Orhan Sarıbal : Küçük Çiftçi Desteklenmiyor

AKP’NİN 2018 YILI BÜTÇESİ İLE KÜÇÜK ÜRETİCİLER DEĞİL ŞİRKET TARIMI DESTEKLENECEK
2018 yılı merkezi yönetim bütçesinde tarımsal destekleme ödemeleri için 14 milyar 514 milyon TL ödenek öngörülmüş. 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 21. maddesine göre tarımsal destekleme GSYH’nin en az yüzde 1'i olmak zorunda. Orta Vadeli Program’ın (OVP) 2018 yılı GSYH hedefi yaklaşık 3,5 trilyon lira. Yani tarıma en az 35 milyar lira destek verilmeli. Oysa verilecek olan destek 14,5 milyar lira. Yani Tarım Kanununun emrettiğinden 20 milyar lira eksik. Desteğin GSYH içindeki payı yüzde 0,42’ye düşmüş. Zaten AKP hükümetinin Tarım Kanununun çıktığı 2006 yılından bu yana tarımsal destekleme ödemelerinin eksik ödenmesinden dolayı çiftçilere 87 milyar lira borcu bulunmaktadır.
Tarımsal Destekleme Ödemeleri (2016-2018)  
 
2016
2017 (1)
2018 (2)
GSYH (Milyar TL, Cari Fiyatlarla)
2.609
3.035
3.446
Tarımsal destekleme ödemeleri
11,5
12,8
14,5
Tarım Kanununa göre çitçiye verilmesi gereken destek
26
30
35
Tarımsal desteklerin GSYH’deki payı (%)
0,44
0,42
0,42
(1) Gerçekleşme Tahmini, (2) Orta Vadeli Program (2018-2020)
Tarıma verilen desteklerin belirli bir amaca yönelik olmalıdır. Tarımsal destekler aynı zamanda üretim planlamasının önemli bir aracıdır. O nedenle belirli dönemler için ve zamanında açıklanmalıdır. Örneğin Avrupa Birliği (AB) tarım bütçesini 7 yıllık dönemler itibariyle açıklıyor; çiftçilere 2020 yılına kadar verilecek destekler bellidir. ABD ise destekleri 5 yıllık Tarım Kanunu ile açıklanmaktadır.
Türkiye’de tarım destekleri adeta bütçeye konulan bir para gibi dağıtılmakta; desteğin üretimi nasıl yönlendirdiği önemsenmemektedir. Nitekim Sayıştay’ın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Denetim Raporu'nda; "Tarımsal destekleme ödemelerinin, Tarım Kanunu'nda belirtilen tarım politikalarının amaçlarına sağladığı katkının tespiti için Kurumda etki analizi yapılmasına, sonuçların raporlanmasına ve böylece mevcut politikaların gözden geçirilmesine yönelik bir sistemin kurulmamış olması" eleştirilmiştir.
TARIMSAL İŞLETME ÖLÇEKLERİNİN BÜYÜTÜLECEK YANİ DESTEKLER ŞİRKET TARIMINA AKITILACAK
2018 yılı merkezi yönetim bütçesinde OVP’de olduğu gibi tarımsal işletme ölçeklerinin büyütülmesine yönelik çalışmaların sürdürüleceği belirtiliyor. Zaten OVP’ye göre tarım istihdamının toplam istihdam içerisindeki payının 2017 yılındaki yüzde 18,8’lik seviyesinden 2020 yılında yüzde 16,4’e gerileyeceği belirtiliyor. Halen uygulanan tarım politikaları da küçük aile işletmelerini korumak yerine büyük çiftçilere yöneliktir. Buradan açıkça anlaşıldığı üzere tarımda büyük işletmeler, şirketler teşvik edilecek; küçük üreticiliğin tasfiye edilmesine, ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar sürecektir.
KIRMIZI ETTE VE HUBUBAT GÜMRÜK VERGİLERİ DÜŞÜRÜLDÜ
27 Haziran 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan İthalat Rejimi Kararına Ek Karar ile canlı hayvan, kırmızı et ve hububatta gümrük vergileri düşürüldü.
Canlı büyükbaş hayvan ithalatında yüzde 135 olan gümrük vergisi oranı yüzde 26’ya, dondurulmuş, soğutulmuş ya da taze sığır eti ithalatında 100-225 arasında değişen gümrük vergisi oranları ise yüzde 40’a indirildi. Buğdayda yüzde 130 olan gümrük vergisi yüzde 45, arpada yüzde 130 olan gümrük vergisi yüzde 35, mısırda yüzde 130 olan gümrük vergisi yüzde 25 olarak belirlendi.
ET VE SÜT KURUMU VE TMO İÇİN İTHALATTA GÜMRÜK VERGİLERİ SIFIRLANDI
Öte yandan Et ve Süt Kurumu'na sıfır gümrükle 975 bin canlı hayvan (500 bin büyükbaş, 475 bin koyun ve keçi) ve 95 bin ton kırmızı et ithalatı için yetki verilirken, Toprak Mahsulleri Ofisi'ne de toplam 2 milyon 250 bin ton buğday, arpa, mısır ve pirinç için gümrük vergisiz ithalat yetkisi verildi. Bu konuda iki ayrı Bakanlar Kurulu Kararı 29 Temmuz 2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlandı.
TMO SIFIR GÜMRÜKLE 2 MİLYON 250 BİN TON HUBUBAT İTHAL EDECEK
