KİRAZ KIRTASİYE
Birkaç gün önce sokaktan geçerken gözüne çarpmıştı. Yürüyüşünü biraz yavaşlatmış,içeride olan biteni anlamaya çalışmıştı.Cadde üzerindeki yönlendirme tabelasının daha büyük bir örneği dükkanın giriş kapısının üzerine ortalanarak asılmıştı.Yaşadığı mahallede bu kadar merkezi bir konumda olması iyiydi.Geniş aydınlık girişi,sevimli sıcak raf düzeniyle ilerde ihtiyaç duyduğunda çarşıya inmeden uğranılacak bir yer olduğu mesajını pek güzel veriyordu.
Çok bir zaman geçmeden işi buraya düşecekti. Oğulları sabah teslim etmeleri gereken ödev için alınması gereken çıktıları hatırladığında vakit epey geç olmuştu. Kendisini çarşıya inemeyecek kadar yorgun ve üşengeç hissediyordu. Kısa zamanda ve az zahmetle kırtasiyede olma düşüncesi onu hemen sardı.Hazırlandı ve evden çıktı.Beş dakika sonra oradaydı.
İçeriye girdiğinde, kendisine yönelen erkek ve kadının bakışları bir hayli bilgiyi ona taşımıştı.Onların mekanın sahibi ,karı koca,esnaflıkta acemi,kırtasiye konusunda da pek tecrübelerinin olmadığı hemen anlaşılıyordu.Dükkanda ondan önce gelen başka bir müşteri vardı.Müşterinin istediğini bulabilmek için raflar arasında epey bir dolaşan adam,birkaç örnek gösterip her seferinde bu değil cevabını alınca nihayet kan ter içinde pes edip,’elimizde kalmamış’ özlü sözüne sığınmıştı.’Yarın gelir ama’ derken kendi söylediğine duyduğu inançsızlık apaçıktı ve müşteri de pek açıkgöz bir şeye benziyordu.
Kendisine sıranın daha gelmediğini anlayan adam, tüm bunlar olup biterken, dudağında hafif bir tebessümle kenarda beklemişti. Müşteri dükkandan çıkınca,arzusunun ne olduğunu ona sordular.Sorarken de aradığı şeyin makul ve mevcut olması konusundaki beklentilerini bangır bangır duyurdular.Adam, umarım benim ve sizin beklentilerimiz örtüşür diye kendine sessiz konuştu.Güçlü bir ihtiyaç karşılama isteği yükseldi içinden.Halden anlayan ve para bırakmaya dünden razı bir müşteri rolüne hemencecik girdi.Role girerken de biraz beceriksizleşip, biraz da çocuklaştı.Dükkan sahipleri o kadar yenik düşmüşlerdi ki, ona göre çok bilmiş bir müşteriye daha dayanacak güçleri kalmamıştı.
Adam ihtiyacını söyleyip olumlu karşılık alınca flash belleği cebinden çıkarıp kadının kocasına uzattı. Koca, bir önceki müşteriyle yaşadığı çarpışmanın ağırlığını omuzlarından silkelemek güdülenmesiyle hızlı ama biraz da sarsak hareketlerle bilgisayara yöneldi.Flash belleği bilgisayara taktı ve adamın adını söylediği dosyayı açıp, istediği çıktıları almak için yazıcıya yönlendirdi. Bir on saniye bekledikten sonra yazıcıdan bir hareket gelmeyince tekrar denedi. Ancak bir türlü çıktılar gelmiyordu.
Bu aşamada kocanın karısı inisiyatifi almak istedi. Önce yapılması gerekenlerle ilgi birkaç hatırlatma yaptı. Koca hafiften rahatsız bir vurguyla ‘söylediklerini zaten yaptım’dedi. Kırtasiyede tansiyon yükselmeye başlamıştı.Kadının kocası, ne olursa olsun bu sefer başarılı olmak istiyordu. Sadece biraz daha zamana ihtiyacı vardı. Adam bu zamanı ona verme konusunda oldukça istekliydi. Acelesi yok gibi davranmaya kararlıydı her ne kadar oğulları evde onu sabırsızlıkla bekliyor olsalar da.
Koca tekrar ve tekrar denedi;bir türlü olmuyordu. Her denemeden sonra, yüzündeki kızarıklık ilk önce beliren pembe rengin açık tonundan daha koyu tonlara ve sonra komşu daha koyu renklere evriliyordu. Adam renk körü olmasına rağmen bu değişimi görebiliyordu.
Kadının dümeni almak için ısrarlı müdahaleleri kocayı daha da kızdırıyordu. Karısının aktif hale gelmesi onun beceriksizliğinin kanıtıydı sanki.Karı-koca gittikçe derinleşen bir gerilimin ve tartışmanın içinde bulmuşlardı kendilerini. Adam, kenarda beklemeye devam ediyordu. Ortamı yumuşatmak için bir zamanlar başarısızlıkla sonuçlanan kendi lokanta açma ve işletme deneyiminden bahsetti.’ Başlangıçlar her zaman zordur ve ben bunu çok iyi bilirim’ dedi.’Telaş etmeyin ben beklerim.’Bunları söylerken sonsuz bir anlayış abidesi gibi hissetti kendini. O, empatiyle örülmüş yeni bir müşteri modeliydi. Anlayışlıydı ve kapsayıcıydı.Adam bu yüce duygularla sarhoş olmuşken,kadın ‘sizin işiniz olmayacak’ dedi kararlılıkla. Adam şaşırdı,biraz duraksadıktan sonra,’sorun yok ben beklerim’ dedi. Kadın’ hayır beklemeyin lütfen,başka bir yerde de çıktıları alabilirsiniz.’
Adam, bir türlü çözülüp gidemiyordu. İçine girdiği rol onu dükkana mıhlamıştı sanki. Kadının kocası, bu uzayıp giden ağdalı zaman parçasında, öfkeyle bilgisayarla ve yazıcıyla cebelleşip duruyordu. Nihayet derinden gelen bir vınlama sesiyle yazıcı kendisinden bekleneni verdi.Adam buradan gidebilecek olmasına sevindiğinin ayırtına vardı.Olgun müşteri olmak onu bir hayli yormuştu.
Adam parayı ödeyip kırtasiyeden çıkmak üzereyken karı-kocaya iyi akşamlar dileklerini sunarken kadının kızgın bakışlarıyla karşılaştı. O anda değil ama sonra bu bakışlar üzerine düşündüğünde, sonsuz sınırsız anlayışının ve kabulünün karşı taraf için nasıl bir sınır işgali ve eziyet olduğunu anladı.
Aygün Özer
Psikoterapist
Uzman Psikolojik danışman
17-02-2020/BANDIRMA