Gönüllü evleri belediyemizin önce kadınlara sonrada tabi ki halkımıza bir hizmeti. Amma… Bilhassa da ev ekonomisine katkıda bulunmak isteyen, ev ve emekli  kadınlarımız başta olmak üzere tüm kadınlarımıza, yani pozitif bir ayrımcılık yaparak tüm Kadıköy halkına. Biz, bu evlerde tüm kursiyerlerimize istedikleri branşlarda eğitim veriyoruz. Ayrıca diğer Gönüllü Evleri ve Halk Evleriyle de ilişkideyiz.’’

‘’Güzel, güzelde biraz açar mısınız?’’

‘’Tabi. Örneğin biz burada kadınlarımıza lisan kursunu verebiliyoruz, ama binamız küçük olduğundan bilgisayar kursunu az ilerde ki Bostancı Halk Evinde veriyoruz. (kadın bana ve tipime şöyle bir baktı ve…) Bilmem ilginizi çeker mi?’’

‘’Lisan kursu olabilir. Her ne kadar lise ve üniversitede İngilizce dersi gördüysem de neticede yüzeyseldi. En azından unuttuklarımı hatırlarım, kurslarınıza katılırsam. Evet. Olabilir hanımefendi…’’

‘’O kolay. Onda sıkıntı yok. Biz burada Kadıköy Gönüllü Evinin Tiyatro kursu gibi bir kurs açmayı düşünüyorduk. Burası küçük bina. Okumaları burada verebiliriz. Ama prova ve oyun için sahnesi olan yer lazım. Bunun için, Kadıköy’ümüzün tüm Gönüllü ve Halk evleriyle ilişkideyiz. Şu an proje. Ne dersiniz? Açalım mı? Sizi de kaydedelim mi tiyatro kursuna?’’

‘’Tabi ki açın, hatta kaydedebilirsiniz beni. İyi olur…’’

‘’Yalnız… Kursu açmak için belli sayıda öğrenci bulmak gerek. Belirli sayıda öğrenci bulamazsak açamıyoruz maalesef…’’

‘’Tamam işte. Hemen yazın beni…’’

‘’O zaman, size bir form vereyim. Buyurun. Buraya. Buraya oturabilirsiniz. Buyurun, buyurun. Buyurun lütfen. Oturun. Size birde kalem vereyim. Ha; bu arada. Bir şey ister misiniz? Çay, kahve filan…’’

‘’Sağ olun hanımefendi…’’ dedim ve başladım verdiği formu doldurmaya.

Ad, soyadı, T.C kimlik numarası, doğum tarihi, eğitim, medeni durum, şu bu, malum sorular. Sonrada verilecek ders veya kurslar. Kursların listesi koca bir sayfa. Yanlarında kutucuklar. İşaretliyorsun istediğini. Bende işaretledim birkaç tane. İnanır mısınız, samba, tango, folklor, aşçılık gibi branşlar bile var. Koca bir sayfa. Bende doldurdum, İngilizce, bilgisayar, tiyatro, tabi ki tango, samba ve aşçılık… Doldurdum formu, verdim hanımefendiye. Tam çıkıyordum ki, hanımefendi beni yine çağırdı.

‘’Beyefendi, beyefendi…’’

‘’Efendim…’’

‘’Mesleğiniz bölümüne ‘uzman serserilik’ yazmışsınız; da…’’

‘’Evet, öyleyim zaten…’’

‘’Nasıl yani?’’

‘’Siz hem emekli ve işsiz olacaksınız, (sene 2012 veya 2013) hem de o emekli maaşıyla ev kirası, aidat, doğalgaz, telefon, elektrik, su, pazar masraflarını ödeyecek, SADECE yaşamak için elzem olanları karşılamaya çalışacaksınız ve ben fıttırmayacağım; öyle mi? İnanın; faturaları ödediğimde kendimi imparator hissediyorsam; Allah aşkına sorarım size, ben serseri olmayım da kim olsun! Sayın hanımefendi, ben bu ufacık maaşı, az buçuk Amerikan yardım veya sadakalarıyla -ki sizi gerçekten karşılıksızca seven annem ve bazı dostlardır bu yardımları yapan- harmanlayamazsam, evin yolunu bile bulamam. Fıttırmamak için bir arkadaşımın tavsiyesiyle, bolca kitap okumaya başladım. Ayrıca bir defter aldım, içimden ne geçiyorsa, karalamaya başladım bir şeyler. Yazan ben, okuyan ben, kendimi alkışlayan ben. İnanmayacaksınız, eşim bile şaşırıyor, bu rahatlığıma. Onun için doğrusunu yazdım. Evet efendim. Ben serseriyim. Hem de uzman…’’

