Şeyh Bedreddin Efsanesi

Şeyh Bedreddin İsyanı Üzerine Tartışmalar
Tayfun AKGÜN 

——————————————————————————————
ÖZET
Şeyh Bedreddin(1359-1416) zamanın en önemli ilim merkezlerinde eğitim
almıştır. Fetret devrinde Musa Çelebi’nin yanında Osmanlı bürokrasisinin önemli bir
mevkisi olan kazaskerlik görevinde bulunmuştur. Şeyh Bedreddin, Mehmet Çelebi’nin
1413 yılında kardeşi Musa Çelebi’yi bertaraf etmesi üzerine İznik’e sürgün edilmiştir.
Aydın ve Manisa taraflarında Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanından sonra
İznik’ten kaçarak, İsfendiyar Beyliğine gelmiş ve oradan Rumeli taraflarına geçerek
kaynaklarda geçen isyan hareketine girişmiştir. Bu isyan hareketi Osmanlı Devleti’nin
iktisadi ve içtimai krizleri zamanında ortaya çıkarken, merkezi bir devlet kurma çabası
içinde olan Mehmet Çelebi’ye karşı bir reaksiyon olarak karşımıza çıkar.
 Anahtar Kelimeler: Şeyh Bedreddin, İsyan, Osmanlı Devleti
——————————————————————————————
Giriş
 Osmanlı tarihinde hiçbir şahsiyet Şeyh Bedreddin kadar ilgi çekmemiştir.
Şeyh Bedreddin’in bu kadar çok ilgi çekmesinin sebebi; onun âlim, mutasavvıf,
filozof ve Osmanlı bürokrasisinin en üst makamı olan kazaskerlik mevkiinde görev
yapmasının yanı sıra kaynaklarda geçen isyan hareketinde adının geçmesidir. Şeyh
Bedreddin’in “isyancı” ve “ihtilalci” kimliği, âlim ve mutasavvıf kimliklerinin
önüne geçmiştir. Ancak son zamanlarda onun sadece Osmanlı Devleti’ne isyan
eden bir aksiyon adamı olarak değil, ilmi yönleri üzerine de ciddi araştırmalar
yapılmaya başlanmıştır.1
Şeyh Bedreddin’in bu kadar çok popüler olmasının diğer bir sebebi; edebi
metinler olan roman ve tiyatrolara konu olmasıdır. Her bir romanda farklı bir Şeyh
Bedreddin imgesi mevcuttur. Romanların kuramaca metinler olması yazarların
ideolojilerinin romanların içeriğini etkilemesi sonucunu doğurmuştur.2

457
Şeyh Bedreddin olayının içyüzünün aydınlatılması çetrefilli bir çaba olarak
karşımıza çıkar. Şeyh Bedreddin’i bizzat gören İbn Arabşah, Dukas’ın eseri ve
Şeyh Bedreddin’in torunu olan Hafız Halil b. İsmail’in Menakıbnâmesi, bu olaya
dair çağdaş kaynaklar konumundadır. Bu çağdaş kaynaklarda yer yer farklılıklar
vardır. En eski kaynaktan yenisine doğru gidildikçe, gerek Şeyh Bedreddin’e,
gerekse hareketine dair ayrıntı giderek artmakta olduğu ve bazı konularda
çelişkilerin ortaya çıkması
3
 ve kaynaklarda geçen bazı ifadelerin Marksist
çevrelerce kullanılması gibi sebeplerde bu konunun ilgi çekmesine neden olmuştur.
Marksist kesim Dukas tarihinde geçen;
 “Kadınlar dışında her şey, örneğin yiyecekler, giyecekler, çift hayvanları,
tarlalar ortak mal olmalı. Ben senin evine kendi evim imiş gibi gelebileceğim ve
sen benim evime senin evinmiş gibi gelebileceksin.”4
 gibi ifadeler Börklüce
Mustafa’ya ait iken, Şeyh Bedreddin’e atfederek, büyük bir hataya düşmüşlerdir.
