Rusyayna

RUSYAYNA

Mitolojide, Güneş’i temsil eden Helios; bir gün, bir nehir kenarında dinlenmek için çimenlerin üzerine uzanır.

Duygu dolu, sanki büyülü bir şarkı çalınır kulağına… Kendini görünmez yaparak sese doğru ilerlemeye başlar ve o güne kadar görmediği güzellikte bir su perisi ile karşılaşır.

Kendini görünür yaptığında su perisi korkar; Helios, güzel sözlerle onu sakinleştirir.

Aralarında bir ilişki başlar. Helios, her gün gelir, birlikte hoş saatler geçirirler…

Bir gün, Helios gelmez; peri kızı, umutla bekler.

Günler, aylar geçer; gelen olmaz.

Peri kızı çok ama çok üzgündür, zamanı gökyüzünde güneşi takip etmekle geçmeye başlar ve sonunda kahrından ölür.

Helios, su perisinin kendisine duyduğu aşk nedeniyle öldüğünü öğrendiğinde üzülür, Zeus’a giderek olan biteni anlatır, yardım ister.

Zeus, “Tamam,” der ve uzun boylu, sarı saçlı bu peri kızını bir çiçeğe dönüştürür.

Bizim, sarı taç yaprakları, ince uzun gövdesi, meyvelerinin dizilimindeki olağanüstülükle (1) sevdiğimiz, Van Gogh’un tablolarını süsleyen “GÜNEBAKAN” insanoğlunun hayatına girer.

**

Dünya dillerinden: İngilizcede, sunflor; Almancada, sonnenblume; Rusçada, podsolneçnik; Ukraynacada, sonyaşnik; kün=gün, karamak=bakmak anlamıyla Kırgızcada “künkarama” olarak anılan ve güneşle ilişkilendirilen bu bitkiye neden ‘ayçiçeği’ dediğimizi hiç anlamamışımdır…

Tıpkı: Dünyanın, Hungary dediği ülkeye Hunistan demeyip, Macaristan deyip durduğumuz gibi…

Güneşi doğduğu noktadan, battığı noktaya kadar takip ettikten sonra; başını, gece boyunca güneşin doğacağı noktaya geri döndüren bu bitkiye ‘ayçiçeği’ demek çok mu anlamlı?

Bilemiyorum.

**

Mehmetçik caddesini takip ederek Erdek yoluna çıkmak isteyen herkes, birkaç yıl önce günebakan tarlalarının arasından geçerdi, şimdi ise günebakanların yerinde “şakuli kaçık” bir çok yapı yükseliyor.

Rant peşinde koşan bir avuç kişiyi ayrı tutarsak; bizim için ne acı, ne talihsiz bir durum bu…

Tarım alanlarına yapılan sanayi kuruluşlarına, yerel yönetimimiz sesini bizim adımıza yeteri kadar çıkarıyor mu?

Öfkeyle içimizde patlayan “Hayır!” feryadını gerektiği gibi ortaya koyabiliyor mu?

Yarın:

Ekilmeyen günebakan tarlalarında apartman yapanlar, zeytinliklerimize kömür arayacağız ayaklarıyla termik ve dönüşüm santralleri kurmazlar mı? Sit alanlarımıza Kyzikos villaları oturtmazlar mı?

Şüpheliyim…

Zeytinlikler içinden geçerek vardığımız, şehrin içine girmeden Ocaklar mahallesine gidilecek kıvrım kıvrım yola birkaç tabela konmuştu, şimdilerde yok. Yenilenmesi çok mu zor? Sinekle mücadelede başarısız olanlar, otopark problemini ve çevre sorunlarını çözebilir mi? Dilekçenin içeriğini araştırıp muhatabına zamanında cevap vermeyenler, yıllar öncesi turizm denince ilk akla gelen; şirin ilçemizin, neden zor durumda olduğunu göremezken zeytinlikler için direnç gösterebilirler mi?

Sanmıyorum.

**

Asfalta düşen birkaç taneden, yolların kenarında filizlenip büyüyen günebakanları görmeyen var mıdır? Her toprakta kolayca yetişen bu bitkiye eskiden olduğu gibi gereken önemi vermek zorundayız. Unutulmasın:

Yerli ve milli olmanın, ülke ekonomisini kalkındırmanın temeli MİLLİ TARIM stratejileri ile gerçekleşebilir!

Bugün, ayçiçeği yağı ihtiyacımızı başka ülkelerden karşılamak için ricalar ediyorsak, suçu kimde aramak gerekir?

Neden ve kimlerin çıkarına günebakan yetiştiricisine gereken destek yapılmaz?

Soru çok…

Lafı uzatıp canınızı sıkmak istemem.

Ülkemizde ayçiçeği yağı sorunu var gibi görünüyordu, ama “Temmuz ayına kadar hiç bir şey yapmasak” bile stokumuz olduğunu öğrenince gülümsedim.

Biliyorsunuz, akaryakıt zamları, doğal gaz güncellemeleri ve turist beklentimizle kuzeyimizdeki savaşın bizi etkilediği çok net.

Savaşmıyoruz, ama savaşanlardan kötü duruma gelebiliyoruz.

**

Yönlendirici algı operasyonları, propaganda, reklam ve kamera tecrübesi ile savaş kazanılacak olsa Hitler dünyayı yönetirdi, ama halkı açlık ve sefalet çekti.

Öte yandan kukla ile savaşmak, kuklacıyla hesaplaşmak anlamına gelmez.

Lozan Antlaşmasını tanımamış ABD, Marshall yardımından 15 Temmuz’a ülkemizi; süt tozundan mısır şurubuna kadar gerçekleştirdikleri ile bizi ‘Küçük Amerika’nın neferi’ yapmaya, askerimizi (Zelenskiy’nin Türkiye’den satın aldığı insansız hava araçlarını öve öve bitirememesiyle) savaş alanına çekmeye çalışıyor.

Bakalım: Kentkırım(2) olmadan Rusya, Ukrayna’yı nasıl, ne zaman, ne şekilde Rusyayna yapacak ve biz, savaş denen bu insanlık dramının neresinde olacağız.

Not 1- Günebakan bitkisininmerkezinden dışarıya doğru sağdan sola doğru meyva taneleri sayıldığında “Fibonacci dizisinin” ardaşık terimleri bulunur. Bu ardaşık terimlerin birbirine oranı ise “altın oranı” verir.

Not 2- Kentkırım: Michael Moorcock’un tarifiyle bir kentte yaşayan insanların dini, etnik, kültürel değerlerinin ortadan kaldırılması.

08-03-2022/BANDIRMA/ SÜHA ORAL