Türkiye..Güney Marmara Çöplük Değildir !

TÜRKİYE... GÜNEY MARMARA ÇÖPLÜK DEĞİLDİR ! 

Bu yazıdaki muhatabım ve sesimi duymasını istediklerim ; Sayın Cumhurbaşkanı (Başkan), sayın CB Hükümeti, sayın Çevre Bakanlığı, sayın Vali ve Kaymakamlar, sayın Siyasi Partiler, sayın Üniversiteler, sayın Belediye Başkanları, meclis üyeleri, muhtarlar, sayın... adında ÇEVRE geçen dernekler, vakıflar ve vatansever olduğunu düşünen,  sayın halkımızdır ! 

Türkiye’de plastik atık (çöp) ithalatı, son 16 yılda 196 kat artmış-arttı !   

Şaşırdınız değil mi ? Bilgileri Greenpeace Akdeniz’in Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) ve ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI ndan aldım. Türkiye ; sadece ihtiyacı olan petrolü, buğdayı, samanı ithal etmiyor ! Türkiye, AKP iktidarları döneminde, Dünyanın ÇÖP ÜLKESİ olarak belirlendi ve sadece 2020 yılında, Avrupa’dan en çok plastik atık ve çöp alan, İTHAL EDEN ülke oldu. Aldığımız plastik atık ve çöpler için para mı veriyoruz, yoksa para mı alıyoruz ? Belli değil ! Geçen seneye (2021) göre ; sadece plastik atık ithalatında yüzde 13 artış gerçekleşti ve her gün 241 kamyon dolusu plastik atık, Türkiye’ye geldi. Son 16 yılda ise ; Avrupa’dan Türkiye’ye gelen plastik atıklar, 196 kat arttı. Tepkisiz seyrediyoruz değil mi ? 

2019 yılında Avrupa’dan Türkiye’ye gelen plastik atık miktarı 582,296 tondu. 1 yılda plastik atık ithalatı yüzde 13 arttı. Türkiye, 2020 yılında Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere’den toplam 659,960 ton plastik atık ithal etti. Türkiye 2020 yılında da Avrupa’dan en çok plastik atık alan ülke oldu. Türkiye Avrupa plastik atık ihracatının yüzde %28’ini karşıladı. Türkiye’ye 2020 yılında en çok plastik atık gönderen ilk beş ülke: İngiltere (209,642 ton), Belçika (137,071 ton), Almanya (136,083 ton), Hollanda (49,496 ton), Slovenya (24,884 ton) Yani ; Plastik atık ithalatı, son 16 yılda (2004’ten bu yana) ise; 196 kat arttı. 2022 ye göre bu artış, 200 kat ı... çoktan aştı.   

DEHŞETİ GÖRELİM Mİ ? 

İTHAL ALDIKLARIMIZIN DOĞADAKİ YOK OLMA SÜRELERİ :  Strafor 5000 yıl - 2 Milyon yıl, Cam Şişe 4000 yıl, Plastik 1000 yıl, Poliüretan (Sentetik fiberler, yapıştırıcılar, halıların alt kısmı ve sert plastik contalar) 1000 yıl, Telefon Kartı 1000 yıl, Kaset 100 yıl - 1000 yıl, Su Boruları 1000 yıl, Balık Oltası 600 yıl, Bebek Bezi 550 yıl, Plastik Tabak 500 yıl, Pet Şişe 400 yıl, Deterjan 400 yıl, Pil 300 yıl gibi sürede ancak yok oluyor! GB GB devam edebilirsiniz ! Yani ithal ettiğimiz ve kendi ürettiğimiz ÇÖP lerimizin imhası, doğal şartlarda, ancak bu yıllara tekabül etmektedir. 

Dünyanın en geniş coğrafyasına ve en yüksek nüfusuna sahip olan Çin’in, 2018 yılındaki plastik atık ithalatı yasağının ardından, plastik çöplerin yeni adresi olan ülkemiz Türkiye’de, her sene plastik atık ithalatı, nedense katlanarak artmaya devam etmektedir. Yani, n’oluyor derseniz, TÜRKİYE hızla ÇÖPLÜK oluyor arkadaş ! Ve biz... ve sözde ÇEVRECİLER, ve sözde siyasetçiler, sözde akademisyenler, bu fecaati ve dehşeti sadece seyrediyoruz ! Ben görmeyeyim de, benden sonrası tufan ! Bana ne ? Sana ne ? Ona ne ?  

ÇEVREYİ KORUMA KONUSUNDA SAMİMİ MİYİZ? 

