Mafya Dizisi mi Gibi

MAFYA DİZİSİ Mİ GİBİ!
     Birşeyler oluyor! Görmesek de, bilmesek de, anlasak, anlamasak da;  vallahi de, billahi de birşeyler oluyor! Ne oluyor , nerede oluyor? Bakın o da belli değil! Sadece birşeyler olduğunu seziyoruz. Ortalık karman çorman, ortaklık toz duman. Anlaşılmayı önlemek için sanki bir yerlerden sürekli sis bombası atılıyor, tepemize tepemize toz püskürtülüyor.  Bizim hissetiğimiz sadece yansıma, kulaklarımızı diksek, gözlerimizi dört değil, sekiz açsak nafile!
     İçinde yaşadığımız çember gün be gün daralırken yüz yıllardır var olan virüs coştu, bir yerlerden emir almış gibi dört bir yandan üzerimize saldırıyor. Evlere kapanalım bizi bulamasın dedik, olmadı. Elimizi yüzümüzü günde kırk defa yıkayalım,  çift maske takalım dedik. O da olmadı. Bari aşı olup tedbir alalım dedik; o da henüz olmadı. Günde yüzlerce insan hoooop! Öbür tarafa transfer oluyor. Doğum oranı da düştü. Niye? Bu ortama çocuk yapacak babayiğitlerde aklıselim hakim oldu da ondan. 
      Konuya böyle lodoslama dalmak doğru değil. Bir şeyleri anlamak için araştırmak, incelemek gerek. Doğruları kanıtlamak için yol yordam, metod gerek. Çok kullanılan iki medod var, tümdengelim  ve tüme varım. Tümdengelim; birden fazla duruma dayanarak , örnekler bularak uzaktan yakına akıl yürütme. Tümevarım; merkezden başlayıp parçaları birleştire birleştire bilinmeyen sonuçlara ulaşma. 
      Lanet olası virüs, hem dünyanın öbür ucunda, hem burnumuzun dibinde. Bu iki metodun ikisine de uygun, ikisine de uzak.  Sokağa çıkamıyoruz,  kişisel ve aile özelimizi ortaya seremeyiz. Bu durumda tüme varım medodunu rafa mı kaldırmalı. Yok, yok! Bence biraz esnetmeyi denemeli. Duyduklarımızdan, okuduklarımızdan yola çıkabiliriz mesela.  Açalım televizyonu kanal kanal dolaşalım... Aaaa! bakın ne gördüm! Sedat Pekel  adlı bir şahıs saklandığı yerden video yayınlıyor. Biz bu şahsı daha önceden az çok tanıdık, aslında tanıdık demiyelim  de hakkında bir takım haberler duyduk okuduk. Eeee, şimdi niye çıktı ortaya? Ne söylüyor, ne anlatıyor? Videolar sosyal medyada tıklanma rekoru kırıyor.  Merak ettim ben de dinledim. Sadece o videoları değil, bu konu ile ilgili yorumları da tek tek dinledim. Kafamda var olan sorulara yenileri eklendi.  Vaaavvv! Bazı devlet adamlarının ipliği pazara çıkarılmış, lime lime pazarlanıyor. Bu ipler sıradan vatandaşı çok ilgilendirmez. Bırakın satın almayı bedava dağıtsalar almaz. Alsa ne işine yarayacak ki!  Patates değil ki; ister kızart, ister haşla ye, çay değil ki; demlik demlik demle iç!! Bizim uykucu vatandaşımız TV de  mafya dizisinde bir bölümmüş gibi dinler, kendince yorum yapar. Doğrusuna eğrisine akıl erdiremez. Eeee! Kim  ilgi duyacak bu ipliğe, kim alacak pazarlanan ipliği? Kıyısından köşesinden dokunanlar  tabii!. Koskokoca devlet adamlarına kafa tutuyor, evlatlarını cinayetle suçluyor. Akıl almaz uyuşturucu trafiğinden söz ediyor.   Daha diyeceği çok  söz varmış. Kendisine haksızlık edildiğini söyleyip isyan ediyor. Durup durup su içiyor. Belli içi yanıyor! Gemileri yakmış, kelleyi koltuğa almış görünüyor. Şimdi ilgililer; ister parçadan bütüne, ister, bütünden parçaya söylenenleri analiz edecek sonuca varacaklar.  Suçladığı insanlar ya aklanacak, ya suçlu oldukları kanıtlanacak. 
     Corona  gölgesinde vatandaşlar al takke ver külah ayakta kalmaya çalışırken bu davalar sürüp gidecek. Biz, şu günlerde salya sümük ağlayan  denizlerimiz için üzüleceğiz. Yakın ilçelerde yaşanan afetlere el uzatacağız derken; bir duyum aldık!
