İnsanın Kayboluşu

İNSANIN KAYBOLUŞU 

Şirin Yurtalan

İnsan binlerce yıl öncesinden toplumların gelişim süreci içinde yaşamlarını sürdürerek bugüne geldiler. Bugünlerde ise hayatımızda , bilim ve teknolojideki büyük ilerlemeler ve küresel sağlık krizinden kaynaklanan zoraki bir değişime tanıklık ediyoruz. Ancak bu değişimle ilgili belirsizlik had safhada .Yarına ilişkin bilgimiz yok.COVID-19 salgınının, toplumsal ve bireysel etkileri felaket oldu.Tüm dünya olumsuz etkilendi.Yasaklarla toplumsal yaşamımız aniden yavaşladı. Bunun karşısında salgın dijitalleşmeyi de hızlandırdı.

Dünya daha önce hiç görülmemiş küresel bir salgınla (pandemi) pençeleşiyor. Ne yazık ki hızla yayılan COVİD-19, tarifi zor acılara, toplumsal sorunlara ve ekonomik hasarlara neden oluyor.

Günümüz 21.yy insanı koşarak yaşıyordu. Mekanik dünyanın buluşlarına kendilerini öylesine kaptırmışlar ki; sevgi, dostluk, paylaşım dünyasından ve onun yaşantısından uzak kalıyorlar .Artık ilişkilerde yozluk, sanal ilişkilerle insanlar sahte mutluluklar yakalamaya başladı. İnsanın gözlerine bakmadan, yüreğine dokunmadan, sıcaklığı hissetmeden yaşanılıyor.

Bundan yüzyıllar önce bir filozof elinde bir lamba sokak sokak dolaşıp bir şeyler arıyormuş. Merak eden insanlar ne yaptığını sormuşlar. ‘’İnsan arıyorum’’ demiş. Öyle ya insanın kaybolduğu bu gündüzün aydınlığında ışıkla gezmek birçok kişi için tuhaf karşılansa bile insan anlayışındaki düşünceyi ne kadar ince zekayla anlatıyor.

Toplumun hangi tabakasından hangi kültürel yapıdan hangi cins ve ırktan olursa olsun her bir araya gelişte insanların gözündeki o ışık bizi birbirimize bağlayan ve aradaki her şeyi anlamlı kılan bu birliktelik kaybolmuş etrafta sonsuz bir boşluk dolaşmakta. İnsanlar sık sık bir araya gelip konuşmak ihtiyacı duyardı. Birbirlerine bir şeyler anlatırdı. (Geçmişte) Belki anlamlı, belki anlamsız ama mutlulardı. Çünkü insanın özünde var olan şey insanla kaynaşıp ,paylaşmasıydı. Bir bütün oluşturmasıydı. Ama şimdi bunların hiçbiri yok. İnsan konuşmak istemiyor. Kimse kimsye yardım elini uzatmıyor, kalabalıktan rahatsız oluyor. Bayram günleri tatil olarak algılanıyor. Apartman komşuları birbirini tanımıyor. Gün geçtikçe hızla tükeniyoruz. Bunun pek çoğumuz farkında bile değiliz. Aramıza kalın duvarlar örüyoruz. Hayatı anlamsızlaştıran şeyin toplum olduğunu düşünüyoruz. Oysa toplumu bizler oluşturmuyor muyuz? Yitirdiğimiz değerleri önce kendimizde, kendi içimizde aramalıyız. Corona günlerinde dost sohbetine nasıl da hasret kaldık. Kısıtlamalar nasılda sıktı canımızı . İletişimi yok eden her şey toplumu yok eder. Biz bunu unuttuk oysa ki insan insanla başlamalı yola. Harcanağım diye korkarak yaşama katılmamanın olumsuzluğu mutsuz eder insanı. Yaşamı tüm gücümüzle yaşayarak tanıyabiliriz. Yaşadıklarımızla korkusuzca hesaplaşmak, neyin peşinde ve yaşamın neresinde isek onu gösterir bizi.

İnsan insanın toprağı olmalı; yeşertmek, yaşamak için. Toprak tek başına anlamsızdır. Ancak onu yeşertecek olan tohumla bir anlam kazanır.

Bizler insanı insanda arama, görme gözünden yoksun olmayalım. Biz ölü gibi yaşarsak karşımızda da ölü bir dünya görürüz. Bugün dünya bize tatsız tutsuz görünüyorsa! Aslında tatsız tutsuz olan biziz! Dünyayı yok eden insan , var etmesini ,yaraya merhem olmasını da bilecektir. Umut her zaman var olmalı. “Kusur arıyorsan tüm aynalar senin” der ,Mevlana . Şapkamızı önümüze koyup biraz düşünelim…

Esen Kalın!

ŞİRİN YURTALAN , EĞİTİM SEN ÜYESİ

16-07-2020/BANDIRMA