Tuvalet Kağıdı

Tuvalet Kâğıdı

Selam Can Dostlarım,

Bugün Sermet Çağan Ustayı anlatmadan önce, az buçuk gazetelerden okumak zorunda kaldığım bazı haberler hakkında naçizane bir şeycikler karalamak istiyorum. Mesela, hazine garantili ihaleler, hayatın günden güne pahalılaşması, marketlerde çalışan değerli dost ve emekçi elemanların an ve an raflardaki etiketleri maalesef tüketici aleyhine değiştirmek zorunda kalması, kadına yapılan darp, şiddet, taciz, tecavüz ve cinayetlerin hız kesmeden aynen devam etmesi; daha yazayım mı!! Benzine, mazota, tüp gaza yapılan zamlar; ohoooo ! Bunlar zaten rutinleşen hayatımızda, hep var olan şeyler değil mi zaten. En son, sütü evimize beş liraya kadar getiren sütçünün eşime;

‘’abla kusura bakma, süt sekiz lira oldu…’’ demesi…

Çok değerli Ağabeylerim, Kardeşlerim, Ablalarım, Ağabeylerim…

Süt! Süt ya süt ! Bildiğin süt!

Yoğurt yap, peynir yap, çorbasını yap, sütlaç, muhallebi, kakaoya kat pasta yap, peynirini dost meclislerinde kavunun eşliğinde mezene arkadaşlık yap, kahvaltıda ye, güne iyi başla, sana enerji versin; en önemlisi de bebelerin ve çocukların daha sağlıklı büyümeleri için tüm vitaminlerini seferber etsin.

Biz iki buçuk kilo süt alır, on iki buçuk lira verirdik.

Şimdi!! YİRMİ LİRA!

Süt; insan hayatının beslenmesinde, gelişmesinde, büyümesinde; ve hatta yaşamın olmazsa olmazı!! Şimdi; bir aile düşünün. Çoluk, çocuk, bebe, dede, nine ve kendileri. Hadi biraz insaflı olalım, azaltalım nüfusu, 3 veya 4 kişilik çekirdek aile olsun.  Böyle bir aile İnsanca Yaşamak İçin; haftada en az dört veya beş kilo süt tüketmez mi? Bence İnsanca Yaşamak İçin bu miktar az bile kalır. Asgari ücretin ortalama ücret olduğu bu zamanda, bir, hadi iki, yani karı-koca  çalışsın, eve giren asgari ücret maaşıyla, kiracıysa; önce kira mı ödesin, ekmek su mu alsın, süt mü alsın. Uzun zamandan beri yaşamamız için gereken ne varsa, hayatımızın ayrılmaz ortağı olan faturalar! Hem de ne faturalar. Ne yapacak? Eşler yemeyecek, içmeyecek, evlatları için süt alacak. (Biz böyle yapardık da) O zaman 5 kilo yerine 2.5 kilo alacaklar, 40 lira yerine 20 lira ödeyecekler sütçüye. Sırf çocukları iyi beslensin diye…

Şimdi… Sevgili Canlar; yazımda dediğim gibi ben YAZAR DEĞİLİM.  Dolayısıyla öyle bilgili, akıllı, zeki, allame biri hiç değilim. Ha, nesin diye sorarsanız; diğer yazılarımda da belirttiğim gibi serserinin biriyim naçizane. Ben öyle ekonomi, siyaset, hukuk, adalet, şu veya bu; ne bilirim ne anlarım. Bilseydim zaten, serseri değil, gerçek bir gazeteci veya yazar olurdum; herhalde…

Ben, sabah haberlerinde söylenenleri veya anlatılanları dinleyen, okuduğum gazetenin 3. Sayfa dahil, haber, makale ve röportajlarını birkaç kere okuyup anca anlamaya çalışan garibin biriyim.

Yanlış yazmadım, "ANLAMAYA ÇALIŞAN" kelimeleri aynen doğrudur sevgili dostlar.  Çünkü son zamanlarda yaşananları, mesela kadın cinayetleri, ekmek kuyrukları, fiyatların neredeyse saat ve saat değişmesi, hatta televizyonun sağ köşesinde, an ve an barometre gibi değişen döviz ve altın fiyatlarını HİÇ ANLAYAMIYOR, ANLAMDA VEREMİYORUM…

Neden mi?

