Marmara Denizi Güney Kıyıları Araştırması Sonuçları Açıklandı

Marmara Denizi'nin güneyinde yer alan Erdek ve Bandırma körfezlerinde müsilajın yanı sıra potansiyel toksik element kirliliği tehdidi bulunduğu bildirildi.
Ardahan, Manisa Celal Bayar, Balıkesir ve Kırşehir Ahi Evran üniversitelerinden bilim insanlarının oluşturduğu araştırma ekibi, geçen yıl haziran ayında Erdek ve Bandırma körfezlerinde müsilaj sorununa yönelik saha araştırması gerçekleştirdi.

Müsilaj sorununun çözümüne katkı sağlamak amacıyla yürütülen çalışmada, müsilaja yol açan mikroskobik alg türlerinin çoğalma dinamiklerini deniz dibindeki çökellerden takip eden, güncel ve tarihsel kayıtları çıkaran araştırma ekibi, ulaştığı sonuçları paylaştı.
Paylaşılan rapora göre, denizin dibini kaplayan çamur (sediment) tabakasının özellikle üstten 10 santimetrelik kısmında müsilaja sebep olan türlerin aşırı üremesini teşvik eden azot ve fosforun uluslararası kriterlerin çok üzerinde birikim yaptığı tespit edildi. Bu birikime paralel olarak sedimentte aşırı alg üremelerinin göstergeleri olan, klorofil ve biyojenik silika konsantrasyonunun da yüksek olduğu belirlendi. Sedimentin 10 santimetreden daha derinde bulunan kısımlarında ise azot ve fosfor azalışıyla uyumlu düşük birincil üretim gözlendi. Bu durumdan, kanalizasyon ve sanayi atıklarının Marmara Denizi'ne yoğun şekilde deşarj edilmediği dönemlerde rahatsız edici alg çoğalmalarının olmadığı sonucuna varıldı.
Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile hazırlanan değerlendirmede ise Erdek Körfezi'nin çevresinde başta tarım, sanayi ve yerleşme alanları olmak üzere antropojenik (insanlardan kaynaklanan) aktivitenin yoğunlaştığı, Bandırma Körfezi'nde ise besleyici elementlerin kaynağının limanın iç kısmı ve kıyı hattındaki sanayi tesisleri açıklarının önemli azot fosfor ve potansiyel toksik element birikim noktaları olduğu saptandı.
"Toksik kirleticilerin müsilaj eylem planına dahil edilmesini öneriyoruz"
Çalışmada, Erdek ve Bandırma Körfezi için tek çevre sorununun müsilaj olmadığı, bölgede önemli düzeylerde cıva, kadmiyum, bakır, çinko gibi toksik element zenginleşmeleri tespit edildi.
Gelecek dönemlerde, sedimentte birikmiş olan tüm kirleticilerin deniz dibinden suya geçmeye devam edeceği, bu yüzden tüm önlemler alınsa bile aşırı alg çoğalmalarının uzun yıllar sorun olmayı sürdüreceği, her alg artışının müsilajla sonuçlanmayabileceği tespiti de yapıldı.
Aşırı alg artışlarının ekosisteme zarar verdiği vurgulanan raporda, şu ifadeler kullanıldı:
"Araştırma bulguları, Müsilajla Mücadele Eylem Planı'nın hızlı şekilde uygulanması, Marmara Denizi'ne atık deşarjının durdurulması için kentsel ve endüstriyel kaynakların yanı sıra eylem planının 12. maddesinde değinilen havza içi kaynaklara daha fazla odaklanılması gerektiğini göstermektedir. Eylem planı, Marmara Denizi'nin ekolojik bozulmadan kurtarılması için oldukça etkin maddeler içermektedir. Ancak eylem planında sadece azot ve fosfata dikkat çekilmiştir. Araştırma bulguları, Marmara Denizi'nin güney kıyılarında potansiyel toksik element kirliliğinin varlığını göstermektedir. Bu nedenle cıva, arsenik, kadmiyum ve benzeri toksik kirleticilerin müsilaj eylem planına dahil edilmesini öneriyoruz. Marmara Denizi'nin ve Türkiye'nin bütün sulak alanlarının ekolojik risklerden korunması için yerel yönetimler ve yetkili kurumlar ile iş birliği içerisinde çalışmaya devam edeceğiz. Karar vericilere sağladığımız verilerin sulak alanlardaki ekolojik risklerin azaltılması ve önlenmesinde etkili olacağını düşünüyoruz."
 "Bu, uzun soluklu bir mücadele olacaktır"
Araştırma ekibinin başkanlığını yürüten Ardahan Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Doç. Dr. Serkan Kükrer, yaptığı açıklamada, müsilaj sorununun gündeme gelmesinin ardından Erdek ve Bandırma körfezlerinde deniz dibinden çamur örnekleri topladıklarını bildirdi.
Kükrer, bu çalışmaya, müsilaja sebep olan türlerin aşırı artışının dinamiklerini belirlemek amacıyla başladıklarını aktardı.
Deniz dibindeki çamurda biriken azot, fosfor gibi metallerin zamanla suya geçmeye devam edeceğini, dolayısıyla bu sorunun çözümü için çok kısa vadede harekete geçilmesi gerektiğini belirten Kükrer, "Bu problemleri engellemek için bu kirleticileri üreten ve körfeze ulaştıran kirletici noktaları havza içinde çalışarak belirlemek, en akıllıca yol olarak karşımıza çıkıyor." dedi.
Eylem planlarına metal kirliliğinin de eklenmesini önerdiklerini kaydeden Kükrer, "Bu, uzun soluklu bir mücadele olacaktır. Çünkü sedimentte biriken kirleticiler, zamanla suya geçmeye devam edecektir. Müsilajı ve müsilaj benzeri sorunlar oluşturabilecek alglerin üremesi devam edecektir. Çok kısa zamanda son bulmayacaktır. Metaller de suya geçmeye devam edecektir. Bu konuda istikrarlı bir eylem planı oluşturulursa, bunun uygulanmasında ısrar edilirse yakın gelecekte denizlerimizi bu sorundan kurtarabiliriz." diye konuştu.
Kameraman:Balıkesir Üniversitesi