Yapay Et

YAPAY ET

Tarımda teknolojik gelişim insanlığın tarihiyle birlikte gelişmektedir. Avcı- toplayıcı kültürden yerleşik düzene geçiş daha sonra ilk toprak işleme aletleri geliştirilerek boyut değiştirmiştir. 1990’lardan itibaren biyoteknoloji alanındaki gelişmeler tarıma yeni bir boyut kazandırmıştır. Önce hibrit tohumların üretimi hızla artmış peşinden Genetiği Değiştirilmiş organizmalarla üretim olumsuz koşullarda bile sürdürülebilir bir hale gelmiştir. Hatta Uzakdoğu’da yaşayan insanlarda görülen A vitamini eksikliğini gidermek için pirince A vitamini eklenerek Golden Rice (Altın pirinç) üretilmiştir.

Tarımsal üretimdeki teknoloji hız kesmeden devam ederek hayvancılık disiplininde suni tohumlamayla başlayan süreç kopyalamaya evrilmiş ve ilk kopya koyun Dolly doğmuştur. Bugün geldiğimiz noktada bir yandan iklim krizi, öte yandan yeni üretim modelleriyle “Yapay Et” insanlığın gündemine girmiştir.

Yapay Et nedir ve neden ihtiyaç duyulmuştur?

Dünya’da, artan nüfus ve azalan kaynaklar nedeniyle bir süredir alternatif protein kaynakları üzerinde çalışılmaktadır. Özellikle son yıllarda et endüstrisinin kaynaklarını yeterli oranda güçlendirememesi ve artan tüketim ihtiyacını karşılayamaması hayvan sağlığı ve endüstriyel üretim alanında yeni çözümler üretilmesine yönelik çabaları artırmıştır. Laboratuvar ortamında hayvan hücresinden çoğaltılarak üretilen ete “yapay et” veya “hücre kökenli et” adı verilmiştir. Yapay et, biftek, domuz, tavuk ve hatta balık eti olarak üretilebilmektedir. Ancak bunların büyük çoğunluğu henüz gıda pazarı için yeterli uygunlukta değildir(1). Yapay et farklı organizasyonlarda farklı isimlerle anılmaktadır. Gerçek etin savunucuları olan et üreticileri ve Amerikan Et Bilimi Derneği üyeleri yapay eti, kültür dokusu olarak tanımlarken, temiz bir gelecek için mücadele eden aktivist dernekler ise temiz et tanımını tercih etmektedir. Ancak bütün adlandırmalar içinde en yaygın kullanım “yapay et” veya “kültür eti”dir(2)

Dünya genelinde 7,3 milyarı geçen nüfusun 2050 yılına kadar 9 milyarı aşacağı öngörülmektedir. FAO verilerine göre; 2050 yılında artan nüfusu besleyebilmek için yüzde 70 daha fazla besine ihtiyaç olacaktır. Artan et ihtiyacı için çiftlik üreticilerinin daha fazla hayvan tedarik etmesi, beslemesi ve kontrol atında tutması gerekmektedir. Bu durumun, tarım ile hayvancılığa ayrılan alanın sınırlı olmasından dolayı ekonomik sıkıntılar yaratabileceğinden sürdürülebilirlik açısından çok mümkün olmayacağı düşünülmektedir(3). Küresel et endüstrisinin mevcut kapasitesinin sınırlarına ulaştığı tahmin edilmektedir. Geleneksel et endüstrisinin karşılaştığı zorluklarla mücadele için verdiği çaba ise; girdilerin azaltılması, atıkların azaltılması ve verimliliğin en üst düzeye çıkarılması için doğal süreçlerin teşvik edilmesi amacıyla onarıcı çiftçilik, organik tarım vb. faaliyetlerin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. Aynı zamanda araştırılan ve geliştirilen diğer ürünler ile et yerine laboratuvar ortamında üretilen mikro proteinlerin, bitki ve böcek bazlı proteinlerin de kullanılması gelenekselliğin dışına çıkılmasına katkı sağlamıştır. Yakın zamanlarda görülen kuş gribi, domuz gribi gibi hastalıklar ve günümüzde, net olarak kanıtlanmasa da COVID-19’un hayvanlar tarafından insanlara bulaşmış olabileceği riski de alternatif et çözümlerini çekici hâle getirmiştir(4). Dünya üzerinde gıda tüketiminin en ucuz olduğu ülke olan ABD’de vatandaşlar gelirlerinin yüzde 10’unu gıdaya harcamaktadır. ABD vatandaşları yılda ortalama 55 kg’ı tavuk eti olmak üzere, 122 kg civarında et tüketmektedir. İngiltere’de yıllık ortalama 80 kg et tüketildiği bilinmektedir. Günümüzde dünya üzerinde milyarlarca genetiğiyle oynanmış tavuk, gıda ihtiyacını karşılayabilmek için üretilmekte ve ölmektedir. Bu yüksek kârlı ama acımasız üretim sisteminin değişimi için alternatif arayışlar da yapay et araştırmalarının elini güçlendirmektedir(5).

