İşte Sema Kırcı ile ilgili bilinmeyenler

Onunla ilgili çok konuşuldu. Kimi ithal aday dedi. Kimi Bakan olabileceğini söyledi. O hakkında merak edilenleri Bandırma Gerçek Gazetesi'ne anlattı. İşte Sema Kırcı ile ilgili bilinmeyenler...

Sema Kırcı kimdir?
Ben RAHMETLİ babam o dönem Almanya da çalıştığı için orada dünyaya geldim. Sonrasında ailem çocuklarımız memleketimizde büyüsün diye karar almış. Benim babam çok ilkeli bir adamdı. Helal lokma kazanıp çocuklarını büyütmek için çok emek harcadı. Sonra buraya döndük ve burada mahalleye en yakın okula gönderildim. Babam eğitime çok önem verirdi. Özellikle kızlarının eğitime devam etmesini çok isterdi. Bu benim için çok önemli bir zenginliktir. Sonrasında burada imam hatip e yazıldım. İmam Hatip’te çok kıymetli hocalarımız vardı. Onlar bizim ufkumuzu açtılar. Farklı alanlara da ilgi duymamızı sağladılar. Mesela benim şiir ve kompozisyon derecelerim vardır. Hep iyi bir yazar olmak istemişimdir. Bu yüzdende üniversite döneminde ilk tercihim Boğaziçi Edebiyat fakültesiydi. İkinci tercihim ODTÜ Uluslararası ilişkilerdi.” 

*
Tercihleri böyle olmasına rağmen kararını son anda değiştirir Sema Kırcı. Üniversite sınavına gireceği gün babasıyla birlikte binanın önüne geldiğinde durur ve babasına “Babacığım benim içim hiç rahat değil. Eğer ODYÜ’yü kazanacak kadar yüksek bir puanım olurda ben Boğaziçi Edebiyata gidersem, ODTÜ benim içimde ukde kalır, ben bu tercihleri değiştirmek istiyorum” der. Babası da “En iyisini sen bilirsin kızım, nasıl istersen öyle olsun ama seni Japonya’ya konsolos yaparlarsa göndermem haberin olsun” cevabını verince Sema Kırcı oradaki bir arabanın kaputunun üzerinde birinci tercihini ODTÜ olarak değiştirir. Sınavdan çıktığında Babasının nasıl geçti sorusunu ise “ Babacığım sen beni Japonya’ya gönderirmisin bilmiyorum ama sanırım ODTÜ’yü kazanacağım diye cevaplar. Aslında sınav öncesi verdiği karar sadece tercihlerindeki sıralamayı değiştirmez. Hayatının sonraki döneminde de çok köklü değişimlere yol açacak ve bu dönemde verdiği mücadele çocukluğundan beri bir yazar olmak isteyen Sema Kırcı’yı bugün Milletvekili ve başarılı bir siyasetçi olarak karşımıza çıkaracaktır.

Sema Kırcı hayatının önemli bir dönüm noktasının sonrasını şöyle anlatıyor;
“Edebiyat Fakültesine gitseydim, eminin hayat bana çok daha farklı bir kader çizecekti ama ben ODTÜ’yü kazandım ve öğrenim hayatım çok büyük zorluklarla geçti. Çünkü burada başörtüsü yasağı vardı. Derslere alınmıyorduk ve hayatım boyunca kabul ettiğim yaşam şeklinden çıkmaya zorlanıyorduk. Hepsinin üstüne ailemden ilk defa ayrılmıştım. Yalnız bir şekilde birçok şeyle baş etmeye çalışıyordum. İnanın ilk başlarda her gün ağladığım bir dönem vardı. Şunu çok emin olarak söylemek isterim ki hayat insanın en önemli öğretmenidir. Bir gün düşündüm ve kendime dedim ki evet ailen ve dostların yanında olmayabilir ama sen bu zorluklarla baş edebilirsin. Sonuçta kararsızlık kötüdür ve siz kararlı davrandığınız zaman hayata karşı daha sağlam durabilirsiniz. O yüzden ben Allah’a en çok bana yaşattığı sıkıntılar için teşekkür ederim. Çünkü içimdeki gerçek Sema’yı ortaya çıkaran onlardır. Mesela orada verdiğim başörtü mücadelesi bana çok şey öğretti. Eğer inandığınız bir şey varsa yürekli ve kararlı bir şekilde sonuna kadar gitmelisiniz.”