Ülkemizde, gelecek nesillerin sağlıklı yaşaması ve gelecek nesillere sağlıklı bir çevre bırakılması için, ÇEVRE BAKANLIĞI diye bir kurum ihdas ettik ve sivil toplum da bu Bakanlığın şemsiyesinde, güya ; Sivil Toplum Kuruluşları olup, ÇEVRE DERNEKLERİ kurarak, bakanlıkla... sözde ortaklaşa faaliyet yürütüyorlar. Yeterli mi veya doğru mu ? Denetlenmedikleri için, elbette yetersiz. Örneğin ; Bandırma da GÜMÇED diye bir Çevre Derneğimiz var, ama kendine muhalif olanları üye yapmadan, kendisi gibi düşünmeyenleri de, üyelikten ihraç ederek, GÜNEY MARMARA da çevre felaketi yaratması ihtimali olan AĞIR METAL-ATIK KİMYA OSB Patronlarıyla, kapalı kapılar arkasında yemekler yiyerek, bilmediğimiz pazarlıklarla, Ana Metal OSB yi hiç eleştirmeyerek faaliyet gösteriyor değil mi? Samimiyet testinde, şimdilik sınıfta kalan bir derneğimiz !  

Aynı şekilde, Çevreden ve korunmasından sorumlu Bandırma Belediyesi de, Çevre Birimi oluşturmadan, Belediye Başkanının Ana Metal OSB Mütevelli Heyetinde olması, gizli kapalı kapılar arkasında OSB Patronlarıyla toplantılar yapması da, OSB de yer alan şirketlerin ve Belediyenin bu şirketlerinin önünü açarken (?) aldıklarını ve verdiklerini kamuoyuna duyurmayan Belediye de... samimiyet testinde, maalesef sınıfta kaldı ! 

KATI ATIK ve ÇÖP ENDÜSTRİSİ... 

Endüstri diyoruz çünkü ; artan nüfus ve daralan coğrafyada, canlıların yaşam şartları hergün olumsuz gelişiyor. Yaşama bağlı artan atık maddeler ve imha edilemeyen çöpler ekolojik dengemizi bozarken, bir de ÇÖP İTHAL EDEN ÜLKE olmamız konusu yüzünden, işbu ÇÖP ENDÜSTRİSİ konusunu irdelemek ve kendimizi sorgulamak ihtiyacı yarattı.   

Bandırma ve Güney Marmaraya kurulacak ANA METAL OSB, biliyorsunuz 1/100.000 ülke planı da denilen bir planlama ile, bölgemize geldi oturdu. Artık engelleme şansımız yok. Sanırım bu yüzden de, işbu OSB yandaşları türedi, OSB İşbirlikçileri türedi ve bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete beyler ! 

Bölgemiz halihazırda zaten, BAGFAŞ Gübre ve asit fabrikasının, ETİMADEN Asit Fabrikasının, Beyaz Et Sektörü ve bazı kimyasal fabrikaların, gıda sektörünün, tekstil sektörünün, kömürle çalışan enerji sektörünün, RES lerin, HES lerin atıkları ile,  çevresi ve canlıları ve suyu ve toprağı ile, kirlenen konumunda.  

LİSANSLI ATIK SAHA İMHA DEPOLARI...Sanayii, Endüstriyel ve evsel atıklar, Atık sular konusunda yetkili olanlar Çevre Müdürlükleri ve Belediyeler... Bunlara bağlı olarak ta, bakanlıktan izinli ve ruhsatlı lisans verilmiş özel sektör ATIK SAHA, ATIK İMHA SAHALARI var. Ama izleyin ve görün ki ; iki kurum da ÇEVRE konusunda yasa ve yönetmelikleri, gereği gibi uygulamıyorlar, duyarsızlar..! O lisanslı firmaları ve atık sahalarını da kimse bilmiyor. Veya, para vermemek, atık maliyeti ödememek için, bilmek istemiyorlar! 

Çevreyi kirleten sanayii kuruluşlarımız var ve onların iştigal ettikleri sanayii ve ürünleri de, bizim için gerekli. Ama, bu gereklilik yüzünden atıklarını sağa sola, dere yataklarına, göl kenarlarına, denize, akarsulara deşarj etmeleri, toprağı-havayı-suyu kirletmeleri de, bu kirlilik yüzünden canlı hayatının riske sokulması da... uygun değil ve üstelik yasalara göre de suç !  

İçinde ağır metal, kansorejen maddeler içeren atıkların, toprakta yağan yağmurla suya karıştığı, bu karışanların içme sularımıza girdiğini, toprakta ekilen sebze ve meyvelerin içine işleyip, oradan insana ve canlı hayatına, zarar verdiğini hepimiz biliyoruz ! Binlerce yıl doğada yok olmayan plastik mesela...Artık denizlerimizin bunu kustuğunu, insan kanında ve organizmasında, artık plastik bulunduğunu... bilim adamları ortaya çıkardılar ki, bu olayın zararı konusunda yapılan çalışmalar, hala sonuçlanmadı mesela ! 