Ben 55 model antik eser, hatta milattan önce, neredeyse fosilleşmiş, dinozorun biriyim. Bu zamana değin çok olaylar gördüm ve yaşadım. Herhalde o zamanlardan kalmış kafamın dikine yaşamak ki serseriliğe o zamanlardan başlamışım. O kadar ki, serserilik öylesine işlemişti ki içime; ÖZGÜRLÜĞÜN bir amaç olduğunu; YAŞAYARAK ÖĞRENDİM. Daha sonraysa YAŞAMIN ve YAŞAMANIN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU ÖĞRENDİM.

Özgürlük ve Yaşam…

Özgürlük; yaşadığımız bu topraklarda nedensizce nefes almak, her bir taş ve çakılına alın teri ve kanla kavuştuğumuz bu güzelim vatanın tüm nimetlerinden faydalanmak ve her bir tarafı cenneti andıran bu toprakları daha cennet hale getirmek, bunun için çalışmak, öğrenmek, ilme ve bilime sıkı sıkıya sarılmak, ülkemizi daha ileriye götürmek, bizden sonrakilere de güzel bir gelecek bırakmak diye öğretmişlerdi. O kadar ki, DÜNYA  1929 EKONOMİK BUHRANI GEÇİRİRKEN, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN DEHA DOLU BİR AKILLA UYGULADIĞI EKONOMİ PROGRAMLA BUHRANIN NASIL ATLATILDIĞINI DA öğrettiler bizlere.

Yaşamsa; yaşamın ama İNSANCA YAŞAMIN ne kadar değerli olduğu.

İnsan hayatı! En kutsal değer. Bunun için ne gerekli? Barınma? Beslenme? Eğitim?

Evet. İnsan hayatının bana göre olmazsa olmazları en azından bunlar. Çünkü söz konusu olan İNSANCA YAŞAMAK! Evet, Türkiye eski Türkiye değil artık. Tamam. Amenna. Kabul. Zamanla birçok teknik gelişmeler, maddenin tabiatı gereği oldu ve bizde yaşadık, öğrendik. Henüz okula başlamamışken 60’lı yıllarda, iğneyle kuyu kazan terzi babam, ikinci el, FRİGİDER marka buzdolabını, biricik sevgilisi rahmetli anneciğime sürpriz yaparcasına eve getirirken, rahmetli büyükbabam ve büyükannem, hayret ve şaşkınlıkla gözlerini kocaman açarak, babacığıma sormuşlardı.

‘’Ne bu?’’

Günümüzde dev aşamalar yapan bu dolap, teknolojinin nimetlerinden de faydalanarak,  besinleri daha sağlıklı koruyacak hale geldi. Fiyatı? Tabiri caizse dudak uçuklatan. Ama taksitli…

Yalnız bu mu? Merdaneli çamaşır makineleri öylesine otomatik bir hale getirildi ki, düğmelere sadece dokunarak çalışan ve çamaşırları da muhteşem bir şekilde yıkayan hale getirildi. Programına göre zaman bildiren bu makinelerin fiyatı da maalesef dudak uçuklatan.

Ekonomik şartların zorluğunda, evli çiftlerin paylaşacakları ortak hayat için çalışma zorunluluğundan olsa gerek, günümüzde, hem ütüleyen hem kurutan KURUTMA MAKİNELERİ ve BULAŞIK MAKİNELERİ; ARTIK HAYATIMIZIN NEREDEYSE NORMAL GEREÇİ. Aile üyelerinden biri oldu bu aletler. Televizyonu, Akıllı telefonları, Bilgisayarları yazmıyorum bile.

Bizler gençliğimizde ‘’BAĞIMSIZ TÜRKİYE’’ diye bağırırken; ben şahsen bu günlerin böyle geleceğini ve böyle yaşanacağını, hayal bile etmemiştim. Belki romantizmden, biz gençliğimizi bir başka yaşamıştık.

Baskı?

Gördük!

Darbeler? Yaşayarak gördük. Ama bu günler, bizim zamanımızdan daha bir başka. Mesela kadına verilen değer. Dolayısıyla insana verilen değer.