Şeyh Bedreddin, Türkiye’de sol kesim ve sağ kesim arasında çekişmeye
neden olmuştur. Nazım Hikmet Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı’nda
onu “paylaşımcı, eşitlikçi, materyalist ve feodal düzene karşı gelen ihtilalci” olarak
anlatır.5
 Sol kesim Şeyh Bedreddin tipini bu düşünceler üzerine bina etmiştir.. Sağ
kesim ise Bedreddin’i ilk başta Osmanlı devletini yıkmaya çalışan Bâtınî olarak,
daha sonra ise Sünni İslam’a sıkı sıkı bağlı biri olarak göstermeye çalışmıştır.6
Bilimsel çalışmaların bazılarında da Şeyh Bedreddin için “komünist”,
“materyalist”7
 ve “sosyal demokrat”8
 gibi nitelendirmelere rastlanır.
Şeyh Bedreddin üzerine yapılan çalışmalar isyan ettiği veya etmediği gibi
iki karşıt terim üzerine kurulmuştur. Aslında ilk dönem Osmanlı tarih
kaynaklarından olan Aşıkpaşazâde, Neşri, Oruç ve İdris-i Bitlisî9
 onun devlete isyan ettiğini kaydeder. Daha sonraki dönem eserleri olan Taşköprülüzâde10 ve
Hoca Sadeddin’in11 eserlerinde ise, XV.yüzyılda kaleme alınan Menakıbnâme’nin
de etkisiyle, âlim bir kimliğe sahip olan Şeyh Bedreddin’in iftiraya kurban
gittiğinin üzerinde durulmuş, aynı bakış açıları modern araştırmalara da
yansımıştır.
 Bu çalışmada; Şeyh Bedreddin’in düşünce dünyası ve kimliği, Osmanlı
bürokrasisine girişi ve Fetret dönemindeki rolü, kaynaklarda geçen isyanın niteliği
ve süreci konuları ele alınacaktır.
Şeyh Bedreddin’in Kimliği Ve Düşünce Dünyası
Şeyh Bedreddin’in düşünce yapısını öğrenmemiz için aile durumuna,
yetiştiği çevreye, eğitimine, ders aldığı hocaların kişiliğine ve düşünce yapısına,
ders arkadaşlarına ve yazdığı eserlere bakmamız gereklidir.
 Menakıbnamede Şeyh Bedreddin’in atalarının Rumeli’ye geçen ilk
gazilerden olduğu kayıtlıdır
12. Babası İsrail’in hem gazi hem kadı kimliği vardır.
Şeyh Bedreddin doğal olarak anne ve babasından etkilenmiştir. Bedreddin
Mahmud’un Osmanlı medreselerinde uzun süre okutulan Câmiü’l-fusuleyn,
Letaifü’l-işârât ve et-Teshîl gibi fıkıh konusunda önemli eserler meydana getirmesi
onun düşünce yapısının oluşmasında babasının etkisini gösterir. Hıristiyan dönmesi
olan annesi Melek Hatun’un Hıristiyan öğretilerini ve Grekçeyi oğluna öğretmiş
olması muhtemeldir13.
Şeyh Bedreddin Edirne, Konya, Kudüs, Kahire ve Tebriz gibi önemli
eğitim merkezlerinde astronomi, mantık, felsefe, fıkıh ve tasavvuf dersleri
almıştır.14 Edirne, Konya ve diğer yerlerdeki hocaların Bedreddin Mahmud’u ne
derecede etkilediğini kaynakların yetersiz bilgiler vermesi ve araştırmaların bu
konuda yoğunlaşmamış olması sebebiyle bilemiyoruz. Hayatının dönüm noktası
hiç şüphesiz Kahire olmuştur. Kahire’de o zaman için çok sayıda Anadolu’dan

eğitim almak için gelen öğrenci vardı ve Şeyh Bedreddin onlarla tanışma fırsatı
buldu. Hiç şüphesiz o ders arkadaşlarından da etkilenmiştir.15 Onun düşünce
yapısında büyük değişikliğe neden olacak olan Seyyid Hüseyin Ahlatî ile
tanışması, bu önemli ilim merkezinde olmuştur. Seyyid Hüseyin Ahlatî ile
tanışması sonucunda Şeyh Bedreddin, maddeci felsefe ile karışık tasavvuf öğrendi
ve Şeyh Bedreddin’in Varidat’taki düşüncelerinin temelinde bu öğreti vardır
16.