Gıda Güvenliği ve İnsan Sağlığı Açısından Yapay Et Teknolojisi

Yapay et çok karmaşık yapısı nedeniyle ciddi bir inceleme süreci gerektirmektedir. İnsan sağlığı açısından oluşturulacak güvenlik gerekliliklerinin belirlenmesi ve bu süreçlerin izlenmesi, genetik olarak müdahale edilmiş bir yapının sindiriminin etkileri ve kanser hücreleri ile olan etkileşimi önemli inceleme alanlarını oluşturmaktadır. Genetik müdahale ile üretilen yapay etin içerisinde kanser hücresi özelliğinde büyüme gösterecek yapıların yarattığı endişe, üretimleri planlayan şirketlerin üretim yöntemleriyle ilgili uyguladıkları gizlilik prosedürleriyle daha da büyümektedir. Ancak bazı şirketlerin açık patent uygulamasıyla yaptıkları kayıtlarda onkojenik ve/veya kanser hücresi oluşumu gözlemlendiği bilinmektedir. Memphis Meat firmasının aldığı patentte modifiye edilmiş pluriptent hücre hatlarında tümör baskılayıcı protein izlerine rastlanmıştır.

JUST Inc. şirketinin aldığı patent ise hücre çoğaltma aracısının kanser benzeri hücrelerin de gelişmesine olanak sağladığını göstermektedir. Asıl sorun ise laboratuvar ortamında buna sebep olan çoğaltma aracısının sindirimle emilerek insan kan dolaşımına karışabilmesidir(6).

Yapay et üretiminde kök hücre kullanıldığı müddetçe kanser hücrelerinin büyüme riski olacaktır. Harvard Kök Hücre Enstitüsü (HSCI), Harvard Tıp Fakültesi (HMS) ve MIT Genel Enstitüsü içerisinde bulunan Stanley Psikiyatrik Araştırma Merkezi (Stanley Center for Psychiatric Research at the Broad Institute of MIT), laboratuvar ortamında çoğaltılan kök hücrelerde genellikle hücrenin büyümesi ve bölünmesini kontrol eden TP53 (p53) geni gibi önemli tümör baskılayıcı genlerin mutasyonuna ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir. Bu sorunun laboratuvar ortamında et üreten firmalarca pahalı olmayan genetik sekans yöntemlerinin kullanımıyla üretimin kontrolü ve uygun görülmeyen kültürlerin hariç bırakılmasıyla ortadan kalkabileceği de bilinmektedir(6).