Yaşadığımız toplumla et, tırnak  bağlantısı gibi bir bağ var aramızda. Görüpte görmemezlik duyupta duymamazlık etmemek lazım. İnsanın merak duygusu engellenmemeli. Biraz etrafa bakınınca, az kulak kabartınca bu merak duygusu dürter insanı. Sanırım bu mafya dizisi gibi videolar herkesin dikkatini çekti. Kafalarda sorular oluştu. Merakı gidermek, sorulara yanıt aramak, toplumu uyandırmak, bilgilendirmek için dört önemli gazetecinin bu konudaki sorularını İçişleri Bakanı bir TV kanalında cevaplayacağı duyuruldu. Kafasında soru oluşan, merak eden insanlar da doğal olarak bir beklenti oldu.  Yaklaşık üç saatlik bir program.  Geçtik televizyonların karşısına. Farklı görüşlerden yüzlerce insan. Önce Bakan Bey'in isteği üzere bir açılış konuşması yapması uygun görülmüş. Programın ilk yarısını  bu konuşma doldurdu. En az sekiz soru var akıllarda. Her  gazeteci iki soru sorsa; en azından konu birazıcık aydınlanacak.  Derken sorular gelir gibi oldu ama  Bakan Bey  sorunun altından girdi üstünden çıktı, kimse birşey anlamadı. Bakan Bey sürekli konuştu, dertlerini , meslekteki başarılarını, uğradığı haksızlıkları, bir oradan bir buradan yaşadıklarını anlattı.  Arada,  Kılılçtaroğlu' na, Davutoğlu' na ve tanınan bazı kişilere laf attı. Devlete bağlılığını, hükümete sadakatini tekrarladı.   Anlatılanlardan: kim ne anladıysa anladı işte!   Konuşmanın arasına sıkıştırılabilen sorular çok kısa ve netti! Ama soru gazetecinin ağzından çıkarken cevap gelmeye başladı.  Sorunun son hecesini duyamadık bile. Cevap konuyla hiç ilgisi olmayan bir noktadan başlıyor, ha geldi ha gelecek derken kafalar karışıyor.( Elma diye?) sorulsa ; eminim, Havva Anamızın, Adem Babamıza yedirdiği  elmadan başlayacak açıklama.   Orası bir tartışma platformu değil, kimse kimseyi sınava çekmiyor, sorgulamıyor, suçlamıyor. Sadece gündemde yer alan konu hakkında toplum aydınlanacak. Birkaç soru, birkaç cevap. Beklenti hayli yüksek, şaka değil; ortada faili meçhul cinayetler var, ucu dünyanın birçok ülkesine uzanan uyuşturucu trafiği var. Reyting rekorları kıran bir diziden yalan yanlış edinilmiş bilgiler var.   Üç saatlik programda en çok konuşma fırsatı yakalayan gazeteci üç dakika konuşabilmiş.  Dört gazeteciye düşen, toplam 10 dakikaya  üç beş soru sıkıştırıldı.  Tam cevap alınamadığı için diğer sorulara sıra gelmedi. Anlaşıldığına göre; Devletin Bakanı, konuyu zaten kendi  üzerine hiç almamış.( Peker Bey  neden, kendisine adını vere vere , açık açık hakaret etmiş  onu aralarında çözecekler herhalde.) Dış güçlerin bir komplosu ile karşı karşıya kalmışız . Kısa zamanda savuşturacakmışız.  Biz bunu anladık... ( Zaten bir suç örgütü görevlisinin sözüne ne kadar itibar edilir ki?) diyenler var. Bu soruya( İllegal işleri caminin imamı, kilisenin papazı bilecek değil ya, elbette örgütün elemanları bilir !) diyenler de var.
   Biz Türkiye Cumhuriyeti' nin şanslı vatandaşlarıyız. Neler, neler geçti başımızdan. Ne badireler atlattık! Bizde darbe sadece denenir ama gerçekleşmez, afetler yaşanır ama küllerimizden yeniden doğarız. Sezar' lar Brütüs' ler yok burada. Kimse tarihimize( Sen de mi Bilalüs veya  sende mi Beratüs) diye bir cümle eklenir diye beklemez.  Suyun akıp yatağını bulacağına inanırız. Günü gelince seçim yapar sonuçları her ne olursa olsun hep birlikte kabulleniriz. Pandeminin bitmesini sessiz sakin bekleriz. Zor günlerde kenetlenir, düğünümüzü bayramımızı gelecek huzurlu günlere erteleriz.  
ULVİYE KARA AKCOŞ