Şeyh Bedreddin’in düşünce yapısını öğrenmemiz için tasavvuf konusunda
yazılmış olan Vâridat17 adlı eseri önemlidir. Vâridat’ın kitap formatından uzak
olması, Şeyh Bedreddin’in elinden çıkan nüshası bulunmaması ve o devire ait en
yakın tarihli nüshanın 16. yüzyıla ait olması eserin güvenilirliğini sarsmaktadır.
Ancak onun düşünce yapısını ortaya koyan bir eserdir. Eser; cennet-cehennem,
melek, şeytan, cin, ahiret, tanrı, evren, insan, cesetlerin haşredilmesi gibi konuların
yanında, Şeyh Bedreddin’in mistik müşahadelerini de ihtiva eder. Eserin
sistemsizliği, konular arasında bağlantıların kopukluğu, standart bir kitabın
formatından uzak olması, eserde yer yer çelişkili ifadelerin bulunması, eserin belli
bir kısmından sonra “Tanrı rahmet eylesin, dedi ki” sözünün çok kullanılması,
mukaddime ve hatimenin bulunmaması, bu eserin sohbetlerden sonra Şeyh
Bedreddin’in müridleri tarafından kaleme alınan derleme bir eser olduğunu
gösterir18. Gölpınarlı, eserin Bedreddin Mahmud tarafından kontrol edildiğini,
ancak onun ölümünden sonra esere eklemeler ve çıkarımlar yapıldığının tespitinin
zor olduğunu belirtir. Eserin yazılış tarihi olarak eserde geçen tarihleri,
müşahadeleri ve Bedreddin’in kendi anlayışını öne sürmesi gibi durumları göz
önüne alarak 1407 yılında yazıldığını dikkat çeker19. Ocak ise eserin Bedreddin
tarafından kontrol edilmesinin zor olduğu görüşündedir20. Kurdakul, Şeyh
Bedreddin’in torunu Hafız Halil’in menakıbnâmede Bedreddin’in eserlerini beyan
ederken en son Vâridât’ı sayması ve sıkıntılı günler geçirdiği İznik’te bu eseri

15 Şeyh Bedreddin’in ders arkadaşları olarak, amcaoğlusu olan Müeyyed b. Abdülmümin, daha sonra
önemli bir astronomi bilgini olacak olan ve Timur sarayında görev yapan Kadızâde-i Rûmî lakapla
Musa Çelebi, felsefe ile uğraşan Seyyid Şerif Cürcânî, Aydınoğlu sarayında hekimlik ve kadılık
yapan Hacı Paşa gibi isimleri biliyoruz. Kısa bilgi için bkz. Hira, a.g.e., s. 52-54. 16 Ahmet Yaşar Ocak, “XIV.Yüzyılın Ahlatlı Ünlü Bir Sufi Feylesofu: Şeyh Bedreddin’in Hocası
Hüseyn-i Ahlatî”, Osmanlı Sufiliğine Bakışlar, Timaş, İstanbul, 2011, s. 42; Seyyid Hüseyin Ahlatî
hakkında daha fazla bilgi için bkz. Balivet, a.g.e., s.50-54; Ocak, a.g.e., s.154-158. 17 Eser pek çok kez Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Bkz. Cemil Yener, Şeyh Bedreddin Varidat,
Milenyum Yayınları, İstanbul, 2008; Vecihi Timuroğlu, Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin ve
Varidat, Su Yayınları, İstanbul, 2013; Abdülbaki Gölpınarlı- İsmet Sungurbey, Simavna Kadısıoğlu
Şeyh Bedreddin ve Manâkıbı, Milenyum Yayınları, İstanbul, 2008, s.131-180; Kaygusuz, a.g.e.,
s.121-167.
18 Müfid Yüksel, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin, Yarın Yayıncılık, İstanbul, 2010, s.104-105;
Yener, a.g.e., s.41-44; Gölpınarlı- Sungurbey, a.g.e., s.103-104; Ocak, a.g.e., s.189-190. 19 Gölpınarlı-Sungurbey, a.g.e., s.104. 20 Ocak, a.g.e., s.190 
Tayfun AKGÜN 

——————————————————————————————
460
yazma ihtimalinin düşük olması gibi durumları göz önüne alarak, eserin Rumeli
bölgesindeki sohbetlerden oluştuğu kanaatindedir21. Bilal Dindar ise eserin İznik’te
yazılmış olabileceğini, ancak Kurdakul’un görüşünün daha güçlü olduğu
hususunda görüş bildirir22.