‘’(yine gülümsüyor) Ben yinede sizi emekli yazayım efendim…’’ dedi, hafif toplu ev hanımı kadın.

İlk sene değil ama ikinci senede tiyatroya aşkımı ilk hissettiren çok değerli Buket İrtem Görmüş hocayla tanıştım. İlk ders tanışma, kendimizi tanıtma. İkinci ders oyun koyacak mıyız, koymayacak mıyız oylaması. Büyük bir çoğunlukla ‘oyun koyalım’ çıkınca, hoca, bir sürü föy ve kitap getirdi. Bunları bize verdi okumamız için. Üçüncü derste biz koca, koca insanlar, bu kadar yaşı nerde nasıl yaptığımızı bilmeden her kafadan bir ses çıktı. Hoca sınıfa şöyle bir baktı.

‘’Siz bu kitapları gerçekten okudunuz mu?’’

Tabi ki tüm sınıf, hiç izin istemeden, yine her kafadan bir ses çıkararak; ‘’Tabi ki okuduk…’’

‘’Öyle mi? Sen! (ben değil, başkası) Evet sen! Ne okuduğun?’’

‘’Hababam Sınıfı. Biri güdük Necmi, diğeri inek Şaban. Gırgır şamata. Çok komik hocam…’’

‘’Demek bunu oynayalım diyorsun. Peki; NE ANLADIN okuduğundan, kim yazmış bu oyunu?’’

‘’Şey… " Kem, küm…

‘’Otur yerine! Sen daha koskoca Rıfat Ilgaz’ı tanımıyorsun! Bak arkadaş! Okuduğun eseri kimin yazdığını bilmiyorsan, tiyatro yapmayacaksın. Çünkü! Tiyatro öyle sahneye çıkayım, oynayayım, hemen şöhret olayım, paraları götüreyim mecrası değildir! Tiyatro, öncelikle insanı insana anlatan bir SANAT dalıdır! Bunun için disiplinli olacaksın. Okuduğunuz eserin önce yazarını bilecek, o yazar hakkında bilgi edineceksiniz. Yazdığı eseri anlayıncaya kadar defalarca okuyacak,  gerekirse satırların altlarını çizecek, içinizde hazmedecek ve yazar ne anlatmak istemiş, onu anlayacaksınız. Biz burada nefes açma, diksiyon derslerini es geçerek bir şeyler vermeye çalışacağız, zamansızlıktan. Şimdi! Size, hepinize bir metin vereceğim. Bunu iyice okuyun. Anlayın. Haftaya okuma yapacağız…’’

Tiyatro Aşkım işte böyle başladı. Belki de bu aşk yıllarca içimde varmış veya bir yerlerde saklanmışta hiç ortaya çıkmamış. Kim bilir; belki de ben istememiştim ortaya çıkmasını. Öyle ya dünyanın kendisi değil midir sahnenin ta kendisi ve bizlerde figüranları…

’Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir…’’

Baş Öğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Yaşıyorsa kulakları çınlasın, vefat ettiyse ışıklarda uyusun, benim ilk temelimi atan sevgili ilkokul hocam Ahmet Bozkurt ve bende emeği bulunan tüm öğretmenlerimin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN… bu arada ATANAMAYAN ÖĞRETMENLERDEN BİRİ OLAN FEDAİ ÖĞRETMENİDE rahmetle anıyorum.

Bugünlük bu kadar. Kendinize ve sağlığınıza çok iyi bakın ve unutmayın! Hayat kısa!!! Hayallerinizin ve içinizdeki çocuğunuzun peşinden gitmeyi hiçbir zaman bırakmayın…

Pepo

16-12-2021/Erdek