Sabah Çayı

SABAH ÇAYI

Sensiz geçen bir akşamın sabahındayım. Başım ağrıyor.

Yapayalnızım.

Ocakta çayın suyu kaynadıkça benim de sensizliğim kaynıyor. Her su kabarcığında sensiz geçen bir günüm patlıyor. Patlıyor sıkıntılarım. İçim sıkılıyor. Kurtulamıyorum bu sıkıntılardan. Çayı demlemek lazım. Yoksa kendim kaynaya kaynaya tükeneceğim. Çay kederlerimle demlenecek. İşte o zaman beni içersin bulursan tabi kederle demlenmiş çayı.

Belediyenin kentsel dönüşüm süreci başladı. Benim gecekondu da yıkılacak evlerin listesinde.

Ha bugün ha yarın gelecek görevliler. Bense hala kendime kalacak yer bulamadım, bulmadım. İstemiyorum buradan gitmeyi. Ben gidersem sen kalacaksın buralarda. Ve ben seni bir daha göremeyeceğim. İnatla gitmiyorum. Beni ancak ölüm ayırır bu evden. Bu ev sen kokuyor. Duvarlarda senin sesin yankılanıyor sabah akşam. Ve ben senin sesini duymadan, senin kokunu içime çekmeden yaşayamam.

Ne olacak şimdi peki?

Ey başkan! Söyle bana hangi kuvvet gelip çıkarır beni bu evden. İşte o sabah. Evlendiğimiz gecenin sabahı. Bugün yıldönümümüz sevgilim. Görevliler de kapıda. Sanki bizi tebrik etmeye gelmişler. Nikah memuru eksik sadece. Dışarı çıkmam için uyarılarda bulunuyorlar. Ama çıkmıyorum seni bırakmamak için. İkinci kez uyarı geliyor. Yine dinlemiyorum. Pencere camının kırıldığını duyuyorum. İçeri gaz bombası atıyorlar. Hazırlıksız yakalanıyorum. Ve bayılıyorum.

Gözümü açtığımda kendimi bir düşkünler evinde buluyorum. Elimi kolumu bağlamışlar. Kaynayan suyun sesini duyuyorum. Çay istemişim ayılmaya çalışırken. Su kaynıyor. Kederim demlenmeye devam ediyor. Kederle demlenmiş bir bardak çay ister misiniz?

Kederim yüzümde

Acı, sinsi, görünmez…

Gönlüne almış yüzümü

Aşk dolu…

Yazan: Derya Balcı/Erdek 07-03-2020