 Vâridât’ta geçen cehennem-cennet ve ahiret inancı gibi konularından
dolayı eser Osmanlı uleması arasında tartışmalara neden olmuştur. Niyâzî Mısrî
(ö.1694), Molla İlahî (ö.1491) ve Ebussuud Efendi’nin babası olan İskilipli
Muhyiddîn Muhammed (ö.1516) Vâridât’ın önemli bir eser olduğu konusunda
hemfikirdirler23. Mahmud Hüdai Efendi padişaha sunduğu bir tezkirede Şeyh
Bedreddin için Vâridât adlı bir kitap yazıp bu eserin içinde cesetlerin diriltilmesini
ve kıyamet alametlerini inkar eden fikirler ileri sürüp küfür ve ibahe düşüncelerini
dile getirmiştir24 ifadelerini kullanmıştır. Vâridat’a şerh yazan Nûreddinzâde
Muslihüddîn Mustafa (ö.1573) da Mahmud Hüdai gibi eseri aynı kriterlere göre
eleştirmiştir25.
 Balıvet, eserin Dukas’ta geçen mal paylaşımı, sultana karşı açık isyan,
mehdilik iddiası, “mum söndü” ayinleri, dinlerüstü bir anlayışın olmaması,
seleflerine ya da çağın düşünce akımlarının göndermelerin az bulunması nedeniyle
hayal kırıcı olarak nitelendirir26. Gölpınarlı ve Ocak, Vâridât’ın Şeyh Bedreddin’in
inançlarında bocalayan, kendini mânâ âleminden kurtaramamış bir kişilik
sergilemesi bakımından önemli bir eser olduğu üzerinde hemfikirdirler27.
İsyanın Süreci Ve Niteliği
Şeyh Bedreddin, Mehmet Çelebi’nin Musa Çelebi’yi taht kavgasında
bertaraf etmesi üzerine, 1413 yılında İznik’te ikamete mecbur tutulmuştur. Sürgün
hayatında Letâifü’l-işârât’a şerh olarak et-Teshîl isimli eseri yazmakla meşgul
olmuştur. Onun bu mahpus hayatında istediği kişilerle görüşebildiği rivayet edilse
de, Teshil’in mukaddimesindeki; “ hapis ve gurbet belası, hüzün ve elemlerin
devamlı acı vermesi ile zorluklar ve güçlükler içinde bulunuyorum. Bu şekilde
kalbimin içindeki ateş düşüyor ve günden güne artıyor. Öyle ki kalbim demir bile
olsa sertliğine rağmen onu eritecek.”28 sözleri onun nasıl bir ruh hali içinde olduğunu rahatlıkla gösterir. Aydın vilayetinde Börklüce Mustafa ve Manisa’da
Torlak Kemal’in isyanı üzerine Şeyh Bedreddin İznik’ten kaçmış ve İsfendiyar
Beyliğine sığınmıştır. Şeyh Bedreddin daha sonra Rumeli bölgesine geçerek
Deliorman’da kaynaklarda geçen isyan hareketine girişmiştir. Bu isyan Osmanlı
kuvvetlerince bastırılmış ve Şeyh Bedreddin Divân-ı Hümâyûn’da yargılanarak, 18
Aralık 1416 yılında Serez çarşısında idam edilmiştir29.
 Fetret Devri’nin getirdiği siyasi keşmekeşlik, iktisadî ve içtimaî çöküntü
Şeyh Bedreddin isyanına zemin hazırlamıştır
30. Gölpınarlı, Şeyh Bedreddin’in
“ulûm-ı garibiye” kitapları okuduğunu, özellikle Abdurrahman Bistami’nin
eserinin düşünce yapısını etkilediğini, Fetret Devrinin etkisiyle kendisinin “sahib-ı
zuhur, sahib-ı hurûc” olacağını inandırmış olabileceğinin üzerinde durur31. Ahmet
Yaşar Ocak onun gazi geleneğinin olduğu ve merkezi bir devleti arzu etmediği için
isyan ettiğini ve Şeyh Bedreddin’in mehdi kimliğinin bulunduğu görüşündedir32.
Halil İnalcık; Yıldırım Beyazid döneminde merkezileşme ile beraber Sünni İslamın
geliştiğini, 1402 Ankara Savaşı ile toplumsal ve politik bir kargaşanın ve tepki
çağının başladığını, Şeyh Bedreddin isyanını husursuzluk işareti olarak görür33.
