Kadın Cinayetleri
Montaigne, Okumak adlı denemesine Alfonse Dode’den bir alıntıyla:” Ekmek nasıl bedenimizi beslerse, kitap da öyle ruhumuzu besler.” diyerek başlar.
İnsan ruhunun beslenmesinin bir gereklilik olduğuna vurgu yapar.
Peki, insanın duygusal yanı gelişmeden bedensel yanı büyüyebilir mi? Bu elbette mümkün.Doğal bir süreç bu.
Yaşamı boyunca hiç kitap okumayan uzun yıllar yaşayan milyonlarca insan var. Bu insanlarla toplumsal yaşamın her hücresinde karşılaşmak mümkün.
Bunlar mühendis de olabilir, doktor da, subay da, öğretmen de, esnaf da...
Bir süre önce üniversiteye birinci olarak giren bir öğrenci televizyonda, hiç kitap okumadığını kitap okumadan da sınavda birinci olunabileceğini kanıtladığını büyük bir gururla söyleyebilmiştir. Böyle düşünen insanlar o kadar çok ki...
İnsan olamadığının farkında olmayanlar.
Eksik, yarım insanlar…
Bedeni olan, ruhu olmayan insanlar…
Aldıkları edebiyat eğitimi bunlara, kitap okuma zevkini ve alışkanlığını kazandırmamıştır. Müzik, resim eğitimleri yetersizdir, bir müzik aleti çalamazlar, resim yapamazlar ve gereksiz bir iştir bunlar.
İyi müzikle, kötüsünü kulakları ayırt edemez. Resimden, mimariden anlamazlar…
Heykeli put sanıp, ucube yerine koyup ya yıkarlar ya da içine tükürürler.
Empati yapamazlar.
Vicdansızdırlar, acımazlar ve gururludurlar… Öfkelerini kontrol edemezler.Ötekileştirmeyi,nefret etmeyi, acı çektirmeyi,yok etmeyi iyi bilirler… İktidardalarsa kendi türlerini, sıradanlarsa hayvanları öldürmekten zevk alırlar. Utanma duygusundan yoksundurlar…
Sadece ilkel bir benlikle yaşamayı sürdüren bu ruhsuz, duygusuz canlılar; toplumsal bir varlık olan İNSAN olma özelliğini kazanamamışlardır.
Ruhları, duyguları gelişmemiş, insanlaşamamış bu yaratıklardan oluşmuş bir toplumda her fırsatta şiddete başvurulmasını, cinayetin ve özellikle kadın cinayetlerinin çok oluşuna şaşmamak gerekiyor.
2015’te 303, 2016’da 328,2017’de 409, 2018 yılında 440, 2019’da 440 kadın cinayete kurban gitti. 2020’nin ilk kadın cinayeti Iğdır’da işlendi. Boşanmak isteyen kadın, kocası tarafından öldürüldü yüzlerce kadın cinsel tacize, tecavüze uğradı. Son on yılda kadın cinayetleri hızla arttı.
Kadın cinayetleri açısından ise çok okuyan ve güzel sanatlar eğitimine önem veren Avrupa ülkelerinde ve Japonya’da ise durum tam tersidir.
Bugün ülkemizde alınan önleyici önlemler, caydırıcı cezalar bu şiddet ve cinayetlerin önüne bir türlü geçemiyor. Tepkiler bir
yarar sağlamıyor. Burada bir şeyi de belirtmeliyiz. 6284 sayılı yasa da etkin bir biçimde uygulanamıyor. Kadınlara yakın koruma verilmesi,şiddet uygulayanların uzaklaştırılması tam anlamıyla gerçekleşmiyor. Bunların dışında yine yasada var olan kadının ekonomik olarak güçlendirilmesi, kimlik değiştirme gibi uygulamalar da eksik kalıyor.
Bu arada yerel yönetimler de “kadın dayanışma evleri” açarak kadının korunmasına destek sağlamayı öne çıkarmalılar.
Bütün bunların yanında asıl yapılması gerekense “eğitim”dir.Bu ilkel davranışlardan, şiddetten ve kadın cinayetlerinden kurtulmanın tek yolu güzel sanatlar eğitimi yoluyla iyi olan duyguları geliştirmek, kötü olan duyguları kontrol altında tutabilmektir.
Dünyanın en çok okuyan, müzik çalan, resim, tiyatro yapan ülkesi haline geldiğimizde tam insanlar oluruz.
İşte o zaman hem bedenimiz olur, hem ruhumuz…
İşte o zaman ne şiddet kalır ne cinayet!
Bir tek sevgi kalır geriye...
Gültekin MUTLU – Bandırma, 3 Ocak 2020