Savruliye Yılbaşında (Biraz Gülümeyelim)

SAVRULİYE Yılbaşında ( Biraz gülümseyelim)
    Her yılbaşında,  aynı terane yaşanır. Savruliye güzel bir sofra kurup bir yandan yemek yerken diğer yanda TV izlemek ister. Dışarıda  düzenlenen; yemekli, müzikli yılbaşı eğlenceleri her bütçeye uymaz. Haydar, yılda bir defa olsun böyle bir eğlenceye katılalım ya da TV açılmasın, bir iki dostla buluşup oyun oynayalım, içki içip sohbet edelim ister. Her seferinde yemek yenir, Haydar saat 12 deyince yatar, Savruliye sabaha kadar TV izler. Arkadaşların evlerinde de durum üç aşağı beş yukarı aynıdır.
   Bu sene erkekler kendi aralararında eğlenmeye karar vermişler. Hanımlarla çocuklar Sami Bey'lerin evinde toplansınlar, çünkü onların televizyonu  büyük ekran.  Erkekler Haydar'ın evinde toplansınlar... Niye Haydar' ın evinde toplanılıyor orası belli değil. Kesin bu fikir Haydar' dan çıkmıştır. Savruliye bilir kocasının huyunu. Böyle durumlarda ortaya atlamazsa olmaz. Savruliye misafiri sever, çok da güzel ağırlamayı bilir, lakin serhoş adamı sevmez. İçmeye başlar başlamaz tuvalette mesai başlar. Biri gelir biri gider. Eve sinen içki kokusu günlece çıkmaz. Ha bir de tuvalete , lavaboya kusanlar olur.  İçmeyenler  için, serhoş muhabbeti zulüm  gibidir!
     Haydar vermiş kararı. İlle de böyle olacak diye tutturuyor. Savruliye' ye de arkadaşlarıyla TV seyretmek çok cazip geliyor ama; o gecenin sonrası işine gelmiyor.
      Neyse; Savruliye sağa sola kıvırtsa da  sonunda (Okey!) diyor.
      Gün evvelden kadınlar ne yapacaklarına karar veriyorlar. Ortak liste hazırlanıp alış veriş yapılıyor. Kim hangi meze, hangi yemeği  yapacak belirleniyor. Hindi dolması, kestaneli pilav, piyaz, zeytinyağlı kereviz. İşkembe çorbası, tulumba tatlısı...Türlü türlü...
     Gün gelince, masalar kuruluyor. Herkes giyinip süsleniyor. Ufak tefek hediyeler alınıyor. Akşam saat yedi sularında herkes toplanıyor.
     Kadınlar yemeklerini yiyorlar, gülüş cümbüş eğleniyorlar. Ancak Savruliye' nin aklı evde. Salona girmek yasak. Yemek masası balkonda, yiyecekler mutfakta. İçkili erkek tuvaletten uzak tutulamayacağı için havalandırma camı açılıyor. Ortaya bir iki havlu kağıt ve bolca tuvalet kağıdı bırakılıyor. Kolonya şişesi  aynanın önünde.  Yere eski paspas yayılıp önlem alınıyor.
     Erkekler hafiften sohbete başlıyorlar. Sigaralar yakılıyor. Küllük gerek. Haydar, yasak bölge salona girip oradan ceviz sehbayı üzerindeki küllükle beraber balkona getiriyor. Bu sehba Savruliye için çok önemli. Çünkü rahmetli ilkokul öğretmeni Serpil Hanım'ın hediyesi. El yapımı, antika. Yılların  yorgunluğu var üzerinde. Bir bacağı çatlak, dokununca sallanıyor. Misafirlerden İbrahim, sehbanın sallandığını farkedince yakından bakıp inceliyor. Minik iki çivi ile sorun giderilebilir. İbrahim' in elinden bu işler geliyor. Haydar' a( Getir iki çivi halledivereyim şu işi. Üzerine çay, kahve konur, mazallah devrilir. İş açar başınıza.) der demez; Haydar  takım çantasını getiriyor. Aletler dökülüyor ortaya. İbrahim sehbayı çevirip çiviyi çakmak için çekiçle vurunca, bacak bir kaç parça halinde yere yığılıyor. Ne tutacak, ne çakacak yeri var!( Kürek sapı gibi birşey varsa onu kesip buna yeni bir bacak takalım.) diyor İbrahim...( Kürek sapı yok ama tavan süpürgesi var) diyerekten kilerdeki tavan süpürgesini getiriyor Haydar. Biri tutup diğeri kesiyor. Sehbaya hiç uymayan, çirkin mi çirkin dördüncü bacak takılıyor.  İçki etkisini göstermeye başlamış, koca koca adamlar yerde para bulmuş çocuk gibi sevinç içindeler. Kadehler doluyor , boşalıyor içkiye akışkın olmayan Bekir' in kafası az sonra arkaya kayıyor uyuklamaya başlıyor. Diğerleri ( Git içeride biraz uzan, ayılınca gelirsin.) diyorlar. Salona girmek yasak olduğuna göre Haydar Bekir'i yatak odasına görüyor. Savruliye yatağını hep temiz ve düzenli tutar, üzerine kimseyi oturtmaz, dokundurmaz ama; Haydar' ın kayışları kopmuş bir kere. Bu gece onun gecesi. Keyfi şimdi bozulmasın da; yarına Allah KERİM! Yatağa uzanan  Bekir, iki saat kestirdikten sonra uyanıyor. Oda zindan gibi. Sendeleyerek kalkıyor, karşıda bir parlaklık görüyor. Kapı sanıp duvardaki boy aynasına yükleniyor. Ayna param parça, Bekir'in yüzü kan revan içinde. Sesi duyan Haydar gelip ışığı yakıyor. Bekir yüzünü yıkıyor burnuna koca bir tampon tıkayıp baş köşeye oturuyor. Sohbet, muhabbet sabaha kadar devam ediyor. Bir fondip bir fondip daha gün ağarıyor. Bu arada dengesini kaybeden Haydar perdeye tutunup kornişi yerinden söküyor. Yerlerde kuru yemiş kabuğu, mutfak savaş alanı gibi... Hepsi bir yana Savruliye' nin saksıda yetiştirdiği soğan ve maydonozları koparıp yiyorlar. Dahası var; hangisi yaptıysa, roka sanıp salon çiçeğinin yapraklarını da yemiş biri. Ya sabır!
      Hoşgeldin yeniyıl! Mutlu yıllar herkese!
   ULVİYE KARA AKCOŞ/BANDIRMA /01-01-2022