Umutsuzluğa Yer yok!!

Umutsuzluğa Yer yok!!

Yaşlı bir İtalyan bir gün kiliseye gidip papaza; ''Papaz efendi... Günah çıkarmak istiyorum...'' der.

''Olur...'' der papaz ve günah çıkarma odasına girerler.

‘’Papaz efendi; Savaş zamanında genç ve güzel Yahudi bir kadın Nazilerden ve kara gömlekli faşistlerden kaçıp bana sığınır. Bende bu genç ve güzel Yahudi kadını tavan arasında sakladım.''

''İyi yapmışsın!'' der papaz.

''Savaş zamanında bu genç ve güzel kadınla aramızda bir sevgi doğdu ve bu sevgi sonunda aramızda güzel bir ilişki doğdu. Bu ilişki zamanla aşka ve sevişmelere dönüştü. Artık onu görmeden, onunla sevişmeden günlerim geçmiyordu papaz efendi. Bu yaptığım günah mıdır papaz efendi?’’

''Savaş zamanıydı, değil mi evladım?''

''Evet...''

''Sayılmaz evladım. Savaş zamanında insanoğlunun her şeylere ihtiyacı doğar. Sevmekte, sevilmekte, sevişmekte bunlara dahildir. Doğaldır evladım. Onun için yaptığınız ve yaptıklarınız günah sayılmaz. Müsterih ol!''

''Teşekkür ederim papaz efendi'' der yaşlı adam ve tam çıkmak üzereyken;

''Papaz efendi...''

''Buyur evladım''

‘’Bir şey daha sorabilir miyim?''

''Sor evladım...''

''Papaz efendi...''

''Sor evladım, ne istiyorsan sorabilirsin...''

''Papaz efendi... Ben...'' der yutkunarak ve sonra devam eder; ''Ben henüz kadına  savaşın bittiğini söylemedim. Bu; bu şimdi günah mıdır değil midir; papaz efendi...''

Merhaba dostlar,

Milletvekillerinin; birbirleriyle sataşmaları, an itibarıyla doların başını alıp gitmesi (21. Şubat; saat: 17.45; 1 dolar= 6.12 kusur, 1 euro= 6.62), bu olumsuz tablonun halkın sırtında ki ekonomik yükü daha bir ağırlaştıracağının gerçeği ve dün İdlib’ten gelen iki kınalı kuzumuzun şehit haberi gibi buna benzer iç karartıcı haberlerin üzerine bu fıkra veya hikaye ile amacım; bir nebze asık yüzümüzün az buçuk tebessümünü sağlamak. Ha diyeceksiniz ki; nasıl gülsün yüzümüz? Görmüyor musun? Etraf kan barut yangın halinde!! Haklısınız ama hayatta devam ediyor. Ben, karaları bağlamanın hiçbir zaman çare olmadığına, olmayacağına hatta olamayacağına inananlardanım. Gazi Mustafa Kemal’in dediği gibi ‘’umudu asla yitirmemek’’ olduğuna inanırım.

Çıkış yolu mutlak vardır dostlar!

Onun yolu da yaşananları unutmamak, balık hafızalı olmamak, geçmişimizden ve yaşananlardan ders almak, her daim uyanık olmak, her ne oluyor ve yaşanıyorsa merak etmek,sormak, soruşturmak, araştırmak, her türlü olumsuzluğa bilimsel, ilmi, akli ve objektif yaklaşımlarla çare üretmekten geçer. (bence)

Onun için ne yaşanırsa yaşansın; umudumuzu asla kaybetmeyeceğiz. Yaşadıklarımızın tümünü; kaldığımız yerden gülümseyerek, hep beraber, birlikten biz olarak, tek yumruk halinde, haksızlıklara ve adaletsizliklere gözleri kapamayarak, bunlara ortak olmayarak, sadece doğruyu, dürüstlüğü, insani her türlü seviyeyi ve yaşamı savunarak sağlayabiliriz. (bence)

Aziz Nesin’i bilir misiniz? En azından duymuşsunuzdur ismini. Bana göre zamanımızın Nasrettin Hocası. Onu daha çok kitaplarıyla, kitaplarındaki mizahi fıkralarıyla, sahnelere konmuş oyunlarıyla, filmlere (Zübük - Kemal Suna l) dizilere (Tatlı Betüş -Türkan Şoray) konu olmuş romanlarıyla anımsayabilirsiniz.

Neyse; bu dev aydının aynı zamanda büyükler için yazdığı masal kitapları da var. Bunlardan biride ‘’Hoptirinam’’ adlı oldukça eski basım masal kitabıdır. (1958)

Size bu kitaptan ibretlik ‘’Camgöz ile Sardalye’’ adlı bir masalı, özet halinde yazmaya çalışayım. Diyor ki;

‘’Ben balıkçıyım, denizler de camgöz denen bir balık vardır. Kıyıcı, yırtıcı, hain bir balıktır ve sardalyelere de meraklıdır. O küçücük pullu pullu sardalyeleri yer, aman bile vermez. Sardalyeler bakmışlar; bu dev camgöz denen canavar, hep kendilerine saldırıyor. Balıklar bunun nedenini araştırmışlar ve artık suyun dalgalanmasından mı veya kendi kokusundan mı ne; camgözün geldiğini anladıklarında; kaçmaya, koşuşmaya, birbirinin üstüne toplanmaya, sıkışmaya, sıklaşmaya başlamışlar. Böylece denizin içinde adeta bir duvar oluşturmuşlar. O kadar ki; Camgözün boyu bir-bir buçuk metre olmasına rağmen, sardalyeler o küçücük bedenleriyle camgözün boyundan daha büyük olmuşlar.

Camgöz denen canavar, sardalyelere iyicene sokulur, sokulur; ama o’da ne!! Sardalyeler birbirlerine dayanıp bedenleriyle hep birden PULLARINI atmazlar mı!! Denizin içi bir anda pul pul olur ve!! O camgöz denen canavar; PULLARDAN GÖZLERİ GÖRMEZ OLUR, körleşir, ve yanını yöresini görmeden anında KAÇAR GİDER…

Biz balıkçılar, sardalyelerle camgözün savaşını, denizin pul pul olmasından anlarız ve ne zaman ki deniz pul pul ışıldar, yanar adeta; o zaman biz de kancayı atarrr, camgözü YAKALARIZ!!’’

Balıkçı sözlerini şöyle bitiriyor: ‘’Arkadaşlar, dostlar! Camgöze kanca atmayı bize bırakın, amma; siz de ATIN PULLARINIZI!! Yoksa akıbet hep bellidir. Camgözler sardalyeleri hep yer bitirir!! Ona göre…’’

Aziz Nesin’se masalının sonunda; ‘’Bu balıkçıya kulak verin, hadi, hep birlikte atalım pullarımızı CAMGÖZÜN ÜSTÜNE, pullarımız çıksın su yüzüne…’’ der.

Demek ki neymiş; BİRLİKTEN BİZ OLUNURMUŞ!!

Yazının başında dediğimiz gibi; umut her zaman vardır, yeter ki karaları bağlamayalım ve her ne olursa hep gülümseyelim, sevgili dostlar…

Esen kalın, sevgiyle kalın

Pepo,- 21. Şubat. 2020 -Erdek - 19.15