Sema Kırcı’da sonuna kadar gider de ama bu dönemde çok zorluklar yaşar. Okulda şimdiye kadar kimsenin almadığı kadar kınama cezası alır. İlk olarak bir haftayla başlayan uzaklaştırma cezaları bir döneme kadar uzar. Bu dönem onun için bir karar aşamasıdır. Çünkü ailesi onu çok büyük zorluklar zorluklarla okutmaktadır. Ne annesinin ne de babasının onları okutmak adına okul yılları boyunca kendileri için bir tek ayakkabı bile almadıklarını bilmektedir. Okulunu bitiremezse onların katlandığı her şey boşa gidecektir. Üzerinde ki tüm bu baskılar sonucu bir gece oturup düşünür. Teslim olup başını açmalı mıdır? Eğer bunu yaparsa her şey normale dönecektir. O gece babasının ona bu sorunlar üzerine söylediği sözü bir daha hatırlar. “Sen inandığın yolda yürüdüğün sürece biz her zaman arkanda olmaya devam edeceğiz. Gerekirse evimi satar seni yurt dışında okuturum” Çünkü babası Sema Kırcı’nın ne kadar çok okumak istediğini bilmektedir. Kararını vermiştir. İnandığı şeylerden vaz geçmeyecek ve mücadeleye kaldığı yerden devam edecektir. Mücadeleye devam etme kararını alır ama bir şubat tatilinde okuldan atıldığını öğrenir. Bir anda her şey yıkılmıştır. Sema kırcı o günlerle ilgili olarak “Okuldan atıldığımı öğrendiğimde buraya karamış dediğim bir an olmadı değil. O dönemde çok sevdiğim bir avukat ağabeyim vardı. Hala bile pek çok konuda onu ararım. Onlar beş kuruş para almadan benim davamı üstlendiler ve bana ‘ben senin dönem sonuna kadar tekrar okula dönmeni sağlayacağım ama sende derslerini çok iyi takip edeceksin. Böylece bir sene kaybetmemiş olursun’ dedi. Aslında çok ümitli değildim ve ona ağabey bu iş artık olmaz bile dedim ama dönem sonunda tekrar okula döndüm ve ona gerçekten çok minnettarım.  Okul dönemi bana bu yaşadıklarımdan dolayı eğitimin dışında da çok şey öğretti. Eğer bir şeyin doğru olduğuna inanıyorsanız kimsenin karşısında eğilmeyin. Emin olun bu bir kazanç olarak mutlaka size yansıyor. O mücadele ve yaşadıklarımın bugün buralarda olmamda önemli katkısı vardır. Aslında tüm bunları bir kenara bırakıp olaya farklı bir yönden baksanız bile ortaya yine kabul edilemez bir durum çıkıyor. Düşünün sizi okutmak için varını yoğunu ortaya koymuş bir ailenin başarılı bir çocuğusunuz. Hem ailenizin hem de sizin tek isteği güzel bir eğitim almanız. Siz de gecenizi gündüzünüze katarak çaba sarf ediyor ve sonunda başarıyorsunuz ama sınıfa girdiğinizde o sınıfta sizi yok sayıyorlar. Horlanıyorsunuz.  Neden? İnancınızdan dolayı başınızı örtmeyi tercih ettiğiniz için. Bakın hademeyi çağırıp benim için atın bunu dışarıya diyen hocalarım oldu ama bunun yanında her şeye rağmen beni dersine kabul eden ve önümüzü açan hocalarımız da vardı. Hatta ilginç bir olay var. Aslında bir söylenti diyorum ben . Mahkeme kararıyla okula geri dönünce rektör bir araştırın bakalım bu kızın arkasında kim var demiş. Kimse yoktu. Keşke olsaydı. Belki o dönemler daha kolay geçerdi ama kimse yoktu. Ak Parti daha kurulmamıştı ve siyasiler de bu konuda destek vermiyordu. Arkamda olan insanlar sadece ailemdi.   Tabi bunları anlattım ama tüm yaşanan bu şeylere rağmen ben okulumu çok seviyordum. Çünkü eğitim olarak ODTÜ’nün farklı bir sistemi vardı. Aslında öğrenciliği ve öğrenmeyi çok seviyorum. Hala bile doktora yapıyorum. Sonuçta okulu bitirdim, işin ilginç tarafı diplomamı aldıktan sonra bile 1 ay uzaklaştırma cezası aldığımı bildiren bir posta geldi. Bunlar eski Türkiye’nin izleri. Çok şükür ki artık bunlar kayboldu. ” 

