UZMAN YORUMLARINDAN ANLARIZ
Öncelikle,
yaşlısı, genci tüm annelerin anneler gününü kutlar;
evlatlarının sıkıntılı günlerini görmemelerini, onlar için göz yaşı dökmemelerini dilerim.
Biliyorsunuz,
Mustafa Kemal Atatürk’ün annesine, ailesine ve kendisine ağır hakaretler edildi.
Utanmazca, haysiyet cellatlığı yapan bu güruha,
nankörlüğü sınırsızca yaşandığını söylemek az gelir,
‘Kem söz sahibine aittir’, ‘Misli ile iade’ demekse kibarlık olacaktır.
En iyisi:
“Sizi, ‘mutlak adalete’ havale edelim…” diyerek bırakalım, layığını bulacaklardır.
Belki
Hulusi Bey de, cılız birkaç cümle etmiş olmaktan utanacaktır. Kim bilir?
*
Amerika, PYD’ye ağır silahlar verecekmiş, karşı çıkıp kınamışız…
ABD, Dış İlişkiler Konseyi Başkanı da:
Sayın Partili Cumhurbaşkanının, Başkanlarını ziyarete gidecek olmasını kastederek,
‘Ziyaret iptal edilirse büyük kayıp olmaz’ demiş.
Ankara’dan seyahatin iptali için bir “ima” duymadığımıza göre:
Hani, insanın aklına gelmiyor değil, ‘Gelmeyin’ diyecekler de diyemiyorlar;
diplomatik bir dille ‘kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ ayaklarına mı yatıyorlar?
Ne dersiniz?
Pek yakında uzman yorumlarından neyin, ne olduğunu anlarız.
*
ABD’nin YPG’ye ağır silahlar vermesi Ülkemiz açısından ve Ortadoğu barışı açısından yanlıştır.
Sizce; Amerika’nın, YPG ve PKK destekçiliğine soyunması, dış politikamızdaki sorunlara ve
caydırıcılığımızın azaldığına, stratejik ortağın bizleri takmadığına işareti değil midir?
*
Konu, caydırıcılık ve etkili siyaset olunca bir anı anlatalım mı?
Gün, İtalya’nın Rodos’a askeri yığınakta bulunduğu ve Habeşistan savaşının başlamasından
önceki günlerdendir.
Bir akşam Atatürk’ün sofrasına çağrılanlar onu ayakta ve balkonda gezinirken bulurlar.
Atatürk sorar:
-Tevfik Rüştü Bey nerede?
-Ankara Palas’ta, Bazı elçilere bir ziyafet veriyor.
-Biz de oraya gitsek olmaz mı?
Arkadaşları bunun protokole uygun olmadığını anlattılar. Fakat Onun kararı kesindir.
Ankara Palas’a vardığı zaman, ziyafet verilen salonda Arnavutluk Elçisinin yanına oturur.
Elçiye sorar:
-Gazetelerde bir takım resimler görüyorum, Arnavutluk’ta operet mi oynanıyor?
Atatürk’ün bu sözleriyle o zamanlar yeni kral olan Zogo’nun sorguçlu resimlerini kastettiğini
anlamakta gecikmeyen elçi ne söyleyeceğini şaşırır.
Atatürk devam eder:
-Cumhuriyet’ten ne zarar görüldü ki, Arnavutluk’ta krallık ilan edildi? Hem, takip edilen politika da
tehlikelidir. İtalya’nın Arnavutluğu Balkanlarda bir basamak yapması ihtimali uzak değildir.’
Devam eder:
-Haber aldığıma göre, Roma’da bazı öğrenciler elçiliğimizin önünde gösteri yapmışlar.
Antalya’yı istemişler. Antalya sigara paketimidir ki, elçi cebinden çıkarıp versin. Antalya buradadır.
Buyurun alın! Hem benim bir teklifim var. Eğer hakikaten böyle bir şey düşünülüyorsa, Mussolini
Hazretlerine izin verelim. Antalya’ya asker çıkarsınlar. Bütün çıkarma tamam olunca savaşırız.
Mağlup olan hakkına razı olur.’
Elçi:
-Ekselans bu bir savaş ilanımıdır?
Atatürk:
-Hayır, Ben burada bir fert olarak konuşuyorum. Türkiye’de savaş ilanı ancak Büyük Millet Meclisi
kararıyla olur.
Fakat unutmayınız ki, gerektiği zaman Büyük Meclis Türk Milletinin duygularına tercüman olmakta
gecikmez.
Konuşmanın bu hal çerçevesinde olması üzerine, İsmet Paşa’ya telefon edilir ve Ankara Palas’a
çağrılır.
Atatürk de bunu haber alınca etrafındakilere:
-Hükümet geliyor, biz gidelim. Diyerek Ankara Palas’ı terk eder.
Çankaya’ya dönüldüğü zaman herkes meraktadır.
Atatürk, merakla ne söyleyeceğini bekleyenlere,
-Artık İtalya ile savaş tehlikesi yoktur. Rodos’a yapılan yığınak Habeşistan’a dönecektir. (1)
*
İşi gücü, kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret etmek olmayan ‘gerçek’ tarihçiler bilirler ki,
İtalyanlar kısa bir süre sonra Rodos’a yaptıkları askeri yığınağı Habeşistan’a yönlendirmiştir.
Not:
1- Münir Hayri Egeli, Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar