Kırlangıç Zamanı

KIRLANGIÇ ZAMANI - Öykü -

Hayatımda hiç kırlangıç görmedim dedi kadın,denizin üzerinde süzülen martılara bakarak. Adam içinden onların bir kısmının deniz kırlangıcı olduğunu söyleyerek martı vurgusunu düzeltti. Sonra etrafa şöyle bir baktı gösterebileceği bir kırlangıç var mı diye. Yoktu.

Adam gülümseyerek kadına sana deniz kırlangıçlarından bahsettim az önce sessiz,kırlangıçların yokluğunda. Bir de Ebabil kuşları var onları bilirsin tahminimce. Ebabil deyince kadının gözleri ışıdı. Adam kadının mitlere meraklı olduğunu biliyordu. Kadın efsaneyi bir çırpıda daha dün yaşanmış bir vaka gibi duraksamadan aktardı.Birinci elden olan bitene tanık olmuş bir anlatıcı gibi. Hani şu Ebabillerin gagalarında taşıdıkları taşlarla fillerle donanmış orduyu bozguna uğrattıkları savaş. Adam ebabillerin kırlangıç sayılıp sayılmayacaklarından emin değildi. Kadın da daha önce Ebabil gördü mü, bilmiyordu. Ebabil kadın için iç kuşuydu,has kuşuydu.

Kadının zihnine kırlangıçlar neden üşüştü bu bir sırdı.

Adam dükkanın önünde tavandaki floresan lambasına yapışık yuvadaki faaliyeti,kırlangıçlar geleliberi izliyordu.Bir sabah işe geldiğinde yuvanın tam dibindeki dışkı birikintisinin içinde yarım yumurta kabuğunu gördüğünde içinden bir sevinç dalgası yükseldi.Demek yavrular yumurtadan çıktılar diye düşündü.Zaman hızla geçiyordu,beş ay olmuştu bu işe başlayalı.Üç mevsimi yaşamıştı bile.Kış,ilkbahar ve yaz.Kırlangıçlar yazın taşıyıcılarıydı.

Adam zihninde çocukluğundaki kırlangıçlara dair anılara uzandı .Yuvalarını ,su birikintilerine yaptıkları sayısız sortilerle nasıl da sabırla çamurdan ördüklerini hatırladı.Köhne,unutulmuş bu kasabada zamanın geçtiğini doğa hatırlatıyordu işte böyle.Yoksa yeterince yaşanmamış bir kesitin,kayıp bir zamanın esiri olacaktı adam.İçindeki doğanın tıkır tıkır işlediğini,hiçbir şeyin yerinde saymadığını biliyordu.O sadece her yerde hüküm süren yaşamın ve yıkımın inkarını acıklı buluyordu.

Sorular sökün etti sonra.Yaşarken,eksik yaşama duygusu neden peşini bırakmaz insanın? Kader mi bu? Her şey olacağına mı varacak sonunda?Debelenmek,ayak diremek,itirazlarını ileri sürmek boş bir çaba mı?

Öyle ya, döngüde olmak tüm canlıların kaderiydi.Doğum ve ölüm çizgisinde bir yolculuktu kader.Bu durumda kırlangıçları ayrıcalıklı yapan neydi peki?Depresif bir kırlangıç olmayacağını düşündü adam.Hepsi de yaşama uğraşına öyle coşkuyla katılıyordu ki.Anne ve baba kırlangıç çığlık çığlığa yavrulara yiyecek taşıyordu.Anne-babalarını görünce yavruların sarı-pembe ağızları pürtelaş sonuna kadar açılıyordu.

Adam yuvanın,yuvaların içindeki yavruların,yetişkin kırlangıçların fotoğraflarını çekti.Kırlangıç dünyasını kadına göstermek istiyordu.

Fotoğrafları görünce kuyrukları ne güzel,ne kadar da uzun dedi kadın.Fotoğraflarda çok da görünmeyen yavrulara işaret etmek için sürekli aç olan yavrulardan bahsetti adam.Doyursanıza onları dedi kadın.Onları anne-babaları gayet güzel doyuruyor diye karşıladı adam.Biz karışmayalım onlar ne yapacaklarını biliyorlar diye ekledi sonra.Kadın güldü,hep bu psikoterapi işleri dedi.Adam kesinlikle diyerek onayladı; hem biz doyuracağız diye onları boğabiliriz.Doğal ebeveynlik diye bir şey var.Hayvanlar içgüdüsel bunun bilgisine sahipler dedi.Kadın yine güldü,ölürlerse açlıktan görürsün dedi.Sanki doğal ortam var da doğal ebeveynlik olsun.Adam düşüncesinde ısrar etmek istiyordu.

Sen merak etme,burası Kapıdağ,burada besin kaynakları zengin dedi.Bunu der demez adamın beyninde bir şimşek çaktı.Kadının yavruları doyurun ısrarını anladı.Kadın bir anneydi,ne kadar yedirirse yedirsin yavrular aç olacaklardı.Bunu kadına söylediğinde kadın kahkahalarla güldü.

Her ne yaşanırsa yaşansın,döngüde olmak eşsiz bir deneyim diye düşündü adam.İnsanı asıl tüketen içinde bulunduğu gerçeklikten azade olduğunu sanmak,inkar içinde olmak.Her ne kadar hayatın kıvamı bazen ağırlaşsa da,ona asıl rengini verecek olan biziz diye düşündü adam.Ona göre aslolan hayata verdiğimiz anlamdı;anlam da beklentilerden apayrı bir varoluşsal durumdu.

Kırlangıç zamanı sıcak ve kıpırtılı bir zaman diye düşündü adam.Hızla büyüme ve olgunlaşma zamanı.Aynı zamanda derin bir hoşgörü zamanı.Civar esnafın yuvalardaki pirelerden,oraya buraya saçılan tüylerden,pisliklerden şikayetlerinin yalandan olduğunu biliyordu.Öyle ya da böyle yuvaları bozmayı kimse göze alamazdı.Kadim inanışa göre yuva bozanın yuvası bozulurdu.İçten içe yuvalardaki yavrulara merak ve şevkat duyuluyordu.Yavrular yuvadan vakitsiz ayrıldığında,eskaza oralarda dolanan bir kedi yavruyu kapar diye yürekler ağza gelirdi.Aceleyle yuvanın altına getirilen merdivenle yavru yuvasına mutlaka kavuşturulurdu.

Adam derin bir nefes aldı,kırlangıçları daha kaç kere gökyüzünde göreceğim diye düşündü.Bir de kaç kere onları özlemle bekleyeceğini.Adama göre hayat insan yapımı bir zamanda donup kalıyordu.Hayat kırlangıç zamanıyla akıyordu.

AYGÜN ÖZER- BANDIRMA 17-06-2019