*

Kırcı’nın siyasete girişi de üniversite yıllarında gerçekleşir. O zamanlar sivil oluşumlar bu kadar siyasileşmemişti diyor ve sivil oluşumların bu kadar siyasileşmesinin çok zarar verdiğini düşünüyor. O günlerin farklı olduğunu savunan Sema Kırcı “Farklı sivil oluşumlar vardı. İrancı’lar, İBDA-C hareketi vardı, Gülen Cemaati vardı. Bunun yanında solcular ve diğer siyasi görüşlerden kişiler vardı. Biz ODTÜ’de onlarla oturur fikirler üzerine tartışırdık. O günlerde herkes birbirini anlamak adına okurdu. Mesela biz sol söylemi anlamaya çalışırdık, onlarda bizim söylemlerimizi anlamaya çalışırlardı. Kendi içimizde İrancılarla çok çatışırdık. Biz siyasi mekanizmadan yana olurken onlar kendi farklı inanışlarını savunurlardı ama hangi ortamda olursa olsun biz akademik tartışmalar yapardık. Sonrada selamlaşıp ayrılırdık. Aslında şimdi düşünüyorum da bu bizi gerçekten çok donanımlı bir yapıya ulaştırdı.” diyor. Bandırma’dan Üniversiteye toy bir genç kız olarak giden Sema Kırcı orada yaşadıklarından sonra farklı bir kimliğe bürünür. Tüm bu siyasi tartışmalar karşılaştığı yeni fikirler onda şimdiye kadar hiç tanımadığı bir sorumluluk duygusu uyandırır. İnsanlarına, vatanına, devletine karşı sorumlu olduğunu görmeye başlar. Bu durum onu hissettiklerini hayata geçireceği bir arayışa iter. Pek çok kesimden insanla diyaloğu olmasına rağmen hep bir eksiklik hisseder. Sonunda Milli Görüş’le tanışır ve arayışı sona erer. 

Milli Görüş dönemi

Kırcı o dönemi şöyle anlatıyor “Çünkü önerileri makuldü. Bir dinamizmi vardı. Benim çok içselleştirdiğim bir muhabbet tarafı vardı. İnsanlar severek bir araya geliyordu. Bizim bugünkü konforda olamayan, hatta çok zor şartlarda toplantılarımız olurdu ama Türkiye’nin her yanından insanlar yine de gelirdi. Mesela ben Milli Gençlik Vakfı’nda” Türkiye’deki Üniversitede okuyan kız öğrencilerin sorumlusu” görevini yaptım. Biz Türkiye'nin hemen her bölgesi'nden gelen üniversite öğrencileriyle Ankara’da toplantılar yapardık. Şimdiki gibi böyle otel ortamı yoktu. Yemekler kazanla kapıya bırakılırdı. Servisi biz yapardık. Hatta bulaşıkları bile işin sahiplenicisi olarak biz yıkardık. Çünkü onlar bizim misafirimizdi. O dönemle ilgili çok fotoğraflarımız var. Mesela Yasin Hatipoğlu’nun kızlarıyla çekilmiş önlükler üzerimizde elimizde eldivenler bulaşık yıkarken çok fotoğrafımız var. Biz buralardan başladık. Böyle olunca işin içine meşakkat giriyor ve bence güzel tarafı bu. Bir şeyler için emek veriyorsunuz. Bizi zenginleştiren bunlardı. Oralarda adeta bir kamp ortamı vardı. Pek çok konuda fikir alışverişi yapardık. Üniversitelerin durumları, bizler siyaseti güzelleştirip bir dinamizm katmak için neler yapabiliriz gibi. Aslında temele indiğinizde siyaset yoluyla bu memleketin daha güzel olabileceğini, gerçek demokrasinin bu sayede getirilebileceğini bize Erbakan Hoca öğretti. Yolumuzu açan oydu. Onun oldukça yumuşak ve tabana inen farklı bir anlayışı vardı. Bugün bazılarını eleştiriyor olabiliriz ama biz o dönemde pek çoğunu rasyonelize etmeye çalışırdık. Bu bizde bir kolektif ruhla birlikte siyasi bir bilinç yarattı ve ben o mayanın çok güçlü olduğunu düşünüyorum.  