Gıdalarda kansere sebep olabilecek katkı maddeleri 1958’de düzenlenen Gıda Katkı Maddesi Değişiklikleri Delaney Maddeleri (Food Additive Amentments Delaney Clauses) ve 1960’da imzalanan Federal Gıda, İlaç ve Kozmetik Yasası (Federal Food, Drug and Cosmetic Act- FFDCA) Renkli Katkı Maddeleri Değişiklikleri (Color Additive Amendments) ile yasaklamıştır. Yapay ete rengini veren ve hücre çoğalmasında bulunan hücrelerin renkli katkı maddesi olarak tanımlanması ihtimali bulunmaktadır. Ayrıca yasalar kanser gibi hastalık semptomu bulunan hayvanların et ticareti için satışını da yasaklamıştır. Bu gibi yasaların dikkate alınarak yeni yöntemlerle yapay et üretimine daha ciddi bir güvenlik perspektifiyle yaklaşılması gerekmektedir(6). Bir diğer açıdan yeni yapılan bazı araştırmalar da yapay etin doğru güvenlik önlemleri ve şartlar altında sağlıklı olabileceğini göstermektedir. ABD Ulusal Sağlık Ensitüsünün yaptığı bir araştırma üretilen yeni nesil yapay etlerin fiber folakin (folik asit) ve demir bakımından gerçek etle aynı olduğunu ve doymuş yağ oranının daha düşük olduğunu göstermektedir. Ancak araştırmacılar yapay etin daha az protein, çinko ve B12 vitamini ve daha fazla tuz içerdiğini de belirtmektedir. Bu veriler bitki kökenli çoğaltılan yapay etler için geçerlidir. Araştırmalar geliştikçe ve daha güvenli yapay et üretimi imkânları ortaya çıktıkça günümüzde yaşanan yüksek tansiyon, obezite gibi kronik rahatsızlıkların önüne geçilmesi için bir umut doğmuştur. Bitki kökenli üretilecek yapay etlerin tuz oranının geliştirilmesiyle gerçek ete göre daha sağlıklı bir alternatif ortaya çıkabilir(7). Bir sonraki yazımda sizlere “Yapay Etin” maliyetini, avantaj ve dezavantajlarıyla ne zaman piyasaya sürüleceğini anlatacağım.

Dünyada bütün ülkeler gıda güvenliği açısından birçok çalışma yaparken ve önlem alırken biz toplum olarak kendi kısır döngümüz içinde hapsolmuş durumdayız. Tıpkı Ortaçağ’da “meleklerin cinsiyetini” tartışan bir karanlığın içine hapsolmuş haldeyiz.

Sahi ya meleklerin cinsiyeti var mı?

Kaynakça:

1. Davies, Emma; “What is lab grown meat? A scientist explains the taste, production and safety of artificial foods”, Science Focus, https://www.sciencefocus.com/science/what-is-lab-grown-meat-a-scientist-....

2. Zhang, Sarah; (2018), “The Farcical Battle Over What to Call Lab-Grown Meat”, The Atlantic, (13 Temmuz 2018), https://www.theatlantic.com/science/archive/2018/07/lab-grown-meat/565049/.

3. Chriki, Sghaier; Hocquette, Jean-François; (2020), “The Myth of Cultured Meat: A Review”, frontiers in Nutrition,

4. Feyza Demirdiş, Hatice; (2020), “Yapay Et Üretim Teknolojisi ve Geleceği”, Gıdabilgi.com, https://www.gidabilgi.com/ Makale/Detay/yapay-et-uretim-teknolojisi-ve-gelecegi-16cf24

5. Dutkiewicz, Jan; N Rosenberg, Gabriel; (2021), “Man v food: is lab-grown meat really going to solve our nasty agriculture problem?”

6. Hanson, Jaydee; “Is Lab-Grown Meat Healthy and Safe to Consume?”, One Green Planet, https://www.onegreenplanet.org/natural-health/is-lab-grown-meat-healthy-....

7. Reinberg, Steven; (2021), “How Healthy Are the New Plant-Based ‘Fake Meats’?”, WebMD, (17 Haziran 2021), https://www.webmd

11-09-2022/ CEVDET AYAN