Demirel ve Ecevit. İki rakip siyasetçi. Yapılan muhalefet, bugünkü partilerinin ders alması gereken bir muhalefet. İkisi birden. Çıkabilirlerdi televizyon veya radyoya. (o günün tek kanalı TRT) Birbirlerini nasıl şiddetle eleştirirlerdi, bilemezseniz. Ama asla! Her ikisi de!

Nezaket lisanını asla bırakmazlardı. Eleştirilerin de birbirlerine ne kadar kızarlarsa kızsınlar –ki savundukları sadece yaptıkları eylem ve ideolojilerdi- ‘’SAYIN’’ kelimesiyle başlarlar, ‘’SAYIN’’ kelimesini bitirirler, program bittiğinde birbirlerine yarım bir tebessümde olsa tebessüm eder, tokalaşarak vedalaşırlardı. Bugün? Ben yazmayayım, seyredenler, seyretmeyenlere anlatsınlar; bence…

Günümüzde HAZİNE GARANTİLİ yollar, köprüler, havaalanları, hastaneler filan yapılıyormuş. (not: Biz gençliğimizde ilk boğaz köprüsüne karşı çıkan bir gençliktik o günün şartlarında. Ama bugün? (O DEVLETİN KÖPRÜSÜNDEN İMRENEREK GEÇİYORUZ. Keza ikinci köprü.) bir sürü köprü var. Geçişleri daha pahalı. Anlaşma yapılmış köprüleri yapanlarla. ARAÇ GARANTİLİ. Denilmiş ki, şu köprüden şu kadar garanti yolcu geçecek. Geçiyor mu? Fiyatlar o kadar pahalı ki, garantisi verilen o köprüden söylendiği kadar araç geçmiyor. Geçmeyince de biz halk olarak ödüyormuşuz. Bunları ben demiyorum, gazeteler yazıyor, televizyonlar söylüyor. Ben yazılanların ve söyleyenlerin yalancısıyım.

Aynı şekilde yollar. Havaalanları. Şu kadar uçak inecek denmiş, inmemiş. Hatta Balıkesir Havaalanı boş bekliyormuş; diyorlar. Ben bilmem. Onlar öyle diyor…

Hastanelerdeyse hiç anlamıyorum. Hasta garantili. Yani devletin verdiği rakam tutsun diye, sık sık hasta olmamız lazım gibi bir şey anladım ben. (İnşallah yanlış anlamışımdır.) Ha; birde bu hastaneler şehrin çok uzağındaymış. Gazeteler öyle yazıyor, televizyonda haberler öyle söylüyor.

Ve!! Kadın cinayetleri. Neden!! Bu kadar kolay mı oldu CAN ALMAK! Aşk, sevda… Bu mudur!! Ya erkeklik!! Böyle mi kanıtlanıyor artık erkeklik…

En son okuduğum veya duyduğum haber tuvalet kâğıtlarına gelen zamlar.

Sevgili dostlarım…

Alın çocuğunuzun geometri kitap, defter ve aletlerini. Bilhassa açıları iyi çalışın. Sinüs, kosinüs, trigonometriyi bir daha gözden geçirin. Eğer çocuğunuz henüz küçükse, liseye giden bir yakınınızdan ödünç alın, olmadı bilgide alın. Diyelim sıkıştınız. Aman Dikkat! Tuvalet kağıdınızın bir adet yaprağını dikkatle kesin. Cetvel, pergeli kullanmaktan çekinmeyin ve sancınıza göre açıları dikkatle ayarlayıp, yaprağı itinayla kesiniz. Nede olsa devir ekonomi devri, değil mi dostlar?

Geçmiş olsun…

Ha; eğer tuvalet kağıdına bir daha zam gelirse ne olur? O zaman mühendis olmaya çalışın, çünkü mühendise danışmakta pahalı olabilir…

Sayfa bitti, hatta geçti bile. Sermet Hoca bir daha ki yazıya kaldı.

Hepinize, aydınlık ve akıl dolu, sağlıklı, iyi, güzel, huzur, mutluluk, aşk dolu günler dilerim, çünkü bu günlerde en çok bunlar lazım; sanırım.

Yeniden görüşmek umuduyla sağlıcakla kalın…

Pepo

08-02-2022/ERDEK