*
Öğrenciyken evlenen Sema Kırcı okulu bitirdikten sonra anne olur. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in danışmanı olan Murat Mercan ( ki daha sonra Eskişehir Milletvekili olacaktır) genç ve iyi tahsil yapmış insanlardan bir ekip oluşturmak ister. İşte bu ekipte Sema Kırcı’da yer alacaktır. İlk başlarda Kırcı teklifi kabul etmekte tereddüt eder. Çünkü oğlu beş aylıktır ve her anne gibi Kırcı’da onun üzerine titremektedir. Tam bu sırada her zaman yanında olan babası tekrar devreye girer ve annesini Ankara’ya kızına yardımcı olması için gönderir. Gelirleri rahat bir yaşam için yeterli değildir. Hatta Sema Kırcı’nın aldığı maaş sadece yol parası ve ufak tefek masraflarını karşılar. Bu yüzden iş yerinde çoğu zaman evden götürdüğü sandviçlerle yetinir ama babasının ona verdiği “Sabret ve Şükret. Kazancını sakın küçümseme. Bunların sonucunda sana mutlaka bir yol açılır” nasihati bir an olsun unutmaz.  

Ak Partinin kurulması

Kırcı anne olduktan ve çalışmaya başladıktan sonra siyasetten biraz uzaklaşır. Kendisi bu süreç için sanırım o da benim fetret dönemim diyor. Bir süre böyle devam eder ve bir gün siyasete yeniden döneceği ve bir daha hiç bırakmayacağı o teklif gelir. Ak Parti kuruluş aşamasındadır. Sema Kırcı’ya da katılması için teklifte bulunurlar. İlk önce teklife soğuk bakar. Çünkü sorumlulukları fazlalaşmıştır. Artık üzerine titrediği bir oğlu vardır ve çalışmak zorundadır. Yine de Genel Merkezde kadınların yaptığı toplantıya katılır. O toplantıdan 2 gün sonrada farklı bir haber gelir. Recep Tayyip Erdoğan Sema Kırcı’nın kadın kolları kurucu listesinde yer almasını ister. Bu çağrıya hayır demesi mümkün değildir. Partinin kuruluş konuşmasını televizyondan ağlayarak izler. Türkiye’de bir şeylerin değişeceğine ve onun da buna katkı sağlayabileceğine olan inancı yeniden alevlenmiştir. 
Sema Kırcı’nın Tayyip Erdoğan’la ilk tanışması da bu döneme rastlar. Kadın kolları yönetimi oluştuktan sonra Tayyip Erdoğan Merkez Karar toplantısına katılır. Herkes orada kendini tanıtmaya başlar. Normalde çok hızlı konuşan Kırcı’nın bu huyu kendini tanıtırken de öne çıkar. Konuşması bittiğinde Tayyip Erdoğan gülerek Kırcı’ya “Maşallah, çalışmanda konuşman kadar hızlıysa biz yaşadık” der. Toplantı sonrası 12 kişilik yürütme kuruluna seçilir. Kırcı o günler için zorlu bir dönemdi diyerek şöyle devam ediyor “ Kadın kollarını kurduk ama herkesin tedirgin baktığı bir partiydik o dönem. Kimse gelmek istemiyordu. Partinin maddi imkânları çok azdı.” Yine de yılmazlar ve kısıtlı imkânlarla tüm Türkiye’yi gezerler. Ak Parti Kadın Kollarının bugün geldiği durumun temeli o günlerde ki bu çalışmalarla atılmıştır.

