Olmaz Efendim Olmaz!!

OLMAZ EFENDİM OLMAAAZ!

Adam coronadan korunmak için taktığı maskeye burun deliği kadar iki delik açmış. Rahat nefes almak istiyormuş.

**

İnşaat için yaptığı harca çimento koymayı unutan mühendisler var. Önemli koltuklara oturmuş söz sahibi bir çok insanın; bilgisizlik , cahillik, yetersizlik ve basiretsizliklerinden hepimize gına geldi.Coronadan korunmak amaçlı kullanılması gereken maskeler, akseuar gibi boyunlarda asılı. Fırfırlısı var, boncuk işlemelisi var, model model, renk renk. Kalite önemli değil, maksat güzel görünsün. Bir de Atatürk imzalı, ay yıldızlı maskeler yapmışlar. Güya sevgi gösterisi yapıyor densizler!. Bir sefer kullanıp atacak, çöp kutusuna ya da denize, deryaya....

**

Bilmediği dildeki kitabı okuyup bilgi kazanmaya, alim olmaya çalışan insanın kendini tüketerek yaşaması kaçınılmaz sonuç tabii... Teknoloji çağına bu akılla girmeye çalıştık yıllardır. Elimizde elektronik ne varsa hepsi yabancılar tarafindan tasarlanmış, yapılmış. Biz yapmaya uğraşmıyor, basıp parayı alıyoruz sözüm ona. Hangi parayla alıyoruz? Bizim paramız dünyanın hiç bir yerinde geçmiyor. Hani, kazanmak için önünde bin bir takla attığımız, iki yüzlük, yüzlük, ellilik kağıt paralar var ya! Harcamaya kıyamadığımız.... El oğlunun gözünde, kullanılmış gazete kadar, belki tuvalet kağıdı kadar bile değer taşımıyor. Eeee, biz bu elektronik aletleri neyle alıyoruz o zaman?

**
Yer altı zenginliklerimiz eriyor, yeryüzü işletmelerimiz satılıyor. Beyin göçü diye diye aklımızı verdik karşılığında. Kısacası bu cehaletle kendimizi yedik tükettik .
Kat kat binalar yaptık deprem bölgesinde yaşadığımızı unutarak, yer kazandık. Kazandığımız yeri satıp para kazandık. Orman yakıp toprak kazanıyor, toprak satıp paraya çeviriyoruz. Paramız para etmiyor dünyanın hiç bir yerinde. Bu kendini bitirmek değil de ne? İpek böceği kendini kapatır kozaya kelebek olur. Bizden ne kelebek oluyor, ne sinek!

**
NANCY ANN TAPPE tarafından 1970 lerde ortaya atılan felsefeye göre; dünyaya adalet duygusuyla gelen, mutlak otoriteyi kabul etmeyen, yaratıcılığı üst seviyelerde, suçluluk duygusuyla disipline edilemeyen, ne istediğini bilen indigo çocukları şimdi birer yetişkin. Bu çocuklar yine bu çağ teorisine göre kristal çocukların gelmesi için yol açtı, ortam hazırladılar. Dürüstlükten uzak olan, herşeyi onlara tertemiz ulaştırmaya çabaladılar. 1995 yıllarında kristal çocuklar dünyaya onların çocukları olarak gelmeye başladılar. Elbette o yıllarda doğan her çocuk kristal çocuk değildir. Kristal çocukların kendilerine has özellikleri saptandı. İri ve anlamlı bakışlarında bilgelik dikkat çekti. Hızla çoğalıyorlar. Empati yetenekleri üstün, sezgileri açık, hoşgörülü, auraları pastel tonlarda, uyumlu, öğrenmeye açık, teknolojiyi kavramaya hazır çocuklar. Genellikle;taş ve kayalara özel ilgileri var. Çoğu 1995 yılında doğdu. Halen; daha da birikimli olarak gelmeye devam ediyorlar. Doğa ve hayvana hayranlık duymak, onların ayrı bir özellikleri. Yaratıcı zekaları göze çarpıyor, korkusuz oluyorlar. Şifa verici yanları, ruhsal derinlikleri var.
Hangi gruptan olursa olsun, onlar özellikleriyle baskın çıksalar da; doğru eğitimin yetişmelerindeki rolü büyük. Ne yazık ki ülkemizde bu özellikte olan bir çok çocuk yanlış eğitimin veya eğitimsizliğin kurbanı oluyor. Büyüklerimizden çoğumuz duymuşuzdur. (Şimdiki çocuklar bir başka, biz onların yaşındayken böyle değildik. Ruhlar eskidi. Çocuklar birikimleriyle doğuyor, hızlı büyüyorlar. Bildikleriyle, davranışlarıyla şaşırtıyorlar bizleri. )

**
Felsefeler, derin düşünce ve birikimlerden doğar, kanıtlarla beslenir büyürler. Bazıları akla yatkın gelir kabul görür, bazıları silinir gider. Belki bütün bunları safsata olarak değerlendirirsiniz. Belki de bu görüşe katılırsınız. Bu anlatılanlara dayanarak, çevremizde gözlem yapmamızın kimseye bir zararı yok nasıl olsa. Yaşıtlarıma söylüyorum. İNDİGO ÇOCUKLARI bizim çocuklarımız. Onlardan doğanlar da bizim torunlarımız oluyorlar. İndigo öncesi olanlar da bugün dünyanın 65 yaş üstü dediği kesim. Yani bu virüs indigo ve kristal çocuklara ayrıcalık tanıyor ve belki onlar yeni dünya düzenini kurmak üzere görev yapacaklar.
Yanlış eğitim ve eğitimsizliğin kurbanı olanlar ve bu özelliklerle dünyaya gelmiş olma şansını yakalamayanları saymazsak İndigo ve kristal çocuklara güvenebiliriz. Yoksa toplumun bu yapısı ile teknoloji tüketicileri olmaktan öteye geçemeyiz. Yetişmekte olan gençlere, çocuklara teknolojyi kavratmak, geliştirecekleri ortamlar hazırlayıp bırakmak boynumuzun borcu.

**

Başka türlü yeni dünya düzenine uymak olmaz efendim! Olmaaaaaz!

ULVİYE KARA AKCOŞ/BANDIRMA 06-06-2020