Gıda firmaları, ürettiği üründen... tüketiciye ulaşıncaya kadar sorumludur mesela. Tesislerinden çıkan atıkların da, lisanslı firmalar eliyle imhasından da, yasal sorumludurlar. 

Kömür ocakları mesela ; uçucu külünü ve cürufunu geri alıp imha etmekten sorumlu olarak bayilere, fabrikalara satış yaptıkları halde, bir kömür firmasının KÜLÜNÜ-CÜRUFUNU geri aldığını ve imha ettiğini mesela, hiç duymadık ? İmhası gereken kömür külleri ise, rastgele ya ocakta toplanıyor ya da; sağa sola rastgele dökülüyor ! 

Gübre ve asit fabrikaları mesela ; özellikle Bandırma da oluşan ŞLAM Dağlarının mesulüdürler değil mi ? Ya asit yağmuruna neden olan baca filitrasyonu eksikliği ? Peki, Ayyıldız da Edincik merasına da tecavüz etmiş genişleyen ve Levent Mahallelerimizdeki bu şlam atıklarının imhası, neden yıllardır gerçekleştirilmemektedir ? Bilen var mı ? 

BANDIRMA da lisanslı ATIK SAHASI var mı bilmiyorum da, sadece ÇAKIL Mahallesinde B.Ş. Balıkesir Belediyesine ait asıl işi fırıncılık ve ekmekçilik olan FIRINTAŞ Şirketinin işlettiği, atık dökenlerden para aldığı bir yer var. FIRINCI nın atık lisansı ile ne ilişkisi var demiyoruz da (diyoruz aslında), AKP Balıkesir B.Ş Belediyesinin, atık sahası konusunda, Bandırma ya bir hizmeti bu mudur diyoruz ? Peki Bandırma’nın atıkları başka nerelere stoklanıyor ve başka nerelerde imha ediliyor dersek, bu soruların cevabı yok ! ATIK sahibi firma veya şahıs, nakliyeci birini çağırıyor ve bu atıklarımı sahaya götür/at diyor. Nakliyeci de, uzak mesafeyi ve atık için Fırıntaş a ödeyeceği bedeli düşünerek, işbu atıkları kimse görmeden dere yataklarına, orman yol kenarlarına, BAGFAŞ tan gelirken sol taraftaki bir çukur araziye, mezarlık arkasındaki bir boşluğa v.d yani kendince uygun gördüğü biyere atıveriyor. (ATIKLARIN RESİMLERİ BURDA !https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=512563830480819&id=100051816...

Peki bu atık sistemi böyle devam ederse, halk sağlığı, canlı hayatı tehlikede mi ? Elbette tehlikede ve görevini yapmayan sistem yüzünden, ÇÖPLÜK oluyoruz. Peki, sanayicilerin ve firmaların ve evsel atıkların takibini yapan bir sistemimiz var mı diyoruz, Çevre Bakanlığı birimlerinin, İçişleri Bakanlığına bağlı Jandarma Çevre Timlerinin ve Belediyelerin bu konuda görevli olduğunu görüyoruz da, ne Çevre timleri, ne Çevre Bakanlığı personellerini, ne de Belediye personellerini, bu sahada maalesef göremiyoruz ! Gören varsa söylesin!  

ÇÖZÜM ne derseniz, AB Uyum Yasaları ve Anayasamız ve dahi mevcut kanunlarımız eğer uygulanırsa, çözüm hepsinde var. ÇÖZÜMönce takip ve denetim, girişimci firmalara gerek hazine, gerekse Belediyeler tarafından yer teminin de, maliyenin vereceği teşviklerde ve vergi indirimlerinde çözüm var.  

Bir girişimci, şehirden uzak, coğrafyası uygun bir yerde, atıyorum 100.000 tonluk atık sahası tesis edecek. Zemini ve çeperlerini betonlayacak. Atıkların katmanları arasına toprak dökecek ve en üstünede toprak dökerek, üzerini ağançlandırarak kuyusunu-sahasını kapatacak. Bu çok mu zor ? Çevre Bakanlığı lisanslamalarında, bunları istemiyor musunuz zaten ? O zaman önce DEVLET BAŞA arkadaş ! Sayın Cumhurbaşkanı (Başkan), sayın CB Hükümeti, sn Çevre Bakanlığı, sn Vali ve Kaymakamlar, sn Siyasi Partiler, sn Üniversiteler, sn Belediye Başkanları, meclis üyeleri, muhtarlar, sn... adında ÇEVRE geçen dernekler, vakıflar ve vatansever  sayın halkımız ! Hepiniz başa !  

15/04/2022- RAMAZAN NARİN