Bu çalışmalar aynı zaman da Ak Partiyi iktidara taşımaya da yardımcı olmuştur. Ak Parti iktidarı alırken R.Tayyip Erdoğan’da Başbakan olur. İlerleyen dönemde Başbakan’la Sema Kırcı arasında yine ilginç bir konuşma geçecektir. Sema Kırcı bir dönem kadın kolları başkanı ile çalışmaların gittiği rota konusunda ters düşer. İdealist bir insan olan Kırcı, bu ortamda istediklerini yapamayacağını düşünerek istifa kararı alır. Arkadaşları da onu kararından vaz geçiremeyecektir. Bir kişi hariç. İstifa dilekçesini hazırladığı gün teşkilat başkanı onu arar ve Başbakan seninle görüşmek istiyor diye haber verir. Sema Kırcı gece geç vakitte  partinin genel merkezinde başbakanla görüşür. Aralarında çok az insanın bildiği bir diyalog geçer. Tayyip Erdoğan ona “Duyduğuma göre imama kızmış camiyi terk ediyormuşsun” diye serzenişte bulunur.  Kırcı her ne kadar gerekçelerini anlatmaya çalışsa da Başbakan kabul etmez ve “Biz ideallerimiz ve büyük işleri başarmak için çalışıyoruz. Sende bu yapıdasın. Bu şekilde sorumluluklarını bırakıp gitmeye hakkın yok. Neyse sorun halledilir” der. Sonrasın da geri dönen Sema Kırcı MKYK ya alınır. Sorumlulukları daha da artar. Uluslararası ilişkiler okuduğu ve Almanya doğumlu olduğu  için Almanya’daki Türk Kadınlarının topluma entegrasyonu ile ilgili çalışma yapması istenir. Orada bu yönde ki sorunlar hükümetin bunlarla ilgili neler yapabileceğine dair çalışmalar yapar. İlerleyen dönemde Başbakan’la arasında geçen bir konuşmada Tayyip Erdoğan Sema Kırcı’nın ailesinin Balkan göçmeni olduğunu öğrenince kendisinden Balkanlarda çalışmasını ister. Bir süre sonra Genel Başkan danışmalarının arasına girer. Sema Kırcı bu konuyla ilgili şunları söylüyor. “ Cumhurbaşkanımız belki sert bir yapıda görünebilir ama çok babacan ve kollayan bir yönü vardır. Özellikle insanların önünü açmak için imkân verir. Hepimizi can kulağıyla dinlerdi. Fikirlerimize önem verirdi. Özellikle bu süreç benim için çok öğretici olmuştur”

Bandırma için ne düşünüyor

Balıkesir’i diğer illerden ayıran önemli özellikleri olduğunu söyleyen Kırcı “Burada tarım, turizm, sanayi ve madencilik gibi pek çok sektör bir arada yaşıyor. Balıkesir’in bu yüzden çok büyük bir potansiyeli var. Tabi bununla birlikte sorunları da var. Öncelikle Balıkesir in ticaretle ilgili önünü daha da açacak çalışmalar yapmalıyız. Tabi bunu yaparken doğal yapıyı ve çevreyi koruyucu önlemler almalıyız. Ben ayrıca üniversiteye çok önem veriyorum. Çünkü o sayede kentimize pek çok genç beyin geliyor ve onlar kentin gelişmesin de önemli katkılar sağlayabilir. Bir yandan sanayinin gelişimini desteklerken, bir yandan da tarım ve hayvancılığın planlı bir şekilde daha verimli hale getirilmesi gerekiyor. Bunlar çok zor işler değil. Küçük dokunuşlarla çözümlerin önünü açabilirsiniz. Önemli olan yapılacaklar listesinde ki başlıkları iyi belirlemek. Bakın siz bu kentin kodlarını çözebilir ve dinlemeyi bilirseniz aslında sizinle konuştuğunu fark edersiniz. Ben Balıkesir’e özellikle de Bandırmaya baktığımda Beni bağlarımdan kurtarıp ufkumu açın diye haykıran bir şehir görüyorum. Biz de bu kenti o bağlarından kurtarmalıyız ama bunu hep birlikte yapacağız. Ben kavgacı siyaseti, siyasetin o hırçın dilini sevmem. Yeni nesil siyasetin de anlamında bu var. STK’ların daha çok içinde yer aldığı, halkın kendini paydaş hissettiği, uzlaşmacı ve yumuşak bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Eğer bunu sağlayabilirsek bu kenti bağlarından kurtarıp önünü açabilecek önemli işlere imza atabiliriz. İnsanlarımız artık kavgacı bir tavır istemiyor. Siyaset bir hizmet kulvarıdır. Kavga etmeyi boş vaatlerde bulunmayı gerektirmez.

Ben önümüzdeki dönemde Balıkesir ve Bandırma için birlikte çok önemli işlere imza atacağımıza inanıyorum.” 

Necdet MANCILIK. Bandırma Gerçek