Oldu mu şimdi; Alp Abi…

Oldu mu şimdi; Alp Abi…

Selam Dostlar;

Bugün şu illet ve meret Korona belasını yazmayacağım. Bugün size bir dostumu, ağabeyimi, daha doğrusu insan olma vasıflarına sahip ve adam gibi adamı, sevgili Alp Ağabeyimi, kalemim el verdiğince yazmaya çalışacağım.

Sevgili komşum Nurten Abla (Öztürk) sağ olsun bu sabah -07 Nisan Salı- beni yine aradı. Nurten Abla candır. İnsan sevendir. Annedir. Arkadaşımdır. Vefalıdır. Erdek Kültür ve Sanat üyelerin her birinde var olan, has insan olma özelliklerini üzerinde onurla TAŞIYAN, YAŞAYAN bir KADINDIR. Ama bu sabah… Beni aradığında ilk defa o bildiğim ‘’Alo’’ sesini duyamadım. Kırıktı sesi. Nezle olmuş gibi konuşuyordu. ‘’Ne o? Sesin kırık çıkıyor…’’.

‘’Evet; sesim kırık, çünkü…’’ dedi ve durdu. Ağlıyor gibi değil, bas baya ağlıyordu. ‘’Kaybettik…’’ dedi. Sevgili dostlar; ‘’kaybettik’’ kelimesi hiç bu kadar zor; çıkar mı? Anca yüreklerde hissedilebilen bir acı bu kadar zor çıkabilirdi ve belli ki Nurten Abla çok acı çekiyordu. Dolayısıyla o kelimeyi söylemek, zor geliyordu Nurten Abla’ya. Ama söyledi. Ben o an herhalde öyle kaldım. Ama Alp Abi aklıma gelmedi bile. Çünkü iyileşmeye başladığına dair haberler alıyorduk. Azmiyle, gücüyle, iradesiyle başına gelen musibeti yeneceğine inanmıştık.

‘’Alp’i kaybettik…’’ dedi hıçkırıklarına ahizeler bile dayanamazken. Bende yine çıt yok. Çünkü İnanmıyorum. İnanmakta istemiyorum!! İçimde sessiz çığlıklar, bas bas bağırıyor haykırıyor ama; nafile!!!! Sadece; ‘’Ama iyileşiyordu…’’ dedim, nasıl dediğimi bilmeden. Titremeye başladım. Telefon elimde, boşalmak isteyen gözyaşlarımı tutmaya çalışırken sesimin titrediğini hissettim. Oysa, hiç sevmem ağlarken beni birisinin görmesini veya duymasını. Lakin Nurten Abla çok duyarlı.

‘’Ağlayabilirsin…’’ dedi.

‘’Telefondan sonra…’’ dedim…

Sevgili dostlar,

Biz Erdek’e 31 Ekim 2017 günü yerleştik. Sebebiyse İstanbul’daki kiraları artık ödeyememem. Kaldı ki, 89 yazında ilk kez Erdek’e gelmiş ve o an hayran kalmıştım. İnci’ gibi Erdek’e; ‘’Nasipse bir gün illaki buraya yerleşeceğiz İnci’ciğim’’ dedim. Hayalim bir ev almak, huzur ve sağlık içinde bir emeklilik yaşamaktı. Olmadı. Hatalarım ve yanlışlarımın sonucu Musevilerin en aptal ve fukarası olarak yerleşebildim Erdek’e. Zamanla ve internet sayesinde Erdek Kültür ve Sanat’tan ilk Nurten Abla’yla tanıştım. Beni Sanat Kafe’ye davet etti. Yıl artık 2018’di.

Erdek Kültür ve Sanat!!! Bence gerçek ve amatör ruhlu idealist Sanat severlerce kurulmuş bir topluluk. İşte orada. Orada tanıdım Alp Ağabeyi.

O sene Erdek festivali yapıldı. Mehmet Özpamukçu ve Alp Ediz!! İki Erdek Savaşçısı. Tüm bürokratik engelleri yenerek benim için bir ilki başardılar. Erdek’te Aşk Başkadır Festivalini yaptık. Kimler yoktu ki; Nurten Abla, Mehmet Ağbi, Zeynep Abla, Nazmiye Abla, Nurten Akman, Şair Ersin Baba, Sait Abi, emekleri tartışılmaz aklıma şu an gelmeyen niceleri. Aşk şiirleri okuduk hepimiz. (Bende kendime yakışanı). Alp Ağabey bir asker gibiydi. O şiir okumadı ama bence şiir okumaktan çok daha önemli işler başardı. Sahne düzeni, perde de Erdek güzelliklerine eşlik eden şiirlerimizin mısraları, Erdek akşam üstlerine has ılık esintisine eşlik eden hafif bir müziğin nağmeleri; aklınıza gelen her ne varsa hepsi; Alp Ediz Ağabey’in yaratıcı zekasının bir ürünüydü.

Neden mi? Çünkü o bir sanatçıydı!!! Ressamdı!!! Erdek’te bir asker gibi çalışıyordu. Erdek aşığı koca bir çevre dostu, tabiatla ve doğallıklarla arkadaş biri. Levent hoca geldi aklıma, o an. İlk dersi veriyordu öğrencilerine. ‘’Eğer tiyatro yapmaya karar verdinizse ilk şart: İYİ İNSAN OLMAKTIR!! İyi insan olmayan varsa aranızda!! Aha Kapı orada!!’’ Alp Ağabey iyiden öte bir insandı. Ersin hocamızın şiir gecesini düzenledi mesela. Tabi ki yalnız değildi. Ekip gibi KAFADAR arkadaşları vardı. Mehmet Ağabey, Nurten Abla ve diğer can dostları.

Erdek Halk Eğitim’de verilen Resim kursu için verdiği uğraşıysa, koca yürekli biri için sadece günlük ve rutin uğraşıydı. O kadar ki; ‘’seneye sende bu kursa katılacaksın’’ ültimatomunu bile vermişti hem bana hem de eşime.

Küba’ya gitti. ‘’Anlatılmaz! Yaşanır!’’ dedi.

Sonra… Sonrası yok!!!

Umut verdi. Bilinmez, belki de pembe yalanlar. Hiçbirimizle telefon konuşması yapmak istemedi. İnzivaya çekilmişti sanki. Bizse umudumuzu bırakmadık. Ben sırf onun için en kabiliyetsiz halimle resim kursuna katıldım. Tabi devam edemedim. (Çünkü öyle bir kabiliyet yok bende). Ama gittim mi; gittim!! En sonunda Sevda (Çitören) ile bir ses kaydı yolladık Alp Ağabeye.

Ve bugün…

Her ölüm erkendir derler ama seninki!! Oldu mu şimdi Alp Abi, oldu mu!! Hiç yakıştıramadım Abi, hiççç!!

Umarım senin adını Erdek’in her köşe başında yaşatacak etkinlikleri yapacak, seni hiç bizlerden ayrılmamış gibi yaşatıp, bizler yine her zaman olduğu gibi hep yanında olacağız!!!

Umarım gerçekleştirir ve başarırız; senin bize her daim yanımızda olduğunu bilerek…

Pepo ZARKO

07. Nisan. 2020 ERDEK.