Suçun ve Suçlunun Finansmanı

SUÇUN VE SUÇLUNUN FİNANSMANI

Başarılı operasyonlara imza atan Bandırma Emniyet Müdürlüğü çalışanlarına bir selam ve teşekkür ederek başlayalım. Her ne kadar son dönemlerde Emniyet teşkilatının bağlı olduğu Bakana yönelik eleştiri haklarımız saklı olsa da yerelde çalışan personelin özverili çabaları teşekkürü hak ediyor. Kurumun uygulamalarına yönelik eleştiri hakkımı yine saklı tutuyorum.

Bu teşekkür niyeydi? Emniyet güçleri hükümetin tehdit olarak algıladığı siyasal örgütlerin dışında asayiş olayları, uyuşturucu ve organize suç örgütlerine yönelik çalışmalarda bulunuyor. Son dönemde, yerel basınımızda da yer aldığı üzere, Bandırma-Gönen ve Karacabey üçgeninde faaliyet gösteren organize suç örgütlerine yönelik başarılı operasyonlar gerçekleştirildi.

Neydi bu operasyonlar?

Herkesin bildiğini dillendirmekte bir sakınca yok. Haksız kazanç elde etmeye yönelik operasyonlar. Yani yüksek faizlerle borç verip alanın ocağına söndürenlere karşı yapılan operasyon.

‘’Canım almasalardı zorla mı verdiler?’’ yanıtını duyar gibiyim. Elbette kimse %50 faizle zorla para vermedi. Ancak ‘’Denize düşen yılana sarılır’’ atasözünü de unutmamak gerekir.

Siyasal ideolojileri bir kenara bırakarak, TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre, kişi başına düşen milli gelirde 2009’un altına düştük. Bu ne demektir? Bu çiftçinin, küçük esnafın, ücretli çalışanın ve emeklinin çıkmaza itilmesi demektir. Hoş 2009 rakamlarıyla bile benim eve yıllık 9 bin dolar girmiyor. Kime giriyor bilmiyorum. Bu borç ve yoksulluk sarmalına itilmiş büyük bir kitle bu tür yapılar için bulunmaz fırsat doğuruyor.

Adam ev, araba veya başka bir ihtiyaç için bankadan kredi kullanmış. Tüketim toplumu olmak için yıllardır egemen güçler toplumun üstüne her türlü iletişim araçlarını kullanarak abanmış. Gelirinden çok harcamaya itilmiş. Kredi kartları patlamış. Çiftçi üretim maliyetleri altında ezilmiş. İcra memuru kapıda bekliyor. Bankalar kredi vermiyor. Herkes Cengiz Holding veya Demirören Holding değil ki. Ne yapsın bir umutla bu çıkmaz sokağa giriyor. Bir daha da çıkamıyor.

Bu yapı nasıl işliyor? Elden nakdi alımların dışında Bandırma, Gönen, Erdek, Karacabey hatta Çanakkale’ye kadar icraya düşmüş ve satışa çıkmış gayrimenkul ve araç ihalelerine giren kaç kişi var ve bu ihaleleri kimler almış? Derinlemesine araştırmaya gerek yok. Üstün körü bakın yeter. Bir elin parmaklarını geçmez. Örneğin ölüsü 100-150 bin TL edecek bir gayrimenkul sistematik bir şekilde ikinci ihaleye bırakılıyor. İkinci ihalede değer yarı yarıya düşüyor. 100 binlik gayrimenkulü 50 bine alıyorlar. Borçlu bir umut gidiyor. Ağam, paşam yalvarmalardan sonra aynı gayrimenkulü 100 bine almak istiyor. Elindeki avucundakini veriyor. Kalanı için bir tarih belirliyor. Gün geldiğinde parası varsa bile alacaklıyı bulamıyor. Parası yoksa zaten yandı. Ödeme tarihinden 2-3 gün geçtikten sonra alacaklıyı zar zor buluyor. Ama borç bakiyesi insafına kalmış bir şekilde %30-40 artıyor. O güne kadar verdiği para da gitti, mal da gitti. Benzer olaylar çok fazla.

Size bildiğim (isimler saklı kalmak kaydıyla) örnek anlatayım. Adam bir şekilde 100 USD ve 2000 TL borç almış. Açık senet imzalamak zorunda kalmış. Karşılığında 23 bin TL para ödediği halde halen daha kendini kurtaramıyor.

Bu tür işleri yapan Bandırma ve çevresinden olanlar varsa da ; namuslu ve dürüst olanları tenzih ederek söylemem gerekiyor ki genelde belli bölge  kökenli yurttaşlar. Bu bölge kökenli yurttaşlarımızda feodal bağlar halen daha çok güçlü olduğu için kaba kuvvet anlamında ve korku salma konusunda sıkıntı yaşamıyorlar. Bir kez ağlarına düşmeye gör. Her canlının korkuları vardır. En büyük korku da yaşam korkusudur. Bu nedenden dolayı, bu ağa düşen zaten çaresiz olduğu için bir daha çıkamıyor. Ocağı sönüyor.

Yazının başında ki teşekkür, bu ve benzeri olaylara yönelik yapılan operasyonlar içindi. Dayanışma kültürünü kaybetmiş, vahşi kapitalizmin egemen olduğu ülkemizde bu tür yapıların asayiş sorunlarından tutun organize suç örgütlerine ve terör örgütlerine finanse ettiğini düşünüyorum. Suçun ve suçlunun finansmanını uyuşturucu kaçakçılığı kadar bu yapılardır. Bu yapılar varlığını devam ettirebilmek için ya serseri ruhlu kişilere yada daha üst yapılara diyet ödemek zorundadır.

Bilmiyorum belki biraz fazla paranoyak biriyim ama bu on yıllık bir gözlemin yazıya dökülmesidir.

06-02-2020