İyi Ki Dün Ölmedim!

İYİ Kİ DÜN ÖLMEDİM
 (İyi ki dün ölmedim! Bak bu gün de bunu öğrendim.)

Ara sıra, rahmetli annemden duyardım bu cümleyi. İçinde; hem yeni birşey öğrenmenin sevinci, hem de derin bir şükran duygusu var.
Gerçekten, öğrenmek çok güzel ve  dünya, öğrenecek bilgilerle dolu

 İster okuyarak, ister dinleyerek veya yaşayarak; öğrenmeliyiz öğrenebildiğimiz kadar . Bir de öğrenmiş olmanın tadını çıkartmak, kendinle gurur duymak var. Öğrendiğini paylaşmanın da ayrı keyfi! Bazen, hatta çok kez ; çok konuştuğumuzu farkeder kendimize kızarız. Karşı taraf bizden sıkılır, söylediklerimizi saçma ve anlamsız bulabilir... Susmalı mıyız? Ortamın bize hatırlattığı deneyimleri yutmalı mıyız?  Belirlediğimiz hedeflere ulaşma şansımız var mı?  Varsa yüzde kaç? Diyelim ki; yüzde bir! Durmalı mıyız? Doğrusu bilmiyorum... Anlattıklarımız karşı tarafa doğru geçiyor, ışık tutuyor,  bilgilendiriyor olamaz mı? Galiba ortayı bulmak, dinleyenin nabzını tutmak önemli... Yaşadığımız sürece öğrenmeye açık olmak ilk şart!

*

76 Yıllık yaşamım, öğrenme ve öğretme üzerine kurulu. Yanlış da olsa; bu böyle. İnsan beyni öğrenme özelliğini kaybedip kapasitesi dolunca; geviş getirmeye başlıyor. İyisiyle, kötüsüyle depolanmış anı ve bilgiler su yüzüne çıkıyor.

Bunun adı YAŞLANMAK!

 Kimse istemese de yaşlanmak, bilinçli yaşlanmak güzel şey! Yaşlanmayı reddeden canlı, erken ölümü davet eder. Başka da seçenek yok zaten! Ya genç öleceksin,  ya da yaşlanacaksın! Bir zamanın  ünlü aktörü Alain Delon 86  yaşında. Ötenazi  hakkı istiyormuş. Daha önce de depresyon geçirip intihar girişiminde bulunmuştu. Engelli bir yaşlı olmak istemiyormuş. Bunu kim ister ki?  Zaten genç de olsan; engelli yaşamak başlı başına bir zorluk. Daha doğuştan, ya da genç yaşta engelli olan ve bu şekilde yaşayan insanlara ayıp olmuyor mu? Yaşamımızın bazı yanlarını kendi irademizle düzenliyoruz. Bir de irademiz dışında yaşadıklarımız var.  Engeller, hastalıklar ve yaşlılık bunlardan bazıları. Elbette çok zor!  Ama isyan etmek bence doğru değil! Bize düşeni; eğrisiyle, doğrusuyla yaşamamız , dayanmamız gerek. Hiçbir sıkıntının sonsuza dek sürmediğini bilmeli, sabretmeliyiz. Yaşamın getirdiği güçlükler karşısında; dipsiz kuyulara çekildiğini  düşünmeden edemiyor insan. Kimbilir beyninde ne fırtınalar esiyor onun da. Allah yardımcısı olsun!
 Öğrenmek için önce motivasyon gerek. Yani insanda merak yoksa, anlama ve öğrenme gerçekleşmiyor. İlgi ve beceri alanımız ne kadar genişse, o kadar şanslıyız.
 Emeklilik boş oturma süreci değil, ilgi ve becerilerimizi değerlendireceğimiz önemli bir zaman dilimi. Yeni bilgiler edinip kazanılmış bilgileri paylaşacağımız dönem.  Biraz iddealı hatta biraz komik de olsa; kalan zamanımızı zevkli uğraşlarla doldurmaya  çalışalım. Bunları düşünürken ve yazarken, bir yandan da kendime gaz vermiş olmalıyım ki; eskiden beri içimde olan bir heves yeniden debreşti.  Senaryo yazılımı kursuna başladım. Kursu Mustafa Haktanır adında Balıkesir doğumlu bir yönetmen arkadaş onlayn olarak  veriyor. İşin, bana  cazip gelen tarafı; giyinip sokağa çıkmam gerekmeyecek, toplu taşıma araçlarına binmeyeceğim. Bu pademide;  sıcacık, oturduğum yerden keyifli bir aktivite. Senaryo yazılımının ne olduğunu az çok biliyorum ama; silahsız asker gibiyim şu an. Önce bilgisayarla bağlantı konusunu çözmem gerek. İnanın senaryo yazılımını öğreneyim derken, kendim senaryo konusu oldum galiba.  Bilenin beş on dakikada yapacağı işi, tam üç buçuk saatte uğraşa uğraşa becerdim.

ZOOM MEETİNG uygulamasını indirdim bilgisayara. Bu arada kurulumu anlatan kaç video izledim sayısı belli değil. Yakınlarda yardım isteyebileceğim kimse yok. Zaten yardıma bir gelen, bir daha yakınımdan geçmez. Anlamakta, öğrenmekde nasıl zorladığımı anlatamam. Bilal'e anlatır gibi anlatsalar bile, benim anlamam zor. Zor ama imkansız da değil yani!   Zoom meetingi indirdim indirmesine. Sırada toplantıya bağlanmak var. Sağolsun kızımdan telefon aracılığı ile yardım alıyorum. Birkaç prova yapmalıyım... Yavrum , sabrını  son zerresine kadar  kullanarak bana öğretmeye çalışıyor. Bilgisayar kucağımda telefon elimde. Önlem olarak tansiyon ilacımı peşin peşin içiyorum. Bir sürahi su yanımda. Gözlüğümü silip parlatıyorum. Belimin orta yerine iki yastık yerleştiriyorum. Tam işin ortasında rahatsızlık vermesin diye tuvalete de erken erken gidiyorum. Bu arada gözlerim kurumasın diye gözsuyu kullanıyor, enseme boydan boya gevşetici romatizma ilacımı sürüyorum.  Kızımın bana yardımcı olabilmesi için, uykusunu almış, karnını doyurmuş, ilaçlarını ve kahvesini içmiş olması gerek. Bismillah'la başlıyor, Ya sabır' la devam ediyoruz.

İnternet zayıf, bilgisayar ağır çalışıyor. Benim kıvrak zekam da bu olanaklarla birleşince öğrenme savaşım  vatan kurtarma mücadelesine dönüşüyor. Kurs katılımcılarının hepsi genç, hepsi zehir gibi olabilir... Bu beni yıldıramaz! Onlar  parlak zekaya  sahipseler; benim de  öğrenme  azmim , hevesim ve yaşama karşı sorumluluğum var.  

Karıncaya( Nereye gidiyorsun?) diye sormuşlar. ( Hac' ca gidiyorum.) demiş. ( Bu adımlarla gidemezsin, orası çok uzak!) demişler. ( Olsun! Gidemesem de; yolunda ölürüm ya !) demiş...
 ULVİYE KARA AKCOŞ/20-03-2022