Bakanlar Kurulu Kararı ile TMO’ya 31 Mayıs 2018 tarihine kadar 750 bin ton buğday, yine aynı tarihe kadar 700 bin ton arpa, 31 Temmuz 2018 tarihine kadar 700 bin ton mısır ve 31 Ağustos 2018 tarihine kadar ise 100 bin ton pirinç ithalat kotası tahsis edildi. Toprak Mahsulleri Ofisi belirtilen miktarlardaki bu ürünleri sıfır gümrükle ithal edecek.
GÜMRÜK VERGİLERİNİN SIFIRLANMASI TÜRKİYE’Yİ AÇIK PAZAR HALİNE GETİRİR
Hububatta hasat devam ederken enflasyonu düşürmek bahanesiyle gümrük vergilerinin düşürülmesi, üreticinin elindeki hububat fiyatlarını baskılamaktan başka bir işe yaramaz.
Gümrük vergilerinin sıfırlanması Türkiye’yi açık pazar haline getirir. İthal hububat piyasaya hâkim olur. Başlangıçta fiyat düşer, ancak, ithal hububatla rekabet edemeyen olan çiftçi üretimden çekilir ve üretim yapamaz.
Çözüm “çiftçiyi terbiye edici” ithalatta değil, üretim maliyetlerinin düşürülmesinde, destekleme politikalarında ve en önemlisi üretim planlamasında aranmalıdır.
CANLI HAYVAN VE KIRMIZI ETE 5 MİLYAR DOLAR ÖDENDİ ET FİYATI DÜŞÜRÜLEMEDİ
Son yıllarda ülken gündeminden düşmeyen kırmızı et krizini ithalat yoluyla çözme girişimi, 30 Nisan 2010 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararla EBK’ye sığır eti ithalatı yapma yetkisinin verilmesiyle başlamış; aradan yedi yıl geçmesine ve 5 milyar dolarlık ithalat yapılmasına rağmen kriz aşılamamıştır. Sorunun ithalat yoluyla çözülmesinin mümkün olmadığı, ithalatın fiyatları düşürmediği yaşanarak görülmesine rağmen ithalat sarmalı halen devam etmektedir.
Kırmızı et sorununun çözümü için büyük ölçekli işletmeler yerine, yemin ve otun uygun olduğu her yerde, coğrafi koşulların elverişliliğine göre daha az masrafla koyun-keçi veya sığır yetiştirebilen üretim biçimleri desteklenmelidir. Öte yandan meralar ıslah edilmeli, amaç dışı kullanılmalarına asla izin verilmemelidir.
AKP DÖNEMİNDE ÜRETİM DEĞİL İTHALATI TEŞVİK EDİLDİ
Türkiye’de çiftçilerin örgütlenme seviyesi düşük. Dolayısıyla aracılar çiftçilerin emeğinin büyük bölümüne el koyuyorlar. Hükümet ise sınıfsal tercihini yapmış, şirketlerden yana tarım politikaları uyguluyor. Üretim yerine ithalatı teşvik ediyor. Yani bir anlamda tarım ürünü ithal edilen şirketleri destekliyor.
Ayrıca tarım girdileri bakımından dışa bağımlıyız. Girdi fiyatları yüksek, buna karşılık ürün fiyatları ise düşük. Bu durumda küçük çiftçiye tarımı bırakmaktan başka çare kalmıyor. Nitekim AKP’li yıllarda şeker pancarı alım fiyatı 3 kat, mısır alım fiyatı 3 kat, buğday alım fiyatı 4 kat artırılırken; mazot fiyatındaki artış 4 kat, gübre fiyatlarındaki artış 5 kat, hayvansal üretimin temel girdisi olan yem fiyatlarındaki artış ise 5 kat olmuştur.
AKP DÖNEMİNDE ÇİFTÇİ 28 MİLYON DEKAR ARAZİYİ EKMEKTEN VAZGEÇTİ
Yüzölçümü 78,1 milyon hektar olan Türkiye’nin, uzun ömürlü bitkiler de dahil tarım arazisinin, 2002 yılında 26,6 milyon hektar iken, aradan geçen 15 yılda 2 milyon 800 bin hektar azalmayla 2016 yılında 23,8 milyon hektara inmiş, bu dönemde tarım arazilerinin yüzde 10’undan fazlası kaybedilmiştir.
AKP DÖNEMİNDE ÇİFTÇİ SAYISI 624 BİN KİŞİ AZALDI
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na 11 Ocak 2017 tarihinde kayıtlı çiftçi sayısı konusunda yönelttiğim soruya söz konusu Bakanlık 6 ay sonra 20 Haziran 2017 tarihinde cevap verdi. Buna göre, 2003 yılında 2 milyon 765 bin olan kayıtlı çiftçi sayısı 2016 yılında 624 bin azalarak 2 milyon 141 bin kişiye düştü. Yani AKP’nin iktidarda olduğu 15 yılda kayıtlı çiftçi sayısı 624 bin kişi (yüzde 23 oranında) azaldı. Aynı şekilde kayıtlı tarım arazisi miktarı da 16,7 milyon hektardan 13,9 milyon hektara düştü.
TARIMDA İTHALATA DAYALI POLİTİKALARIN SONUÇLARI
Türkiye özellikle yağlı tohum ve bitkisel yağlar açısından büyük ölçüde ithalata bağımlı bir ülkedir. 2003-2016 yılları arasında ithal edilen yağlı tohum ve türevlerinin bedeli 36 milyar dolardır. Ayrıca 62 milyon ton hububat için 17,5 milyar dolar, 3,5 milyon ton kuru bakliyat için 3 milyar dolar, 10 milyon ton pamuk için 17 milyar dolar ödenmiştir. Halen 28 milyon dekar tarım arazisinin boş bırakıldığı dikkate alınırsa; doğru bir üretim planlaması ve destekleme politikası ile ülkemizin bu ürünlerde dışa bağımlılıktan kurtulması mümkün değil midir?

BANDIRMA GERÇEK-
EDİTÖR C.DOĞAN