İlk dönem Osmanlı kaynakları Şeyh Bedreddin ile Börklüce Mustafa
arasında kazaskerlik-kethüda ilişkisi bulunduğunu yazarlar. Börklüce Mustafa’nın
Aydın-Karaburun bölgesindeki hareketini şu ortak ifadelerle anlatırlar: Mustafa
Aydıneli’ne vardı. Orada Karaburun’a vardı. O ilde hayli mürailik etti. Aydıneli
halkının çoğunu kendine döndürdü. O dahi bir türlü tertip kurdu. Elhâsılı kendine
peygamber dedirdi.34 Şeyh Bedreddin isyanından bahsetmeyen Şükrullah’ın
Behçetü’t-Tevârih isimli eseri ile Dukas’ın eseri35 bu bilgileri tamamlayan
niteliktedirler. Torlak Kemal hareketi de kaynaklarda çok az bilgi malumatı ile
geçiştirilir. Kaynaklarda Torlak Kemal’i anlatan şu ifadelere rastlıyoruz; Ve dahi
Hû Kemal derlerdi, bir torlak var idi. Kendi sınarı birkaç yüz torlaklar ve aşaklar
yanınca çengler, çegâneler ile illerde gezip enva-ı fesad ederler idi. Andan Bayezid
Paşa, Börklüce’nin işini tamam edip, Manisa’ya gelip, Torlak Hû Kemal’i anda

29 Şeyh Bedreddin fikirlerinden dolayı değil, devlete isyan ettiği için idam edilmiştir. Bkz. Ahmet
Mumcu, Osmanlı Devleti’nde Siyaseten Katl, Phoneix Yayınevi, Ankara, 2007, s. 111; Şeyh
Bedreddin’in yargılanması için bkz. Yaşar Şahin Anıl, Osmanlı Döneminde İki Dava Şeyh Bedreddin
ve Midhat Paşa Davaları, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1995. 30 Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, C. 1, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1979, s.346. 31 Gölpınarlı-Sungurbey, a.g.e., s.76. 32 Ocak, a.g.e., s.169. 33 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), Çev. R. Sezer, İstanbul, 2008,
s.196.
34 Aşıkpaşazade, a.g.e., s.96; Anonim, s. 63; Oruç Beğ, a.g.e., s.62; Neşri, a.g.e., s.545. 35 Şükrullah, Behcetü’t-tevârîh, nşr. N. ATSIZ, Üç Osmanlı Tarihi, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2011,
s.224; Doukas, a.g.e., s.98-100. 

Tayfun AKGÜN 
——————————————————————————————
462
bulup, anı-dahi birkaç müridiyle boğazından asa kodu.36 Menakıbnamede Şeyh
Bedreddin’in Domaniç bölgesinde bir grup Torlakla karşılaştığı ve onların Şeyh
Bedreddin’e mürid olduğu kayıtlıdır
37, ancak bunun Torlak Kemal’in grubu
olduğunu kesin olarak bilemiyoruz.
Şeyh Bedreddin’in Rumeli’deki propagandası şu şekildedir; Gelin!
Şimdiden sonra padişahlık benimdir. Taht benim elimdedir.38 Aşıkpaşazade’yi
kaynak olarak kullanan Neşri ve Oruç tarihlerinde de bu ifadelere rastlanır.
Kaynaklar Şeyh Bedreddin’in Osmanlı saltanatını ele geçirmek için isyan ettiğini
belirtirler. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı kroniklerinden hareketle Şeyh
Bedreddin’in; Anadolu ve Rumeli’de isyanlarla henüz iç mücadele sarsıntılarından
kurtulmuş olan Osmanlı Devleti’ni gafil avlayarak şeyhlikten şahlığa geçmek39
istediğini yazar.
İsyana imtiyazları ellerinden alınmış kesimler, uc mıntıkalardaki gazi
sınıfı, tımarlarını kaybetmiş olanlar, Hıristiyan feodaller, işsizler, nasipsiz medrese
öğrencileri, akıncılar ve Türkmen aşiretleri gibi gruplar katılmışlardır. Şeyh
Bedreddin kazaskerlik görevini yürütürken uc gâzilere ülkenin iç bölgesinden
tımar verilmesini sağlayarak uclarla merkezî devlet arasındaki eski anlaşmazlığa
son vermek istemiştir.40 Şeyh Bedreddin böyle yaparak bölgede sevilmiştir.
