Yerel Seçimlere Beş kala Uyanıyoruz

YEREL SEÇİMLERE BEŞ KALA 
UYANIYORUZ

Başlığı okuyunca acı acı gülümseyenler, (Hadi canım sen de!) diyenler olacaktır eminim. Hatta ben, hoş görünüze sığınarak cüretimi biraz daha artırıp uyanıyoruz, değil (Uyandık) diye başlık atmak istiyorum...

İçimde bastıramadığım bir istek, bir coşku var. Uyanıklığımızdan ç imdik yemiş gibi emin olmamız gerek. İnanmayanlar, kendini hala uykuda sananlar lütfen dikkat ediniz! Uyandık da; gördüklerimize inanmakda zorlanıyoruz. Osmanlı Devletinin son yıllarında yaşanan beka sorunu bu günlerde ağızlara sakız, büyüklerimiz bundan söz ediyor. Yani devletimiz yok olma tehlikesiyle karşı karşıya demek istiyorlar. Hani dünyanın en büyük en güçlü ordularından birine sahiptik. Hani dünyada, kendi kendine yetebilen ülkelerin arasındaydık? Hani ekonomik kriz bizi teğet geçmişti? Ne oldu da , birde bire beka sorunu karşımıza dikildi?

On onbeş senelik geçmişimize topluca, tarafsız bir gözle şöyle bir bakalım; Şimdiye dek; din , devlet, ahlak, doğa konularında hiç bu kadar düşünebilmiş miydik. Son yıllarda bu değerler üzerine olumlu olumsuz çok etki oldu. Çimdik üstüne çimdik yedik ve bu etkilerden sürekli tepkiler doğdu. Düğünlerde, kınalarda, törenlerde ağaç tohumu, ağaç fidesi dağıtmak kimsenin aklına gelmemişti. Hatıra ormanlarda hiç bilmediğimiz yerlerden birbirimize ağaç hediye etmezdik, dünyanın diğer ucunda nesli tükenmekde olan bir hayvanı sahiplenmezdik. Din hakkında kimse fazla düşünmez, büyüklerimizin anlattıklarını dinleyip ezberlemekle yetinirdik. Kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları hatta insan hakları hakkında fazla kafa yormazdık. Kurumların adı değiştirilmiş, adının önündeki harfler kaldırılmış farkedilmezdi. Çoğumuz maaşımızı net bilmezdik, alırdık ve harcardık. Bu kadar ince hesaplar yoktu. Soğan, patates, patlıcan alırken kılı kırk yarmazdık. Ekmeğin her türlüsü kabulümüzdü. Damacana su almaz, çeşmelerden hatta kuyulardan, derelerden içerdik suyumuzu kana kana.

Bu nasıl bir uyanmaksa; gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. Etrafı radar gibi tarıyoruz. Bilmediğimiz markalarla tanıştık. Demokrasi, ahlak, siyaset anlayışımız yeniden şekillendi. Öyle bir uyandık ki; artık uyumak ne mümkün? İBNİ SİNA' dan beri bu kadar doğal ilaç tarifi yapılmamıştı. Organik, inorganik nedir biliyoruz artık. İnsanlar, doğar, büyür, gelişir, kendilerine benzer yavrular yetiştirip ölürlerdi. Protez kollar, bacaklar, değişen damarlar, emanet organlar olmazdı. Tepemize saç ektirmez, altı ayda bir göz kontrolü yaptırmazdık. Bir mahalleden bir bilemedin iki kişi Hac'ca gider. Onların giriş kapıları türbe yeşilinine boyanırdı. O kapıların önünden geçerken saygımızı göstermek için şekilden şekile girerdik. Şimdi Hac'ca gitmek yetmiyor. Tekrar tekrar umrelere gidiliyor, kim hacı kim hoca anlamak için pür dikkat yaşıyoruz.Biz bir uyanış yaşadık.

Vallahi de billahi de uyandık!

 Bize zarar veren, vermeye niyeti olan, hakkımızda olumsuz düşünen kim varsa gayet açık, gayet net görüyoruz. Kimse saklanmıyor, hiçbir olay gizli kalmıyor. Çoluk çocuğun bile elinde, gelişmiş bilgisayarlar var. Tık, tık, tık.... Hoooop dünyanın öbür ucundayız, hoop uzayın derinliklerindeyiz. Biz görmesek, bilmesek de; bilenler, görenler; bilmeyen , görmeyenlere anlatıp öğretiyor. Yok artık( uyuyorduk, eve hırsız girmiş, ne var , ne yok götürmüş.) demek.

Hırsız kaçmıyor, biz kovalamıyoruz. Uğursuz saklanmıyor, biz aramak zahmetine katlanmıyoruz. Her kademeden insan anamıza bacımıza laf söylüyor. İçimizde etiyle kemiğiyle yaşayan insanlar türlü şekillerde birbirlerini suçluyorlar. Tehditler, isyanlar, inkarlar önümüzde yaşanıyor. Efeler cengaverler bir adım ötemizde. Öğrenmek, anlamak, doğru karar vermek için neyimiz noksan?

Yerel seçimlere ramak kaldı. Biz, bir kez daha yanlış karar verirsek. Şu ana kadar karar veremediysek. Baskı altındaysak. Aldatılıyor, aldanıyorsak. Çekap zamanı gelip geçmiş demektir. Farklı görüş grupları, kendi içlerinde sorun yaşıyorlarsa, birlik beraberlik sağlanamıyorsa; yazık bu millete. El ele tutuşmak için daha ne görmemiz, ne yaşamamız gerekiyor? Kirli siyaset tam bir kabusa dönüştü, hakaretler, tehditler, tutarsız sözler, asılsız vaatler bitsin artık. Bir kez olsun farkındalık yaşayalım. Düze çıkalım. Herşey yolunda giderse dört yıllık bir paket program bizi bekliyor. Dört yılda neler olmaz? Ulus tavrını koysun ortaya. Takke düşsün kel görünsün!

Haydi hayırlısı!
ULVİYE KARA AKCOŞ-BANDIRMA - 26-03-2019