Nitekim Aşıkpaşazade; Musa’nın yanında kazasker iken kendilerine tımar
alıverdiği adamlar yanına geldiğini41 kaydeder. Menakıbname’de Şeyh
Bedreddin’in Selçuklu soyundan geldiği kayıtlı ise de, bu iddianın isyanda
propaganda olarak kullanıldığı konusunda kesin bilgilerimiz yoktur. Balivet, Şeyh
Bedreddin’in Selçuklu soyunda gelme durumunu gözönüne alarak, Varna, Silistre,
Edirne ve Serez’de yerleşmiş İzzeddin taraftarların soyundan gelenlerle bağlantı
kurmuş olabileceğini belirtir. Şeyh Bedreddin’in Rumeli’deki bu hareketine katılan
grupları bir araya tutan özellikler olarak; temelleri 13.yüzyılda atılmış olan
evrensel sûfi kabulleri, Batı Anadolu ve Balkanlardaki Hıristiyan ve Yahudiliğe
açık dinlerüstü kimlik42, Şeyh Bedreddin’in gazi bir çevreden gelmesi, bölgede çok
sevilmesi, Fetret Devrindeki iktisadi ve içtimai çöküntü ve Şeyh Bedreddin’in âlim,
mutasavvıf ve filozof kimlikleri gibi durumları sayabiliriz.

Sonuç
 Çalışmanın sonunda Şeyh Bedreddin’in iddia edildiği gibi “komünist” ve
“sosyal demokrat” gibi kimliklerinin olmadığı ortaya çıkmıştır. Şeyh Bedreddin
önemli merkezlerde eğitim görerek çok yönlü bir insan olmuştur. Şeyh Bedreddin’i
değerlendirirken alim, mutasavvıf ve isyancı kimlikleri ayrı ayrı incelenmelidir.
Şeyh Bedreddin’in isyan hareketine katılan grupların uc gazileri, akıncılar,
tımarları elinden alınmış sipahilerin, işsizlerin ve Hıristiyan feodallerin katılması
gibi nedenlere bakarak; bu isyan hareketine Fetret Devrinin getirdiği siyasi kargaşa
ortamı, iktisadî ve içtimaî çöküntüden etkilenen kesimler de dahil olmuştur.
Bedreddin Mahmud’un gazilere kazaskerlik yapması, babasının gazi olması ve uc
beylerinin desteğini alan Musa Çelebi’nin yanında yer alması gibi durumlar
gözönüne alınarak onun Osmanlı Devleti’nin merkezîleşme politikasına muhalif
kesimde yer almasını sağlamıştır.
Kaynakça
Kaynak Eserler
Anonim Osmanlı Kroniği(1299-1512), Haz. Necdet ÖZTÜRK, Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 2000.
Aşıkpaşazâde, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, nşr. Nihal ATSIZ, Ötüken Yayınevi, İstanbul,
2011.
Doukas, Tarih Anadolu ve Rumeli (1326–1462), Çev. B. Umar, Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, İstanbul, 2008.
Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, Haz. İ. Parmaksızoğlu, C. 2, Kültür
Bakanlığı Yayınları, Eskişehir, 1992.
Neşri, Kitâb-ı Cihannümâ, Haz. F. R. Unat- M. A. Köymen, C. 2, Türk Tarih
Kurumu, Ankara, 1987.
Oruç Beğ, Oruç Beğ Tarihi, nşr. N. ATSIZ, Üç Osmanlı Tarihi , Ötüken Yayınevi,
İstanbul, 2011.
Şükrullah, Behcetü’t-Tevârîh, nşr. N. ATSIZ, Üç Osmanlı Tarihi , Ötüken
Yayınevi, İstanbul, 2011.
Taşköprülüzâde, Osmanlı Bilginleri, Çev. Muharrem TAN, İz Yayıncılık, İstanbul,
2007.
Araştırma Eserleri
AKDAĞ, Mustafa, Türkiye’nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, C. 1, Tekin Yayınevi,

TAYFUN AKGÜN - BU ÇALIŞMA ÜNİVERSİTE ARAŞTIRMA KAYNAK OLARAK YAYINLANMIŞTIR